ÖNSÖZ
Mollahasanoğulları, Giresun’un Piraziz ilçesinde yerleşik ailelerden biridir. Sülaleye adını veren Hasan’ın, Nefsipiraziz’e, Şeyhli’den geldiği bilinmektedir. Oraya nereden geldiği hakkında bilgiye ulaşılması için çalışmalar sürdürülmektedir.
O, iyi bir din adamıdır. Nefsi Piraziz cami imamlığını da kendisi yapmıştır. Bulunduğu toplumun önderi olması nedeniyle “din bilgini” ve “kadı” anlamına gelen “Molla Hasan” unvanını almıştır. “Ağır ol da molla desinler” sözü, onun gibi din âlimleri için söylenmiş olsa gerektir.
Hangi yılda doğduğu ve öldüğü tespit edilememiştir. Oğlunun ve iki torununun da hangi yıllarda yaşadıklarına dair bilgiye ulaşılamamıştır. Torununun oğullarından bazıları Piraziz nüfus kayıtlarında yer almıştır. Torunlarının torunları ise tamamıyla kayıtlara geçmiştir.
Buna göre en eski torununun torunu Abdullah’ın 1869 doğumlu olduğu tespit edilmiştir. Bu bilgiden hareket ederek ve her nesil için 25 yıl hesaplanarak geriye gidildiğinde Molla Hasan’ın 1770’li yıllarda doğduğu tahmin edilmektedir.
Nüfus kayıtlarının devletçe, 1905 yılından itibaren tutulduğu bilinmektedir. Piraziz Nüfus Müdürlüğündeki bu bilgilerden yola çıkılarak yapılan çalışmada, Mollahasanoğulları hakkında, 1850 yıllarına ait bilgilere rastlanılabilmektedir.
Daha önceki bilgilere ise Sabri Pamir aracılığıyla ulaşabilmekteyiz. Kendisi Mollahasanoğullarının altıncı kuşak torunlarındandır. Sabri Pamir’i, 1996 yılında, babam Aydın Özdemir’in yardımıyla, İstanbul’da tanıma şansı buldum. İlerlemiş yaşına rağmen tam bir Atatürk Türkiye’si bürokratıydı. Soyağacımıza ait bilgiler, onun tarafından Osmanlıca olarak kaleme alınmıştı. Kendisinden bir kuşak önceki büyük dedem Emir Özdemir ve kendi kuşağından İmam Fevzi ile birlikte 1947 yılında Piraziz’de, çınar ağacının altında, Molla Hasan’dan beri gelenleri bir kâğıda yazmışlardır. Dörde katlanmış bu dosya kâğıdı, onun şahsi arşivindeydi ve hâlâ ilk günlerdeki intizamını koruyordu. Bu belgeyi çoğaltarak bir suretine kendi ağzından Türkçe karşılıklarını yazdım. Ayrıca o yıllarda çalıştığım TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığındaki Osmanlıca mütercimlerinden de aynı Türkçe karşılıkları aldım.
Emir Özdemir, İmam Fevzi ve Sabri Pamir; farklı kardeşlerin torunlarıydı. Kendi kollarından kimlerin geldiğini tek tek hatırlayarak 1947 yılında soyağacı kâğıdına not etmişlerdir.
İşte o belge ile Piraziz nüfus dairesindeki bilgiler birleştirildiğinde Molla Hasan soyuna ait bilgileri kesintisiz ve eksiksiz tespit etmiş oluyoruz.
Başta Molla Hasan’ın kendisi olmak üzere, onun soyunun devamı olan birçok büyüğümüzün cami imamı yani cemaatin önderi konumunda bulunduğunu görüyoruz.
Osmanlı döneminde kadılık gibi ulvi bir görevin sahibi olan büyüğümüz Kadı Mustafa ile onur duyuyoruz.
Ayrıca Birinci Dünya savaşının yaşandığı yıllarda cephede şehit düşen Ahmet ve Hamit Özdemir ile ve yine yüzbaşı olarak katıldığı savaşlarda şehit düşen Tahsin Pamir ile gururlanıyoruz.
Milli mücadele yıllarında ulu önder Mustafa Kemal’in muhafızlığını yapan İstiklal madalyası sahibi Emir Özdemir ile övünüyoruz.
Osman Ağa’nın yanında yer alarak kahramanlıklar yapan Hasan Ayyıldız ile göğsümüz kabarıyor.
Bugün bize düşen görev, dedelerimizin ruhunu şad etmek için daha çok övünülecek insan yetiştirmektir.
Molla Hasan’ın iki torunu Salih ve İbrahim’in toplam 5 oğlu vardır. Sonraki yıllarda bu beş oğulun, dört ayrı soyadı almış olduğunu görmekteyiz.
Mehmet Ali ve Mustafa’dan gelenler ÖZDEMİR,
Osman’dan gelenler PAMİR,
Hasan’dan gelenler AYYILDIZ,
Hüseyin’den gelenler ÖZTÜRK soyadını almışlardır.
Soyağacı belgesi incelendiğinde torunlara, çoğu kere dede ve büyük anne isimlerinin verildiği görülmüştür. Bu da büyüklere saygının ifadesi olarak değerlendirilmiştir. Ancak sonraki yıllara gelindiğinde bu gelenekten uzaklaşılmıştır.
Bazı isimler yörede başka bilinmiş, nüfus kayıtlarına değişik yazılmıştır. Buna dair bilgiler parantez içinde gösterilmiştir.
Dikkati çeken son bir nokta da, yöremizde yakın evliliğin çok fazla oluşudur. Görevim gereği ülkemizin birçok yerinde bulundum. Hiçbir bölgede bizde olduğu kadar insanlar birbirleriyle yakın evlilik yapmıyor. Çerkezler, Abazalar, Trakya’da ve Akdeniz Bölgesinde yaşayanlar asla yakınlarıyla evlenmiyorlar. Hatta yedi kuşak öteden olmazsa, evliliğin adını bile etmiyorlar. Daha da ötesi, akraba olmasalar bile aynı mahallede büyüyenler birbirlerini kardeş gibi gördükleri için evliliği düşünmüyorlar. Belki yöremizde, arazi paylaşımının yaratacağı sorunlar böyle gerektiriyordu. Ama şimdi arazinin cazibesi kalmamıştır. Üstelik tıbben de yakın evlilik uygun görülmüyor. Uzmanlar her defasında, yakın evliliğin, engelli bebek doğumlarına yol açtığını belirtiyorlar. Bütün bunları göz önünde bulundurarak amca, dayı, hala ve teyze çocuklarının bile evlilik yaptığı bizdeki durumun yeniden gözden geçirilmesi ve yakın evlilik yapılmaması gereği ortaya çıkmaktadır.
Soyağacına ait bilgiler yazılırken birlikteliği sağlamak açısından, erkeklerin adı önce yazılmıştır. Bayanlara ait bilgi verilirken italik harf kullanılmıştır.
Aynı adlar yazılırken karışıklığa yol açmaması için bazıları doğum tarihleriyle birlikte verilmiştir.
İsimlerin sonundaki parantez içinde yazılan tarih, o kişinin doğum tarihini göstermektedir. Ölüm tarihleri ise ayrıca belirtilmiştir.
İsimlerin önünde bulunan 6B,
Ayrıca ard arda yazılmış 7A, 7B,
Bu çalışma bir ilktir. 250 yıla yakın bir dönemi kapsamaktadır. Bilgilere kesin kaynaklardan ulaşılmıştır. Buna rağmen eksik bilgiler ve yanlışlar olabilecektir. Eksiklerin, bilenler tarafından tamamlanması en büyük dileğimdir. Ayrıca herkesin, yakınlarına ait ilginç ve dikkat çekici bilgileri varsa bu bilgilerin de eklenmesi çalışmayı zenginleştirecektir. Böylece daha hacimli bir kitap elde edilmiş olacaktır.
Soyağacına ait bilgilerin belli zaman aralıklarıyla güncelleştirilmesi, geçmişle gelecek arasında köprü kurulması açısından önemlidir. Sonu 0 ve 5 ile biten yıllarda yeni güncel bilgilerin eklenmesi yerinde olacaktır.
Çalışmaya yöremizi ilgilendiren iki hikâye ile yöresel sözcükler ve yöresel bazı deyimler ilave edilmiştir.
Çalışmanın oluşumunda katkıları bulunan Sabri Pamir’e şükranlarımı sunarım. Ayrıca Ali Özdemir’e, Ali Nuri Özdemir’e, Hamdullah Özdemir’e ve diğer emeği geçenlere teşekkür ederim.
Çalışmadaki eksikler ve yanlışlar sadece bana aittir. İlgilenenlere yararlı olmasını dilerim.
BÜYÜKLERİMİZ ve BİZ
1) MOLLA HASAN
Sülaleye adını veren kişidir. Şeyhli’den Nefsi
Piraziz’e imam olarak gelmiştir. Birçok torununun, kendisi gibi imamlık yaptığı
bilinmektedir. 1770’lerde doğduğu ve 1800’lü yılların ilk yarısında yaşadığı
bilinmektedir. O, bizleri bazen gerileme devrinin sıkıntılarıyla, bazen ıslahat
fermanlarının kısmi ferahlıklarıyla Üçüncü Selim’den
Sultan Vahdettin’e kadar, oradan da büyük önder Atatürk’ün kurduğu Türkiye
Cumhuriyetine ve bugünlerimize taşıyan kuşağın bilinen en soylu büyüğüdür.
Osman adında bir oğlu vardır.
2) MOLLA HASAN OĞLU OSMAN
(Mollahasan Osmanlısı)
Molla Hasan’ın tek oğlu olan Osman hakkında, ne
yazılı, ne de anlatılarak gelen bilgiye rastlanılmamıştır. 1800’lü yılların ilk
yarısında yaşadığı bilinmektedir. Torunlarından birine kendi adı verilmiştir.
Mezarı Nefsi Piraziz mahallesindedir.
Biz onu “Mollahasan Osmanlısı” olarak anıyoruz.
Osman’ın; Salih ve İbrahim adında iki oğlu vardır. Bu
iki kardeşe de “Mollahasan İkilisi”
adını veriyoruz.
3A) MOLLA HASAN TORUNU SALİH
(Birinci Torun)
Salih; Molla Hasan’ın iki torunundan biridir.
“Mollahasan İkilisi’nin ilkidir. 1820’lerde doğduğu sanılmaktadır. O’nun
hakkında da ayrıntılı bilgi yoktur. Salih Efendi diye anıldığı bilinmektedir.
Mezarı Nefsi Piraziz mahallesindedir. Mehmet Ali ve Osman adında iki oğlu
vardır. Mehmet Ali’nin soyadı Özdemir, Osman’ın soyadı ise Pamir olmuştur.
3B) MOLLA HASAN TORUNU İBRAHİM
(İkinci Torun)
Salih ve İbrahim’in 5 oğluna “Mollahasan Beşlisi”
adını verebiliriz. Dördüncü kuşağı oluşturmaktadırlar:
4A) MEHMET ALİ ÖZDEMİR
4B) OSMAN PAMİR
4A) MUSTAFA ÖZDEMİR
4B) HASAN AYYILDIZ
Beşli; Molla Hasan’ın torunlarının oğullarıdır.
Soyağacının daha kolay takip edilebilmesi için iki
torundan gelen Mollahasan Beşlisi, sırasıyla ele alınacak ve biriyle ilgili tüm
bilgilerden sonra diğerine geçilecektir.
Beşlinin her biri hakkında bilgi verilirken sonradan
aldıkları soyadları da belirtilecektir.
MOLLAHASAN ONALTILISI
Mollahasan Beşlisinin 16 oğlu vardır. Bu 16 oğula
“Mollahasan Onaltılısı” adını verebiliriz. Beşinci kuşağı oluşturmaktadırlar.
Onaltılı; Molla Hasan’ın iki torunu olan Salih ve
İbrahim’in torunlarıdır.
İsimlerinin sonundaki 1’den 16’ya kadar olan sayılar,
onların sıra numaralarını göstermektedir.
5A) ABDULLAH
ÖZDEMİR(1)
5B) AHMET
ÖZDEMİR(2)
5A) TAHSİN
PAMİR(4)
5B) ALİ
PAMİR(5)
5A) EMİR
ÖZDEMİR(6)
5B) HAMİT
ÖZDEMİR(7)
5A) TAHİR
AYYILDIZ(9)
5B) OSMAN
AYYILDIZ(10)
5A) İBRAHİM
ÖZTÜRK(12)
5B) TEMEL ÖZTÜRK(13)
5D) ŞEVKET
ÖZTÜRK(15)
5E) SALİM
ÖZTÜRK(16)
DOKUZ KUŞAK
Mollahasan sülalesi, halen dokuzuncu kuşağı
yaşamaktadır. Kuşaklar, şemalar halinde gösterilmiştir. Ayrıca kuşaklara göre
isimler aşağıya çıkarılmıştır:
BİRİNCİ KUŞAK :
Molla Hasan
İKİNCİ KUŞAK :
Osman
ÜÇÜNCÜ KUŞAK :
Salih
: İbrahim
: Osman Pamir
: Mustafa Özdemir
: Hasan Ayyıldız
: Hüseyin Öztürk.
BEŞİNCİ KUŞAK :Abdullah Özdemir- Ahmet Özdemir- Tevfik Özdemir-
Tahsin Pamir- Ali Pamir- Emir Özdemir- Hamit Özdemir- Ali Özdemir- Tahir
Ayyıldız- Osman Ayyıldız- Hasan Ayyıldız- Temel Öztürk- Sabit Öztürk- İbrahim
Öztürk- Şevket Öztürk- Salim Öztürk.
YEDİNCİ KUŞAK : Abdullah Özdemir- Hamdullah Özdemir- Kenan Özdemir-
Ahmet Özdemir- Şevki Özdemir - Dursun Özdemir- Ahmet Hamdi Özdemir- Harun
Özdemir (Karadeniz)- Mehmet Ali Özdemir- Kahraman Özdemir- Naim Özdemir- Tahsin
Pamir- Tuncer Pamir- Ersen Pamir- Ali Pamir- Mustafa Özdemir- Ayhan Özdemir-
Ahmet Özdemir- Cemil Özdemir- Ersen Özdemir- Aydın Özdemir- Öznur Özdemir-
Olgun Özdemir- Hamdişen Özdemir- Ali Nuri Özdemir- Mustafa Özdemir- Tekin
Özdemir- İdris Özdemir- Mehmet Özdemir- Murat Ayyıldız- Tahir Ayyıldız- Duran
Ayyıldız- Nezir Ayyıldız- Sabri Ayyıldız- Osman Ayyıldız- Mehmet Ayyıldız-
Şaban Ayyıldız- Birol Ayyıldız- Mehmet Ayyıldız- Ömer Ayyıldız- Hasan Ayyıldız-
Erol Ayyıldız- Ali Kemal Ayyıldız- Mehmet Öztürk- Hüseyin Öztürk- Hasan Öztürk-
Adil(Sabit) Öztürk- Mustafa Öztürk- Mürsel Öztürk- Ahmet Öztürk- Mehmet Öztürk-
Sabri Öztürk- Şenel Öztürk- Mehmet Öztürk- Salih Öztürk- Abdullah Öztürk-
Hamdullah Öztürk- Salim Öztürk- Murat Öztürk- Rıdvan Öztürk- Tuncay Öztürk-
Uğur Öztürk.
SEKİZİNCİ KUŞAK : İshak Özdemir- Temel Özdemir- Tezcan Özdemir-
Emrullah Özdemir- Bekir Özdemir- Metin Özdemir- Mahmut Özdemir- Osman Özdemir-
Abdulmuttalip Özdemir- Emrullah Özdemir- Erkan Özdemir- Ali Kemal Özdemir-
Hayri Özdemir- Şenel Özdemir- Halis Özdemir- Şenol Özdemir- Hayri Özdemir-
Faysal Özdemir(Karadeniz)- Yakup Özdemir- Yusuf Özdemir- Talip(Tevfik) Özdemir-
Eyüp Özdemir- Şenel Özdemir- Necdet Özdemir- Alaattin Özdemir- Engin Özdemir-
Erdoğan Özdemir- Erkan Özdemir- Kaan Pamir- İlhan Özdemir- İlhami Özdemir-
Orhan Özdemir- Coşkun Özdemir- Fatih Özdemir- Onur Özdemir- Özgür Özdemir- Erol
Özdemir- Şenel Özdemir- Birol Özdemir- Köksal Özdemir- Erdal Özdemir- İbrahim
Özdemir- Ali Özdemir- Ahmet Özdemir- Ünsal Özdemir- İsmail Özdemir- Ömral
Özdemir- Alkan Özdemir- Ertuğrul Özdemir- Yalçın Özdemir- Engin Ayyıldız-
Erdoğan Ayyıldız- Ergin Ayyıldız- Lütfi Ayyıldız- Bülent Ayyıldız- Mustafa
Ayyıldız- Yasin Ayyıldız- Abdullah Ayyıldız- Doğuş Ayyıldız- Utku Ayyıldız-
Furkan Ayyıldız- İbrahim Ayyıldız- Ahmet Numan Ayyıldız- Tahsin Ayyıldız-
Muhammed Ömer Ayyıldız- Mahmut Esat Ayyıldız- Temel Öztürk- Turhan Öztürk-
Sedat Öztürk- Ufuk Öztürk- Aşkı Öztürk- Önder Öztürk- Temel Öztürk- Aykut
Öztürk- Ersoy Öztürk- Ersan Öztürk- Emir Öztürk- Bülent Öztürk- Turgay Öztürk-
Şevket Öztürk- Şenol Öztürk- Özgür Öztürk- Okay Öztürk- Emin Öztürk- Özgür
Öztürk- Hakan Öztürk- Gökhan Öztürk- Hakan Öztürk- Yunus Emre Öztürk.
DOKUZUNCU KUŞAK :
Gökhan Özdemir- Salih Özdemir- Orhan
Özdemir- Enes Özdemir- Alperen Özdemir- Resul Özdemir- Eren Özdemir- Ahmet Zeki
Özdemir- Uğur Özdemir- Murat Özdemir- Zeki Özdemir- Fikret Özdemir- Volkan
Özdemir- Serkan Özdemir- Hakan Özdemir- Deniz Özdemir- Doğukan Özdemir- Serdar
Özdemir- Emir Özdemir- Ercan Özdemir- Anıl Özdemir- Ali Emir Özdemir- Mustafa
Talha Özdemir- Hüseyin Taha Öztürk- Hasan Öztürk- Adil Öztürk- Oğuz Öztürk-
Enes Öztürk- Emir Can Öztürk- Mehmet Can Öztürk- Adem Öztürk.
TORUNLARIN SAYISI
Molla
Hasan
|
1
|
İkinci
Kuşak (Oğlu Osman)
|
1
|
Üçüncü
Kuşak (Torunları Salih ve İbrahim)
|
2
|
Dördüncü
Kuşak (Mollahasan Beşlisi)
|
5
|
Beşinci
Kuşak (Mollahasan Onaltılısı)
|
16
|
Altıncı
Kuşak
|
33
|
Yedinci
Kuşak
|
62
|
Sekizinci
Kuşak
|
89
|
Dokuzuncu
Kuşak
|
31
|
TOPLAM
|
240
|
Tabloda görüldüğü gibi Molla Hasan’ın tek oğlundan
olan tüm erkek torunlarının sayısı, 2004 yılı sonu itibarıyla, kendisi dâhil
240 kişidir.
4A) MEHMET ALİ (ÖZDEMİR)
1800’lü yılların ortalarında doğduğu ve ikinci
yarısında yaşadığı bilinmektedir. Nefsipiraziz köyü camiinde imamlık yapmıştır.
Bu nedenle Mehmet Ali Hoca diye anılmıştır. Molla Hasan’ın ikinci torunu
Salih’in oğludur. Osman adında bir kardeşi vardır. Annesinin adı Fatma’dır.
Eşinin adı da Fatma’dır. Bu Fatma’nın, Hasan ve Ayşe kızı 1844 Nefsi Piraziz
doğumlu olduğu bilinmektedir. Abdullah(1869), Ahmet(1871) ve Tevfik(1873)
adında üç oğlu vardır.
5A) MEHMET ALİ’NİN OĞLU ABDULLAH ÖZDEMİR(1)
1869-1912 yılları arasında yaşamıştır. Sabri Pamir kayıtlarına göre 8
Mayıs günü ölmüştür. Molla Hasan’ın ilk torununun torunudur. Osman ve Fatma
kızı 1864 doğumlu Gülsüm ile evlidir. Temel(1903) adında bir oğlu, Ayşe(1890),
Zeynep(1891) ve Zelfi(1912) adında üç kızı vardır. Zelfi, Abdullah’ın
ikinci eşi Emine’den kızıdır. Bu Emine; Salih ve Zeliha kızı ve 1892
doğumludur. Zeynep ise Nezaket Özdemir’in kayınvalidesidir.
6A) Abdullah’ın oğlu Temel Özdemir
Osman ve Selime kızı 1896 doğumlu Firdevs ile evliliğinden
Abdullah(1940) ve Hamdullah(1941) adında 2 oğlu, Ruhiye(1930) adında 1 kızı
vardır. Temel’in Hafize ile evliliğinden Taliye(1934) adında 1 kızı vardır.
Firdevs, yörede Ünsiye olarak tanınmıştır. Döneminin en büyük ebelerindendir.
Hamdullah, nüfus kayıtlarında Hafize’nin oğlu olarak gösterilmiştir.
7A) Temel’in oğlu Abdullah Özdemir; İdris ve Emine(Zeliha)
kızı 1937 doğumlu Günay ile evlidir. İshak(1961), Temel(1964) ve Tezcan(1977)
adında üç oğlu, Hacer(1968) adında bir kızı vardır.
8A) Abdullah’ın oğlu İshak Özdemir; Mehmet ve Ruhiye kızı 1960 doğumlu
Nimet ile evli olup Arzum(1984) ve Eylem(1990) adında iki kızı vardır. Genç
yaşta kaybettiklerimizdendir. Arzum, gıda mühendisidir.
8B) Abdullah(1940)’ın oğlu Temel
Özdemir (1964); İsmet ve Naciye kızı 1970 doğumlu Sunay ile evlidir.
Abdullah’ın kızı Hacer(1968); İstanbul’da
çalışmaktadır. Sivas merkez nüfusuna kayıtlı Fuat Bulut ile evlidir.
7B) Temel(1903)’in oğlu Hamdullah Özdemir; Mustafa-Zelfi kızı 1946 doğumlu Kıymet ile evlidir.
Emrullah(1965), Bekir(1970), Metin(1974), Mahmut(1989) adında 4 oğlu,
Emine(1972) adında 1 kızı vardır.
8A) Hamdullah’ın oğlu Emrullah
Özdemir; Hasan ve Emine kızı 1968 doğumlu Azize ile evli olup
Kübra(1994) ve Buse(1998) adında 2 kızı vardır.
8B) Hamdullah’ın oğlu Bekir
Özdemir; Ali ve Fatma kızı 1980 doğumlu Selime ile evli olup Tuğba(1998),
Esma (1999) ve Rumeysa (2008) adında 3
kızı vardır.
8D) Hamdullah’ın oğlu Mahmut
Özdemir
Hamdullah'ın kızı Emine (1972); Piraziz
Çayır Köyü nüfusuna kayıtlı Hasan Kâşif Aydın ile evli olup, Servet (1995)
adında 1 oğlu ve Esranur (1999) adında 1 kızı vardır.
5B) MEHMET ALİ’NİN OĞLU AHMET ÖZDEMİR(2)
1871-1916 yılları
arasında yaşamıştır. Hurşit ve Gülistan kızı Pembe ile evlidir. İkinci eşi;
İbrahim ve Vesile kızı 1876 doğumlu Emine’dir. Salih(1905), Halis(1912),
Osman(1913), Cemal(1914) adında 4 oğlu vardır. Birinci dünya savaşında şehit
olmuştur.
Tevfik ve Dudu kızı 1905 doğumlu Zeliha ile evlidir. Kenan(1938-2010)
ve Ahmet(1939) adında iki oğlu, Zehri(1928-Yöredeki adı Hatun),
Fatma(1930-Yöredeki adı Gülhanım), Dudu(1933), Hafize(Yöredeki adı Ayşe) adında
4 kızı vardır.
7A) Salih’in oğlu Kenan Özdemir;
Mustafa ve Zekiye kızı 1939 doğumlu Fatma ile evlidir. Osman(1962),
Abdulmuttalip(1963), Emrullah(1964) adında 3 oğlu ve Emine(1959) adında 1 kızı
vardır.
8A) Kenan’ın oğlu Osman Özdemir;
Dursun ve Şerife kızı 1967 doğumlu Gönül ile evlidir. Gökhan(1988) adında 1
oğlu vardır.
9A) Gökhan Özdemir;
Osman ve Gönül’ün oğludur.
8B) Kenan’ın oğlu Abdulmuttalip
Özdemir; Naci ve Taliye kızı 1964 doğumlu Gönül ile evlidir. Salih(1995)
ve Orhan(2000) adında 2 oğlu, Hilal(2002) adında 1 kızı vardır.
9A) Salih Özdemir;
Abdulmuttalip ve Gönül’ün ilk oğludur.
9B) Orhan Özdemir;
Abdulmuttalip ve Gönül’ün ikinci oğludur.
7B) Salih’in oğlu Ahmet Özdemir;
Hamit ve Aliye kızı, Gülyalı doğumlu Necmiye(1949-1993) ile evlilik yapmış olup
Erkan(1972) adında 1 oğlu, Neşide(1968-Nüfusta Filiz) ve Esen(1970) adında 2
kızı vardır.
8A) Ahmet(1939)’in oğlu Erkan
Özdemir; Naci ve Gülay kızı 1980 Ordu doğumlu Demet ile evlidir. Nisa
Duru(2002), Ela Efdal(2009) ve Elizan Ada adında 3 kızı vardır.
Ahmet’in kızı Neşide; Ankara Kızılcahamam nüfusuna
kayıtlı Cengiz Atacan ile evli olup Oğuzhan(1993) adında 1 oğlu ve Başak(1999)
adında 1 kızı vardır. Oğuzhan, bilgisayar konusundaki bilgi ve becerisini
asistanlık seviyesine kadar çıkarabilmeyi bilmiştir.
Ahmet’in kızı Esen; Giresun Kemaliye nüfusuna kayıtlı
Sezai Kara ile evli olup Sezgin Çağlar (1992) ve Kaan(2000) adında 2 oğlu
vardır.
6B) Ahmet(1871)’in oğlu Halis Özdemir
Rasim ve Şerife kızı Fatma ile evlidir. Şevki(1933) adında bir oğlu,
Şerife(1930) adında 1 kızı vardır.
7A) Halis’in oğlu Şevki Özdemir;
Salih ve Zeliha kızı Fatma (Gülhanım) ile evlidir. Ali Kemal(1954) ve
Hayri(1968) adında iki oğlu, Pembe(1959) adında 1 kızı vardır. Sülalenin en
çalışkan ve neşeli kişilerindendir. Uzun yıllar Almanya’da kalmıştır. Herkese
yardım etmesiyle ve herkese aynı yakınlıkta durabilmesiyle tanınmıştır.
8A) Şevki’nin oğlu Ali Kemal
Özdemir; Ayvaz İrfan ve Beliyen kızı 1957 Giresun doğumlu Selma ile evli
olup Enes(1993) adında 1 oğlu, Sedanur(1980) ve Ruhunur(1984) adında 2 kızı
vardır. Giresun Orman Müdürlüğünde makine mühendisi olarak çalışmaktadır.
9A) Enes Özdemir; Ali
Kemal ve Selma’nın oğludur.
9B) Ali Kemal’in kızı Sedanur; Bursa
Osmangazi ilçesi nüfusuna kayıtlı Bahri ve Emine oğlu 1975 doğumlu Serkan Yavuz
ile evli olup, Aslı Efdal adında 1 kızı vardır.
8B) Şevki’nin oğlu Hayri
Özdemir; Niyazi ve Emine kızı 1973 doğumlu Habibe ile evli olup
Alperen(1997) adında bir oğlu, Yaren(1999) ve Zeynep Ahsen adında iki kızı
vardır. Piraziz’de eczacıdır. Politika ile aktif olarak ilgilenmektedir.
9A) Alperen Özdemir;
Hayri ve Habibe’nin oğludur.
6D) Ahmet’in oğlu Cemal Özdemir
Yöredeki adı Seyit’tir. Abdullah ve Hatice kızı Zekiye(1914) ile
evlidir. Dursun(1942) adında bir oğlu, Emine(1939) adında 1 kızı vardır.
7A) Cemal(Seyit)’in oğlu Dursun
Özdemir; Halis ve Fatma kızı Şerife ile evli olup Şenel(1958),
Halis(1963), Şenol(1968) adında 3 oğlu, Havize(1966) ve Gönül(1967) adında 2
kızı vardır.
8A) Dursun’un oğlu Şenel
Özdemir; Şevki ve Fatma kızı Pembe ile evli olup Arif Emre(1988) adında
1 oğlu, Nurgül(1983) adında 1 kızı vardır.
8A)
Şenel'in kızı Nurgül ; Terme İlçesi nüfusuna kayıtlı Hasan Ali ve Şengül oğlu
1980 doğumlu Murat Cavunt ile evlidir. Bera Nur adında 1 kızı vardır.
8B) Dursun’un oğlu Halis
Özdemir; Ali Nuri ve Ayşe kızı 1966 doğumlu İnci ile evlidir.
Gizem(1988) ve İrem(1995) adında 2 kızı vardır. Almanya’da yaşamaktadır.
9A) Resul Özdemir; Şenol
ve Gülümser’in ilk oğludur.
9B) Taha Eren Özdemir; Şenol
ve Gülümser’in ikinci oğludur.
5C )
MEHMET ALİ’NİN OĞLU TEVFİK ÖZDEMİR(3)
1873 doğumludur.
Tevfik Ağa olarak tanınmıştır. Ali ve Fatma kızı, 1872 doğumlu Zübide ile
evlidir. Ayrıca Ahmet ve Fatma kızı 1880 doğumlu Dudu ile ikinci evlilik
yapmıştır. (Pamir kayıtlarına göre 1947 yılında sağdır.) Annesinin adı
Fatma’dır. İmam Fevzi(Ali Feyzullah)(1904) ve Mustafa(1913) adında iki oğlu,
Selime(1914) ve Zeliha(1905) adında iki kızı vardır. Zeliha, ikinci eşi
Dudu’dan olmuştur.
6A) Tevfik’in oğlu İmam Fevzi Özdemir
Şerif ve Ayşe kızı 1900 doğumlu Gülbeyaz ile evlidir. Ahmet
Hamdi(1924), Harun(1928), Mehmet
Ali(1932-2005) ve Kahraman(1939) adında dört oğlu, Şükriye(1923), Emine(1926),
Lütfiye(1927) adında 3 kızı vardır.
7A) İmam Fevzi’nin oğlu Ahmet Hamdi Özdemir; Tahir ve Hatice kızı 1922 doğumlu Nafia ile evli olup
Hayri(1948) adında 1 oğlu, Sedaket(1946) adında bir kızı vardır. Piraziz’de
ilçe emniyet amirliği hizmet binası ile okul amaçlı bir binanın yapılmasını
sağlamıştır.
8A) Ahmet Hamdi’nin oğlu Hayri
Özdemir; Trabzon nüfusuna kayıtlı Mehmet ve Sakine kızı 1955 doğumlu Şükran
ÖZDEMİR ile evli olup Ahmet Zeki(1974) adında 1 oğlu ve Elif(1976) adında 1
kızı vardır. Çocuklarına ait kayıtlar, İstanbul nüfus idaresindedir.
9A) Ahmet Zeki Özdemir;
Ahmet Hamdi’nin torunu, Hayri’nin oğludur. Letonya uyruklu İrina Lisicina ile
evli olup, Aylin(2011) adında bir kızı vardır.
9B) Elif; Ahmet Hamdi’nin torunu, Hayri’nin kızıdır. İstanbul ili Bahçelievler nüfusuna kayıtlı İbrahim Ethem ve Hilmiye oğlu 1971 doğumlu İlker VELİ ile evli olup, Zehra Seniha(2001), Selma(2004), Zeynep Neda(2007) ve Azra(2013) adında 4 kızı vardır.
7B) İmam Fevzi’nin oğlu Harun; (Yavuz) Ali ve Ayşe kızı 1933 doğumlu Atiye
(Taliye) ile evli olup Faysal adında bir oğlu, Sebahat(Ursel), Aysel, Aliye
adında 3 kızı vardır. Uzun yıllar Ordu’da çalışmış ve yaşamıştır.
ÖZDEMİR soyadını KARADENİZ olarak değiştirmiştir. Nüfus kaydını Ordu’ya
taşımıştır.
8A) Harun’un oğlu Faysal
8B) Harun’un kızı Sebahat; Yöredeki adı
Ursel'dir. Piraziz İlçesi Gökçeali Köyü nüfusuna kayıtlı Abdullah ve Emine oğlu
1955 doğumlu Mücahit KAHRAMAN ile evli olup Murat(1988) adında 1 oğlu ve
Ezgi(1981) adında 1 kızı vardır.
8D) Harun’un kızı Aliye; Ordu nüfusuna
kayıtlı Adil ve Ayşe oğlu 1954 doğumlu Faruk MUSTAFAOĞLU ile evli olup,
Oğulcan(1994) 1 oğlu ve Ayşe(1999) 1 kızı vardır.
8A) Mehmet Ali’nin oğlu Yakup
Özdemir; Ramis ve Müzeyyen kızı 1968 Gaziantep doğumlu Nüvit ile evli
olup Uğur(2001) adında 1 oğlu, Özdenur(1992) adında 1 kızı vardır.
9A) Uğur Özdemir; Yakup
ve Nüvit’in oğludur.
8B) Mehmet Ali’nin oğlu Yusuf
Özdemir; Şakir ve Zeynep kızı 1958 doğumlu Sevlav (Sevilay olarak
bilinmektedir) ile evli olup Murat(1990) adında 1 oğlu, Melike(1992) adında 1 kızı
vardır.
9A) Murat Özdemir; Yusuf
ve Sevilay’ın oğludur.
7D) İmam Fevzi’nin oğlu Kahraman
Özdemir; Hüseyin ve Selime kızı 1939 doğumlu Nuriye ile evli olup,
Eyüp(1958), Şenel(1961) ve Necdet(1963) adında 3 oğlu, Fatma(1959), Nuran(1969)
ve Nurcan(1976) adında 3 kızı vardır.
8A) Kahraman’ın oğlu Eyüp
Özdemir; Sadettin ve Naile kızı 1958 doğumlu Günay ile evli olup
Zeki(1990) ve Fikret(1993) adında 2 oğlu, Gülay(1986) adında 1 kızı vardır.
9A) Zeki Özdemir; Eyüp
ve Günay’ın oğludur.
9B) Fikret Özdemir; Eyüp
ve Günay’ın oğludur.
8B) Kahraman’ın oğlu Şenel
Özdemir; Kamil ve Fatma kızı 1970 doğumlu Nazan ile evli olup
Volkan(1992) adında 1 oğlu ve Dilara Rabia(1999) adında 1 kızı vardır.
9A) Volkan Özdemir; Şenel
ve Nazan’ın kızıdır.
6B) Tevfik’in oğlu Mustafa Özdemir
Abdullah ve Emine kızı 1912 doğumlu Zelfi ile evlidir. Naim(1940) adında
bir oğlu, Hamdiye(1932), Havva, Fatma, Kıymet(1946), Refika(1954) adında 5 kızı
vardır. Fatma genç yaşta kaybettiklerimizdendir.
7A) Mustafa’nın oğlu Naim
Özdemir; Ali ve Kadın kızı 1938 doğumlu Semiha ile evli olup
Alaattin(1959), Engin(1961), Erdoğan(1971), Erkan(1975) adında 4 oğlu,
Neriman(1968) adında 1 kızı vardır.
8A) Naim’in oğlu Alaattin Özdemir;
Enver ve Nebiye (Seniye) kızı 1964 doğumlu Süreyya ile evli olup
Serkan(1984) adında 1 oğlu, Anıl(1988) ve Eda (2003) adında 2 kızı vardır. Lise
sonrası Belçika’nın Charleroi kentine gitmiş ve oraya yerleşmiştir.
9A) Serkan Özdemir;
Alaattin ve Süreyya’nın oğludur.
8B) Naim’in oğlu Engin Özdemir;
Orhan ve Sabiha kızı Hakime ile evli olup Hakan(1992) ve Deniz(1989) adında 2
oğlu, Ebru(1996) adında 1 kızı vardır.
9A) Hakan Özdemir; Engin ve Hakime’nin
oğludur.
9B) Deniz Özdemir; Engin ve Hakime’nin
oğludur.
9A) Doğukan Özdemir;
Erdoğan ve Seçil’in oğludur.
8D) Naim’in oğlu Erkan Özdemir;
Karadeniz Teknik Üniversitesi mezunudur. Giresun Seka’da mühendis olarak
çalışmaktadır.
4B) OSMAN (PAMİR)
1800’lü yılların ortalarında doğduğu ve ikinci yarısında yaşadığı
bilinmektedir. Molla Hasan’ın torunu Salih’in oğludur. Mehmet Ali adında bir
kardeşi vardır. Güller ile evlidir. Tahsin ve Ali adında iki oğlu, Naciye,
Şükriye ve Lütfiye adında üç kızı vardır. PAMİR soyadını almışlardır.
5A) OSMAN’IN OĞLU TAHSİN PAMİR(4)
5B) OSMAN’IN OĞLU ALİ PAMİR(5)
1875-1947 yılları arasında yaşamıştır. Trabzon doğumludur. Hasan ve Emine kızı
Trabzon doğumlu Didar(1886-1973) ile evlidir. Osman Nuri, Sabri ve Nazmi adında
3 oğlu, Nebahat, Nedime, Behire adında 3 kızı vardır. Mollahasanoğullarının
memuriyeti seçen kanadı olmuştur. Giresun Milli Emlak Müdürlüğü yapmıştır. Daha
sonra memuriyet hayatını Trabzon’da devam ettirmiştir. Oğulları da memuriyeti
tercih etmişlerdir.
6A) Ali’nin oğlu Osman Nuri Pamir
1913-1977 yılları arasında yaşamıştır. Giresun doğumludur. Ali ve
Hatice kızı 1917 Tokat doğumlu Huriye ile evlidir. Tahsin(1942) adında 1 oğlu,
Ayla(1940) adında 1 kızı vardır.
7A) Osman Nuri’nin oğlu Tahsin Pamir; Ahmet ve Naciye kızı 1943
Değirmendere doğumlu Müzeyyen ile evlidir. Mürvet Burçak(1969) ve Başak(1975)
adında iki kızı vardır.
Osman Nuri’nin kızı Ayla’nın; Pamir ve Mert adında iki
oğlu vardır.
1916-2000 yılları arasında
yaşamıştır. Giresun doğumludur. Nüfus kayıtlarında Salih Sabri olarak
bilinmektedir. Hasan ve Serhat kızı 1917 Trabzon doğumlu Mevhibe ile evlidir.
Tuncer(1936) ve Ersen(1937) adında 2 oğlu, Esin(1940) ve Can(1943) adında 2
kızı vardır. 1930’da Trabzon Lisesini bitirdi. 1934’de evlendi. 1933’de
Giresun’da 33 lira maaşla Zabıt Kâtibi olarak göreve başladı. 6 ay Tirebolu’da,
6 ay Görele’de görev yaptıktan sonra Giresun’da Mahkeme Zabıt Kâtibi olarak
görevini sürdürdü. 1939’da Başkâtip Muavini oldu. 1940-1945 yılları, duruşmaya
çıktığı ve spor yaptığı yıllardı. Gençliğinde uzun süre futbol oynadı. 1945’de
İcra Memurluğuna geçiş yaptı ve 75 lira maaşla Bulancak’ta göreve başladı.
1947-1949 yılları arasında Bitlis’te İcra Memurluğu görevi yaptı ve
Vakfıkebir’e döndü. 1953 yılında Vakfıkebir’den Samsun’a atandı. 1969’da emekli
oldu ve 1992’de İstanbul’a taşındı. Sosyal faaliyetlerdeki aktifliği nedeniyle
Samsun’da uzun yıllar Memur Emeklileri Derneği Başkanlığı yaptı. 1947 yılında
Emir Özdemir ve İmam Fevzi ile Piraziz’de Molla Hasan sülalesinin soyağacını
çıkardı. O yıllardan sonra Piraziz’e gitmediği, Piraziz’deki öteki
Mollahasanlıların kendilerini tanımadıkları bilinmektedir. Emir’in torunu Aydın’ın
gayretleri ile İstanbul’da yaşadığı tespit edilince 1996 yılında tarafımdan
kendisiyle temas kurulabilmiştir.
7A) Sabri’nin
büyük oğlu Tuncer PAMİR; Halil ve Ayşe kızı 1943 doğumlu Meryem ile evlidir.
Kaan(1970) adında bir oğlu ve bir de kızı vardır. Şekerbank’tan emeklidir.
Ankara’da aile planlamasıyla ilgili bir kuruluşta sözleşmeli olarak
çalışmıştır. Eşi psikiyatristtir. Ankara’da oturuyor ve Samsunlular Derneğinin
Yönetim kurulunda bulunuyor.
8A) Kaan; Tuncer ve Meryem’in oğludur.
7B) Sabri’nin ikinci oğlu Ersen PAMİR; Nihat ve Seher kızı 1950 Samsun
doğumlu Feyza ile evlidir. Gülben(1971) ve Berfü(1978) adında iki kızı vardır.
Orman mühendisidir. Adana’da çalışıyor ve orada oturuyor. Kızı Gülben,
Oyakbank’da çalışıyor.
Sabri’nin kızı Esin, Emekli Hava Albay Atilla GÜRKAN
ile evli ve İstanbul Kozyatağı’nda oturuyor. İktisat mezunu Burçin adında bir
oğulları ve Boğaziçi mezunu Elçin adında bir kızları vardır.
Sabri’nin kızı Can, avize işi yapan Yılmaz DEMİR ile
evli ve İstanbul’da oturuyor. Büyük oğlu Ongun, Leh dili eğitimi yapıyor.
İkinci oğlu Onur, Doğuş Üniversitesindedir.
1924 Giresun doğumludur. Miraç ve Fatma Şaziye kızı 1929 İstanbul
doğumlu Şazimet ile evlidir. Bursa’da oturuyor. Ali adında 1 oğlu, Füsun adında
1 kızı vardır.
7A) Nazmi’nin oğlu Ali Pamir (1953); Hüseyin ve Firdevs kızı 1958 Bursa
doğumlu Gülten ile evlidir. Tekstilcidir. Cavit ÇAĞLAR’la çalışıyor. Ali’nin
iki kızı var. Birisinin adı Sebla(1981), diğerinin adı Lerzan’(1987)dır.
Nazmi’nin kızı Füsun; Bursa’da Şekerbank’tan emekli.
Füsun’un Cihan adında bir oğlu vardır.
Ali’nin kızı Nebahat Altan(1917) Giresun doğumludur.
Ankara’da yaşıyor. Yalçın adında 1 oğlu ve Güller ve Gülçin adında iki kızı
vardır. Yalçın Ankara’da petrol mühendisidir. Yalçın’ın Elvan ve Burcu adında
Amerika’da iki kızı vardır. Güller’in İsmail adında bir oğlu vardır. İsmail
doktordur. Gülçin’in Tomris ve Pınar adında iki kızı vardır.
Ali’nin kızı Nedime Eyüboğlu (1919) Giresun
doğumludur. Trabzon’da yaşıyor. Oğlu Işık Trabzon’da yaşıyor. Diğer oğlu Can,
Trabzon’da avukat. Can bir eczacı ile evli ve bir oğlu vardır. Kızı Güneş’in 2
oğlu ve 1 kızı vardır. Trabzon’da yaşıyor.
Ali’nin kızı Behire Altınel (1922) Giresun doğumludur.
İstanbul’da yaşıyor. Kocası sağdır. Oğlu İrfan’ın Murat adında bir oğlu ve
Merve adında bir kızı vardır. Oğlu İlhan’ın Melis ve Melda adında 2 kızı
vardır.
4C )
MUSTAFA (ÖZDEMİR)
1852-1918 yılları arasında yaşamıştır. Molla Hasan’ın
torunu İbrahim’in oğludur. Osmanlı döneminde kadılık yaptığı için Kadı Mustafa
diye anılmıştır. Ana adı Hatice’dir. Cevahir(1859), Zeliha(1870) ve
Şahinde(1885) adında üç karısı olmuştur.
Cevahir, Civar olarak tanınmıştır. Amcası Salih’in kızıdır.
Cevahir ile evliliğinden Havva, Fatma ve Emine adında 3 kızı vardır.
Kadı Mustafa kızı Havva, Terzioğlu sülalesinden …ile evlidir.
Hüseyin
Terzi’nin annesidir.
Hüseyin
oğlu Ahmet Terzi’nin ve Hüseyin kızı Nafiye ve Kıymet’in babaannesidir.
Ahmet oğlu Pilot
Osman Terzi, Cumhur Terzi ve Hüseyin Terzi’nin büyük babaannesidir.
Kadı
Mustafa kızı Fatma, Çatalahmetoğlu sülalesinden Ömer Ağa ile evlidir.
Hasan
Çatal, Faik Çatal ve Sakine Çatal’ın annesidir.
Hasan oğlu
Eşref Çatal, Hakkı Çatal, Salih Çatal, Necati Çatal ile kızlar Fikriye, Fatma,
Sıdıka, Fethiye, Emine’nin babaannesidir.
Faik oğlu
Sabri Çatal, Öner Çatal, Olgun Çatal ile kız Fatma Çatal’ın babaannesidir.
Sakine kızı
Selime Çatal’ın babaannesidir.
Eşref oğlu
Mustafa Çatal, İlhan Çatal ile Eşref kızı Gülfem ve Gülen’in büyük
babaannesidir.
Hakkı oğlu
Suat (Vahdet) Çatal, Hayri Çatal, Güven Çatal’ın büyük babaannesidir.
Necati kızı
Bilgi ile Seniye’nin büyük babaannesidir.
Salih oğlu
Mesut Çatal, Bahtiyar Çatal ile Salih kızı
Sevinç, Zeliha, Medine’nin büyük babaannesidir.
Sabri oğlu
Ömer Çatal, Hakan Çatal (İsmail Çatal), Volkan Çatal ile Sabri kızı Lale’nin
büyük babaannesidir.
Öner oğlu
Ali Çatal, Önder Çatal ile Öner kızı Arziye
Nazan ve Türkan’ın büyük babaannesidir.
Olgun oğlu
Sabri Çatal ile Olgun kızı Nazlı, Deniz,
Asuman’ın büyük babaannesidir.
Kadı
Mustafa kızı Emine, Kırcaoğlu sülalesinden Mehmet ile evlidir.
Niyazi
Kırca, Hicabi (Mustafa) Kırca ve Fatma Aydemir’in annesidir.
Niyazi oğlu
Selahattin Kırca, Bahaettin Kırca, Nurettin Kırca, Talat Kırca, Sadi Kırca ile
Niyazi kızı Zinet ve Efaket’in babaannesidir.
Hicabi oğlu
Avni Kırca, Mehmet Kırca, Şahin Kırca, Hüseyin Kırca, Kenan Kırca ile Hicabi
kızı Gültaze’nin babaannesidir.
Fatma
Aydemir oğlu Naci Aydemir’in babaannesidir.
Selahattin
oğlu Selami, Engin ve Metin’in büyük babaannesidir.
Bahaettin
oğlu Sabri Kırca, Tayip Kırca’nın büyük babaannesidir.
Nurettin
oğlu Cengiz’in büyük babaannesidir.
Talat oğlu
Niyazi, Yener ve Mehmet’in büyük babaannesidir.
Sadi oğlu
Selçuk, Serdar, Cengiz’in büyük babaannesidir.
Zinet oğlu Ali,
Mehmet, Ünsal ve İsmail’in büyük babaannesidir.
Efaket oğlu
Özcan’ın büyük babaannesidir.
Avni oğlu
Muzaffer’in büyük babaannesidir.
Mehmet oğlu
Şenol ve Hakan’ın büyük babaannesidir.
Şahin oğlu
Abdurrahman ve Uğur’un büyük babaannesidir.
Hüseyin
oğlu Serkan’ın büyük babaannesidir.
Kenan oğlu
Kemal’in büyük babaannesidir.
Gültaze
oğlu … büyük babaannesidir.
İkinci eşi Zeliha’dan Emir, Hamit ve Ali adında üç oğlu, Selime ve Ayşe
adında iki kızı vardır. Zeliha, Karahasanoğlu sülalesindendir. Derviş kızı
olarak anılmaktadır. Zeliha’yı, bir yayla yolculuğu sırasında kaçırılma olayı
sonrasında tanımış ve yine yıllar sonra yayla yolunda bir baskın sonucu
kaybetmiştir.
Üçüncü eşi Şahinde, Hatun Nine olarak bilinmektedir. Yaslıbahçe’den iki
kızıyla birlikte gelmiştir. Kızlardan biri Ali Özdemir eşi, İbrahim Özdemir,
İsmail Özdemir ve Orhan Özdemir’in annesi Ayşe’dir. Diğeri İmam Emir eşi, İkram
Çatal’ın annesi Kerime’dir.
Kadı Mustafa’nın Hasan ve Hüseyin adında iki kardeşi vardır.
5A) KADI MUSTAFA’NIN OĞLU EMİR ÖZDEMİR(6)
1894-1978 yılları
arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın büyük oğludur. Ana adı Zeliha’dır.
Nüfusta Emrullah diye anılmıştır. Eşi Cörütoğullarından Dudu’dur. Dudu, nüfus
kayıtlarında 1887 doğumludur. Remzi ve Tahsin adında iki oğlu ve Nezaket(Emine)
adında bir kızı vardır. Yaylacılık ve hayvancılık en büyük tutkusuydu. Kurtuluş
savaşı yıllarında Osman Ağa ile birlikte Büyük Atatürk’ün korumasında bulunmuştur.
İstiklal madalyası sahibidir.
6A)Emir’in oğlu Remzi Özdemir
1913-1986 yılları arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın torunudur.
Tahsin ve Nezaket’in büyük ağabeyleridir. Zeynep’le olan evliliğinden Mustafa,
Ayhan adında 2 oğlu, Mediha, Nazmiye, Nezihe, Hikmet adında 4 kızı, Hatun
(Emine-1912-Kızılev) ile olan evliliğinden Ahmet, Cemil ve Ersen adında 3 oğlu
vardır. Silaha olan tutkusuyla tanınmıştır.
7A) Remzi’nin oğlu Mustafa Özdemir(1934-1989): Emir’in en büyük
torunudur. Remzi’nin Zeynep’ten olan oğludur. Zeynep(Zeyneti-1925-Pervari) ile
evlidir. Uzun yıllar İzmir’de yaşamış ve 55 yaşında ölmüştür. İlhan, İlhami ve
Orhan adında 3 oğlu, Ayşeçil adında bir kızı vardır.
8A) Mustafa’nın oğlu İlhan Özdemir(1954): Remzi ve Zeynep’in torunudur.
Mustafa ve Zeynep’in büyük oğludur. Fatma ile evlidir. Sevil adında bir kızı
vardır. İzmir’de oturmaktadır. Emeklidir.
8B) Mustafa’nın oğlu İlhami Özdemir(1957): Remzi ve Zeynep’in
torunudur. Mustafa ve Zeynep’in ikinci oğludur. Zerrin ile evlidir. Müjde
adında bir kızı vardır. İzmir’de oturmaktadır. Her ikisi de emeklidir.
9A) Serdar; Orhan ile Derya’nın oğludur.
Mustafa’nın kızı Ayşeçil(1959): Remzi ve Zeynep’in
torunudur. Mustafa ve Zeynep’in kızıdır. Zafer KÜÇÜK ile evlidir. Nükhet adında
bir kızı, Hüseyin adında bir oğlu vardır. İzmir’de oturmaktadır.
7B) Remzi’nin oğlu Ayhan Özdemir(1939-2004): 1936 doğumlu olduğu,
yanlışlıkla kız Hikmet’in yerine 1939 diye yazıldığı bilinmektedir. Emir’in
torunudur. Remzi’nin Zeynep’ten olan oğludur. Sıdıka(1944) ile evlidir. Coşkun
adında bir oğlu ve Candeğer, Emine, Gülay ve Fatma adında 4 kızı vardır. Gülay
dışında hepsi Almanya’ya gitmişler, orada çalışmaktalar. Almanya’ya gitmeden
önce çeşitli işlerde çalıştı. Piraziz’de çarşı ve mahalle bekçiliği yaptı.
Almanya’da çalıştığı ve oturduğu bölgenin, Giresun yaylalarını aratmamasının
kendisi için bir şans olduğunu beyan etmektedir.
8A)
Ayhan’ın oğlu Coşkun Özdemir(1976): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Ayhan ve
Sıdıka’nın oğludur. Almanya’da oturmaktadır. Yasemin ile evlidir. 11 Şubat 2006 tarihinde doğan Talha adında bir oğlu
vardır.
Ayhan’ın kızı Candeğer(1964): Remzi ve Zeynep’in
torunudur. Ayhan ve Sıdıka’nın kızıdır. Almanya’da oturmaktadır.
Ayhan’ın kızı Emine(1965): Remzi ve Zeynep’in
torunudur. Ayhan ve Sıdıka’nın kızıdır. Almanya’da oturmaktadır.
Ayhan’ın kızı Gülay Özkaya(1967): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Ayhan ve
Sıdıka’nın kızıdır. Nüfustaki adı Günnur’dur. Cavit (Cafer) Özkaya ile evlidir.
İstanbul’da oturmaktadır.
Ayhan’ın kızı Fatma Özkaya(1973): Remzi ve Zeynep’in
torunudur. Ayhan ve Sıdıka’nın kızıdır. Ablası Gülay’ın kocasının kardeşi Şenol
ile evlidir. İstanbul’da oturmaktadır.
8A)Ahmet’in oğlu Murat Özdemir; Remzi ve Hatun’un torunudur. Ahmet ve
Hatice'nin oğludur. Emir adında bir oğlu vardır. İzmir’de oturmaktadır.
9A) Emir Özdemir; Ahmet’in torunu, Murat’ın oğludur.
Ahmet’in kızı Serpil; Remzi ve Hatun’un torunudur. Ahmet
ve Hatice’nin kızıdır. Evlidir. İzmir’de oturmaktadır.
Ahmet’in kızı
Hatun; Remzi ve Hatun’un torunudur. Ahmet ve Hatice’nin kızıdır. İzmir’de
oturmaktadır.
Ahmet’in kızı Yeşim; Remzi ve Hatun’un torunudur.
Ahmet ve Hatice’nin kızıdır. Evlidir. İzmir’de oturmaktadır.
7D) Remzi’nin oğlu Cemil Özdemir(1948): Emir’in torunudur. Remzi’nin
Hatun’dan olan oğludur. Denizci olarak askerlik yapmıştır. Ordu’dan
Esma(1958-Ulubey) ile evlidir. Fatih ve Onur adında iki oğlu, Pınar, Derya,
Deniz ve Elif adında kızları vardır. Piraziz’e ilk kez elbise kuru temizleme
hizmetini getirmiştir. Ayrıca terzilik yapmıştır.
8A) Cemil’in oğlu Fatih Özdemir(1978); Remzi ve Hatun’un torunudur.
Cemil ve Esma’nın oğludur. Sağlık Meslek Lisesini bitirmiştir. Astsubay olarak
çalışmaktadır. Tevfik ve Sevim kızı 1981 Ordu doğumlu Ziynet ile evlidir.
9A) Fatih'in oğlu Kağan Özdemir; Cemil ve Esma’nın torunudur.
9B) Fatih’in kızı Melike Esma(2005);
Cemil ve Esma’nın torunudur.
8B) Cemil’in oğlu Onur Özdemir(1984); Remzi ve Hatun’un torunudur.
Cemil ve Esma’nın oğludur. Nüfustaki adı Barbaros’tur.
Cemil’in kızı Pınar(1979); Remzi ve Hatun’un
torunudur. Cemil ve Esma’nın kızıdır.
Cemil’in kızı Derya(1980); Remzi ve Hatun’un
torunudur. Cemil ve Esma’nın kızıdır.
Cemil’in kızı
Deniz Özdemir(1986); Remzi ve Hatun’un torunudur. Cemil ve Esma’nın kızıdır.
Cemil’in kızı Elif Özdemir(2002); Remzi ve Hatun’un
torunudur. Cemil ve Esma’nın kızıdır.
7E) Remzi’nin oğlu Ersen Özdemir(1951); Emir’in torunudur. Remzi’nin
Hatun’dan olan en küçük oğludur. Arguvan nüfusuna kayıtlı Sonay(1957) ile
evlenmiştir. Özgür adında bir oğlu vardır. İstanbul’da oturuyorken evinde çıkan
bir yangında oğlunu kurtarırken kendisi yanarak ölmüştür. Genç yaşta
kaybettiklerimizdendir.
8A) Ersen’in oğlu Özgür Özdemir(1976): Remzi ve Hatun’un torunudur.
Ersen ve Sonay’ın oğludur. Nüfustaki adı Cem Özgür’dür.
Remzi’nin kızı Mediha Cörüt(1928): Emir’in torunudur.
Remzi’nin Zeynep’den olan en büyük kızıdır. Dedesi Emir’in kız kardeşi
Selime’nin oğlu Hamit ile evlidir.
Remzi’nin kızı Nezihe (Naziye) Yılmaz(1930): Emir’in
torunudur. Remzi’nin Zeynep’den olan kızıdır. Şeyhli Mahallesinden
Aliustaoğullarından Aslan ile evlidir.
Remzi’nin kızı Nazmiye Uzunoğlu(1931): Emir’in
torunudur. Remzi’nin Zeynep’den olan kızıdır. Mehmet Uzunoğlu ile evlidir.
Hayati, Hayri, Osman, Hasan ve Hüseyin adında 5 oğlu ve Fatma, Müşerref ve
Hülya adında 3 kızı vardır.
Remzi’nin kızı Hikmet(1939): Emir’in torunudur.
Remzi’nin Zeynep’den olan kızıdır. Fahri Uzunoğlu ile evlidir. Uzun yıllar
İzmir’de yaşamaktadır.
6B) Emir’in oğlu Tahsin Özdemir
1915-1993 yılları arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın torunudur.
Remzi ve Nezaket’in ortanca kardeşidir. Necibe ile evlidir. Necibe(1907-1958), Yahyazade
Ali Efendi’nin (1856-1918) torunudur. Yahyazade Ali Efendi’nin babası Durmuş Efendi,
annesi Firdevs Hanımdır. Çocukluğunda, kendisiyle aynı adı taşıyan dedesi Ali
Şıh’dan kuran dersleri alarak hafızlığını ikmal etmiştir. Zihni kabiliyeti
nedeni ile ailesinde ve çevresinde takdir gördüğü bilinen Ali Efendi, eğitimini
tamamlamak için İstanbul’a medreseye gönderilmiştir. İstanbul’da hangi
medreselerde okuduğuna dair bilgiler kesinlik ifade etmemektedir. Ancak eğitim
hayatında başarılı olmalıdır ki daha medreseyi bitirmeden önce İstanbul’da
önemli camilerde çeşitli konularda konuşmalar yapmış, hatiplik görevinde
bulunmuştur. Dönemin Osmanlı sultanı II. Abdülhamit’in iltifatına mazhar olan
Ali Efendi’nin, medrese talebeleri arasında Abdülhamit karşıtlığına dayalı
fikirlerin yaygınlık kazanması üzerine memleketine dönme kararı aldığı ifade
edilmektedir. Şeyh İdris’in 13 ncü batından torunu olduğunu, adına tanzim
edilen beratlardan anladığımız müderris Ali Efendi’nin memleketine döndükten
sonra Şeyh İdris tekkesinde dersler vermeye başladığı biliniyor. Onun bu
çalışması ilgi görmüş olmalıdır ki duyulan ihtiyaç üzerine Gökçeali köyü ile
Şeyhli köyü arasına kendi adını taşıyan medresesini inşa ederek 1908’de eğitim
öğretimine burada devam etmiştir. Bu medresede yüzlerce hafız yetiştirmiştir.
Necibe, Yahyazade Ali Efendi’nin oğlu Emrullah’ın kızıdır. Mehmet, Şevket,
Osman adında üç amcası, Hakime, İftar ve Emiş adında üç halası vardır. Ali ve
Hakkı adında iki erkek kardeşi, Çakır adında bir kız kardeşi vardır. Tahsin’in
Necibe ile olan evliliğinden Aydın ve Öznur adında 2 oğlu, Emine ve Fatma
adında 2 kızı, Güller(1926) ile olan evliliğinden Olgun adında bir oğlu ve Suna
adında bir kızı vardır. Uzun süre muhtarlık yapmıştır. Güller, 25 Mart 2010
tarihinde vefat etmiştir.
7A) Tahsin’in oğlu Aydın Özdemir(1938-2012): Emir’in torunudur.
Tahsin’in Necibe’den olma büyük oğludur. Nüfustaki adı Kazım’dır. Esas doğum
tarihi 1936’dır. Dedesi Emir’in kız kardeşi olan Selime’nin kızı Ketayin ile
henüz 16 yaşında, 1952’de evlenmiştir. Ketayin’in adı nüfus kayıtlarına Ketalin
olarak geçmiştir. İran’da çok kullanılan Ketayun adından geldiği tahmin
edilmektedir. Erol, Şenel(Erdoğan) ve Birol adında 3 oğlu, Ayşe, Gül(Dudu),
Hatice, Selime, Tülay ve Nermin adında 6 kızı vardır. Gençlik yıllarında
Piraziz’de otel işletmeciliği yapmıştır. Daha sonraki yıllarda yine Piraziz’de
esnaflığa devam etmiştir. Piraziz’den hiç ayrılmayanlardandır.
8A) Aydın’ın oğlu Erol Özdemir(1956); Tahsin ve Necibe’nin torunudur.
Aydın ve Ketayin’in büyük oğludur. Adı, Gülfigâr Uzunoğlu tarafından
verilmiştir. Yurdeşen ile evlidir. Yaşayan çocukları yoktur. Ankara’da Polis
kolejini ve 1976’da Polis akademisini bitirmiştir. Sırasıyla Gaziantep,
Antalya, Bitlis, Çorum, Elmadağ, İstanbul, Edirne ve Ankara’da görev yapmıştır.
1990 yılında Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünde Kamu Yönetimi
Lisans Üstü Uzmanlık Programını bitirerek Kamu Yönetimi Uzmanı olmuştur.
Birinci sınıf emniyet müdürüdür. Yayımı Piramit Yayınevi tarafından
gerçekleştirilen MAVİ YOL – 33 10 MERKEZ adlı bir kitabı vardır.
8B) Aydın’ın oğlu Şenel Özdemir(1957); Tahsin ve Necibe’nin torunudur.
Aydın ve Ketayin’in ikinci oğludur. Nüfustaki adı Erdoğan Özdemir’dir.
Teyzesinin kızı Candeğer(1965) ile evlidir. Muhammet Emre adında bir oğlu, Sibel
ve Serpil adında iki kızı vardır. Yıllardır İstanbul’da yaşamaktadır.
Çoğunlukla şoförlük mesleğiyle iştigal etmiştir.
9A) Şenel'in (Erdoğan'ın) oğlu Muhammet Emre Özdemir(2010): Aydın ve
Ketayin’in torunudur. Şenel ve Candeğer'in oğludur. Molla Hasan’ın dokuzuncu
kuşaktan torunudur.
9B) Şenel’in kızı Sibel Özdemir(1983); Lise eğitimini
İstanbul’da tamamlamıştır.
9A) Birol’un oğlu Ercan Özdemir(1997); Aydın ve Ketayin’in torunudur.
Birol ve Leyla’nın oğludur. Molla Hasan’ın dokuzuncu kuşaktan torunudur.
Ercan< Birol< Aydın< Tahsin< Emir< Kadı Mustafa<
İbrahim <Osman< Molla Hasan
Birol’un kızı Nazlıcan Özdemir(2003); Aydın ve
Ketayin’in torunudur. Birol ve Leyla’nın kızıdır.
Aydın’ın kızı Ayşe Uzunoğlu(1953); Tahsin ve
Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in büyük kızıdır. Hayati Uzunoğlu ile
evlidir. Zeki, Mustafa ve Enis adında üç oğlu vardır. Fındık fabrikasında
çalışmış ve emekli olmuştur.
Aydın’ın kızı
Gül Akbaş(1960); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in kızıdır. Ordu nüfusuna kayıtlı Mustafa Akbaş
ile evlidir. Özden adında bir oğlu, Özlem adında bir kızı vardır. Sagra fındık
işleme ve çikolata fabrikasından emeklidir. Ordu’da oturmaktadır.
Aydın’ın kızı Hatice Özdemir(1962); Tahsin ve
Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in
kızıdır. Selime ile ikizdir. Köksal Özdemir ile evlidir. Lise mezunudur.
Piraziz’de oturmaktadır.
Aydın’ın kızı Selime Meral(1962); Tahsin ve Necibe’nin
torunudur. Aydın ve Ketayin’in kızıdır.
Hatice ile ikizdir. Vedat Meral ile evlidir. İstanbul’da çalışmış ve Piraziz’e
yerleşmiştir. Emeklidir.
Aydın’ın kızı
Tülay Usta(1966); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in
kızıdır. Mustafa Usta ile evlidir. Caner, Berkay-Gökay(İkiz) adında 3 oğlu
vardır. Lise mezunudur. Pazarsuyu’nda Balık ağı fabrikasında çalışmıştır.
Aydın’ın kızı
Nermin Yurtseven(1970); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in kızıdır.
İhsan Yurtseven ile evlidir. Mert ve Samet adında 2 oğlu vardır. Lise mezunudur.
İstanbul’da oturmaktadır. Özel bir işletmede çalışmaktadır. İhsan, özel bir
matbaadan emeklidir.
7B) Tahsin’in oğlu Öznur Özdemir(1941-1970): Emir’in torunudur.
Tahsin’in Necibe’den olma ikinci oğludur. Nüfustaki adı Aslan’dır. Küçük yaşta
su kuyusuna düştüğü için kötürüm kalmıştır. Otururken ve ancak değnekler
yardımı ile yürüyebilmekteydi. Hiç evlenmemişti. 29 yaşında Kırot yamaçlarından
kendisini atarak intihar etmiştir. Tabanca, bıçak ve cep feneri en büyük
arkadaşıydı. (Yaşadığı dönemde Piraziz’de elektrik yoktu.) Son yıllarda devlet
tarafından kol kuvvetiyle çalışabilen bir sakat arabası sahibi olabilmişti. Bu
üç tekerlekli bisikletiyle Kaleyanı mahallesindeki evinden Piraziz’e gidip
gelebiliyordu.
Olgun’un kızı Gizem Gül Özdemir(1994); Tahsin ve
Güller’in torunudur. Olgun ile Bedriye’nin(1972) kızıdır.
Olgun’un kızı Beyza Özdemir(1998); Tahsin ve Güller’in
torunudur. Olgun ile Bedriye’nin kızıdır.
Tahsin’in kızı Emine Yılmaz(1947); Emir’in torunudur.
Tahsin’in Necibe’den olma kızıdır. Nefsi Piraziz’den Deleplioğullarından Züfer
Yılmaz ile evlidir.
Tahsin’in kızı Fatma Akdemir(1952-2013); Emir’in
torunudur. Tahsin’in Necibe’den olma ikinci kızıdır. Ebe hemşiredir. Akranları
arasında tek bayan memurdur. Öğretmen Mustafa AKDEMİR ile evlidir. Uzun süre
Nefsi Piraziz’de görev yapmışlardır. Emekliliklerinde Giresun’da ve şimdi
Piraziz’de oturmaktadırlar.
Tahsin’in kızı Suna(1966); Emir’in torunudur.
Tahsin’in Güller’den olma kızıdır. Teyzesinin oğlu ilk eşi Ali’den Burcu ve
Burçin adında iki kızı, ikinci eşinden İbrahim adında bir oğlu vardır.
Emir’in kızı Nezaket Özdemir(1915); Kadı Mustafa’nın torunudur. Remzi ve
Tahsin’in tek kız kardeşidir. Gerçek doğum tarihinin 1920 olduğu sanılmaktadır.
Nüfus kaydında adı Emine’dir. Amcasının oğlu Azmi ÖZDEMİR ile evliliğinden
Hamdişen adında bir oğlu ve Gülşen adında bir kızı vardır. Bu çalışmanın
yapılmasında katkıları olmuştur. 1 Ağustos 2011 tarihinde vefat etmiştir.
5B) KADI MUSTAFA’NIN OĞLU HAMİT ÖZDEMİR(7)
1897-1916 yılları
arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın oğludur. Ana adı Zeliha’dır. Nüfus
kayıtlarında Hamdullah diye anılmıştır. Abdullah ve Gülsüm kızı 1891 doğumlu
Zeynep ile evlidir. Azmi adında bir oğlu ve Zeliha (Emine) adında bir kızı
vardır. Askerlik hizmetine gittiği ve 1916 yılında şehit olduğu
bilinmektedir.
6A) Hamit’in oğlu Azmi Özdemir
1919-1944 yılları arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın torunudur.
Zeliha’nın kardeşidir. Nezaket ile evli. 25 yaşında iken ölmüştür. Hamdişen
adında bir oğlu ve Gülşen adında bir kızı vardır.
7A) Azmi’nin oğlu Hamdişen Özdemir(1942): Nüfus kaydında adı
Hamdullah’tır. Babası Azmi ve annesi Nezaket, amca çocuklarıdır. Dört
yaşındayken babasını kaybetmiştir. Halasının kızı Emine ile evlidir. Genç
yaşında Hollanda’ya işçi olarak gitmiştir. Hollanda’ya gitmeden önce dedesi
Emir Özdemir ile yaylacılık geleneğini uzun süre sürdürmüşlerdir. Köksal ve
Erdal adında iki oğlu, Yurdeşen, Zeynep ve Yeşim adında üç kızı vardır.
8A) Hamdişen’in oğlu Köksal Özdemir(1962); Azmi ve Nezaket’in
torunudur. Hamdişen’in büyük oğludur. Aydın ve Ketayin kızı Hatice ile evlidir.
Bir yıl Hollanda’da kalmasının dışında Piraziz’de yaşamaktadır. İnşaat
malzemeleri satıcılığı ve aktif politika ile uğraşmaktadır.
8B) Hamdişen’in oğlu Erdal Özdemir(1967); Azmi ve Nezaket’in torunudur.
Hamdişen’in küçük oğludur. Hakkı kızı 1972 doğumlu Emel ile evlilik yapmıştır.
Anıl adında bir oğlu, Özge adında bir kızı vardır. Liseyi bitirdikten sonra
Hollanda’ya gitmiş ve orada oturmaktadır.
9A) Erdal’ın oğlu Anıl Özdemir(1992); Erdal ile Emel’in oğludur.
Hollanda’da yaşamaktadır.
Erdal’ın kızı Özge Özdemir(1994); Erdal ile Emel’in
kızıdır. Hollanda’da yaşamaktadır.
Hamdişen’in kızı Yurdeşen Özdemir(1958); Azmi ve
Nezaketin torunudur. Hamdişen ve Emine’nin büyük kızıdır. Giresun Öğretmen
Okulunu 1976’da bitirdi. 1977’de Erol Özdemir ile evlendi. Sırasıyla
Şebinkarahisar, Gaziantep, Antalya, Bitlis, Çorum, Elmadağ, Ankara, İstanbul ve
Edirne’de sınıf öğretmenliği yaptı. 24 yıllık görevli öğretmenken 2000 yılında
Edirne’de emekli oldu.
Hamdişen’in kızı Zeynep Çatal(1960-1999); Azmi ve
Nezaketin torunudur. Hamdişen ve Emine’nin kızıdır. Ömer Çatal ile evlenmiştir.
Faik ve Mesut adında iki oğlu, Sevgi adında bir kızı vardır. 1994 yılında eşi
Ömer’i kaybetmiş, kendisi de 1999’da aramızdan ayrılmıştır.
Hamdişen’in
kızı Yeşim Işıkdemir(1975); Azmi ve Nezaketin torunudur. Hamdişen ve Emine’nin
kızıdır. Fatih Işıkdemir ile evlidir. Cansu adında bir kızı, Arda adında bir
oğlu vardır. Hollanda’da yaşamaktadır.
Azmi’nin
kızı Gülşen Özdemir(1944); Azmi ve Nezaket’in kızıdır. Halasının oğlu Ali
Emiroğlu ile evlilik yapmıştır. Annesi Nezaket’in çabalarıyla, akranları
arasında ortaokulda öğrenim şansı bulan tek bayandır.
Hamit’in
kızı Zeliha Emiroğlu (1914) Kadı Mustafa’nın torunudur. Azmi’nin
kızkardeşidir. Çayırköy’den İdris
Emiroğlu ile evlilik yapmıştır. Ali ve Mehmet adında iki oğlu, Güllü, Günay,
Emine, Hatice, Aliye, Şerife ve Kadriye adında 7 kızı vardır. Özel eğitim
sektöründe Piraziz’in adını; Beşiktaş ve Avrupa Kolejleri ile duyuran Talip
Emiroğlu, Zeliha’nın torunudur.
5C )
KADI MUSTAFA’NIN OĞLU ALİ ÖZDEMİR(8)
1902-1979 yılları
arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın küçük oğludur. Ana adı Zeliha’dır. Eşinin
adı Ayşe’dir. Ayşe(1906); Şahinde’nin yani Hatun Nine’nin kızıdır. İbrahim, İsmail ve Orhan (İrfan) adında üç
oğlu vardır. Hatice, Safinaz, Nadiye(Fatma) ve Meliha adında 4 kızı vardır.
Ayşe’nin kız kardeşi Kerime ise İkram Çatal’ın annesidir.
6A) Ali’nin oğlu İbrahim Özdemir
1923-1963 yılları arasında yaşamıştır. Ali’nin büyük oğludur. Kadı
Mustafa’nın torunudur. Aşlar(Emine-Çayırköy) ile evliliğinden Ali Nuri adında 1
oğlu, Fatma adında 1 kızı vardır. Aşlar’ın kız kardeşi Şerife ise Tahir
Çatal’ın annesidir.
7A) İbrahim’in oğlu Ali Nuri Özdemir(1946); Ali’nin torunudur. İbrahim
ve Aşlar’ın oğludur. İbrahim adında 1 oğlu ve Neşe, İnci ve Işıl adında 3 kızı
vardır. Ayşe ile evlidir. Dört yıl Hollanda’da kalmış ve Ankara’ya gelerek iş
dünyasına girmiştir. 1970’li yıllarda Ankara’da semt marketçiliğini modern
anlamda ilk başlatanlarından olmuştur. Uzun yıllar çalıştığı gıda toptancılığı
işinden kendisini emekli etmeyi bilmiştir. Politika ile aktif olarak ilgilenmektedir.
Zamanının bir bölümünü Ankara’da, bir bölümünü de Piraziz’de geçirmektedir. Bu
çalışmanın yapılmasında büyük ölçüde katkıları olmuştur. Nefsipiraziz
mezarlığında yer alan Molla Hasan’ın oğlu ve torunlarına ait mezarlar onun
tarafından yeniden yaptırılmıştır.
8A) Ali Nuri’nin oğlu İbrahim Özdemir(1975); İbrahim ve Aşlar’ın
torunudur. Ali Nuri ile Ayşe’nin tek oğludur. Dedesinin ismini almıştır.
Ankara’da oturmaktadır. Üniversite tahsilini tamamlamıştır. Denizli nüfusuna
kayıtlı Özgül ile evlidir.
9A) İbrahim’in oğlu Ali Emir Özdemir; 11 Kasım 2004 Ankara doğumludur.
Padişahlar döneminden itibaren 250 yıldır Piraziz’de yaşayan Mollahasanoğulları
sülalesinin, bu çalışmanın yapıldığı sırada, en yeni üyesidir. Onun dünyaya
geldiğinde cep telefonları ülkemizde 10 yıldır kullanılıyordu. Dedesi Ali Nuri
Özdemir, Ramazan bayramına üç gün kala doğan torunu için cep telefonuyla
dostlarına geçtiği mesajda, “Allahıma hamdolsun ki, Ali Emir bugün saat
14.30’da dünyaya geldi. Hepimizin bayramını kutluyor” müjdesini veriyordu.
Ali Nuri’nin kızı Neşe Aydemir(1963); İbrahim ve
Aşlar’ın torunudur. Ali Nuri ile Ayşe’nin büyük kızıdır. Hayati Aydemir ile
evlidir. Mutlu ve Mete adında iki oğlu vardır. Ankara’da oturmaktadır. Mutlu,
astsubaydır.
Ali Nuri’nin kızı İnci(1966); İbrahim ve Aşlar’ın
torunudur. Ali Nuri ile Ayşe’nin kızıdır. Halis Özdemir ile evlidir. Gizem ve
İrem adında iki kızı vardır. Almanya’da oturmaktadır.
Ali Nuri’nin kızı Işıl(1970); İbrahim ve Aşlar’ın
torunudur. Ali Nuri ile Ayşe’nin kızıdır. Kastamonu nüfusuna kayıtlı Adem Güzel
ile evlidir. Tuğçe(1991) ve Selin(2001) adında 2 kızı vardır. Ankara’da
oturmaktadır.
İbrahim(1923)’in kızı Fatma Baş(1942); Ali’nin
torunudur. İbrahim ve Aşlar’ın kızıdır. Şeyhli’den Faik Baş ile evlidir. Vahit
ve Turgut adında iki oğlu vardır. Uzun yıllar Hollanda’da yaşamaktadırlar.
6B) Ali’nin oğlu İsmail Özdemir
1926-2004 yılları arasında yaşamıştır. Ali’nin ikinci oğludur. Kadı
Mustafa’nın torunudur. Hasan ve Sakine kızı Sıdıka(1930) ile evliliğinden
Mustafa ve Tekin adında 2 oğlu, Zeliha adında bir kızı vardır. Yaylacılık
geleneğini ölünceye değin sürdürenlerdendir.
7A) İsmail’in oğlu Mustafa Özdemir(1949); Ali’nin torunudur. İsmail ve
Sıdıka’nın oğludur. Zinet ile evlidir. İlkokul öğretmenliği ve İlköğretim Okulu
Müdürlüğü yapmıştır. Ali, Mehmet, Ünsal ve İsmail adında 4 oğlu vardır.
8A) Mustafa’nın oğlu Ali Özdemir(1968); İsmail ve Sıdıka’nın torunudur.
Mustafa ve Zinet’in oğludur. Mehmet ve Şükran kızı 1967 Bulancak doğumlu Nevin
ile evlidir. Piraziz Nüfus Dairesinde çalışmaktadır. Bu Soyağacı’nın
yapılmasında nüfusla ilgili bilgiler kendisinden derlenmiştir.
9A) Ali’nin kızı Eylül(2007); Mustafa ve
Zinet’in torunudur. Nehir’in ikiz kardeşidir.
9B) Ali’nin kızı Nehir(2007); Mustafa ve
Zinet’in torunudur. Eylül’ün ikiz kardeşidir.
8B) Mustafa’nın oğlu Mehmet Özdemir(1971); İsmail ve Sıdıka’nın
torunudur. Mustafa ve Zinet’in oğludur. Ahmet diye anılmaktadır.
9A) Ünsal’ın oğlu Mustafa Talha Özdemir (2000); Mustafa ve Zinet’in
torunudur. Ünsal ve Hatice’nin(1976) oğludur.
9B) Ünsal’ın kızı Yağmur (2004); Mustafa
ve Zinet’in torunudur. Ünsal ve Hatice’nin(1976) kızıdır.
8D) Mustafa’nın oğlu İsmail Özdemir(1984); İsmail ve Sıdıka’nın
torunudur. Mustafa ve Zinet’in oğludur. Dedesinin adını almıştır.
7B) İsmail’in oğlu Tekin Özdemir(1950); Ali’nin torunudur. İsmail ve
Sıdıka’nın oğludur. Gülfem ile evlidir. Bir süre nakliye işiyle uğraştıktan
sonra esnaflığa devam etmiştir.
8A) Tekin’in oğlu Ömral Özdemir(1978); İsmail ve Sıdıka’nın torunudur.
Tekin ve Gülfem’in oğludur. Emral olarak anılmaktadır. İsmail ve Havva kızı
1982 doğumlu Perşembeli Belgin ile evlidir.
9A) Ömral’ın oğlu Arda Özdemir (2005); Tekin ve Gülfem’in torunudur.
8B) Tekin’in oğlu Alkan Özdemir(1980); İsmail ve Sıdıka’nın torunudur.
Tekin ve Gülfem’in oğludur.
İsmail’in kızı Zeliha(1959); Ali’nin torunudur. İsmail
ve Sıdıka’nın kızıdır. Nefsi Piraziz’den Mustafa Aygüneş ile evlidir.
1927-1988 yılları arasında yaşamıştır. Ali’nin en küçük oğludur. Kadı
Mustafa’nın torunudur. Nigar(1927) ile evliliğinden İdris ve Mehmet adında iki
oğlu vardır.
7A) Orhan’ın oğlu İdris Özdemir(1954); Ali’nin torunudur. Orhan ve
Nigar’ın oğludur. Sağlık memurluğu yapmıştır. Fatma ile evlidir.
7B) Orhan’ın oğlu Mehmet Özdemir(1957); Ali’nin torunudur. Orhan ve
Nigar'ın oğludur. Öğretmenlik yapmıştır. Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı
Giresun Fen Edebiyat Fakültesi sekreteridir. Necla(1959) ile evlidir. Ertuğrul
ve Yalçın adında iki oğlu vardır.
8A) Mehmet’in oğlu Ertuğrul Özdemir(1981); Orhan ve Nigar’ın torunudur.
Mehmet ve Necla’nın büyük oğludur.
8B) Mehmet’in oğlu Yalçın Özdemir(1985); Orhan ve Nigar’ın torunudur.
Mehmet ve Necla’nın ikinci oğludur.
Ali’nin kızı Safinaz Özdemir: (1923-1993)
Ali’nin kızı
Hatice Özdemir: (1928-1934)
Ali’nin kızı
Fatma(Nadiye) Özdemir: (1932)
Ali’nin kızı
Meliha Çatal: (1939) Ali’nin küçük kızı. Kadı Mustafa’nın torunu. Murat
Çatal ile evlilik yapmıştır. Necmi, Dursun ve Uğur adında üç oğlu, genç yaşta
kaybettikleri Necmiye ile birlikte Necla ve Aygüzel adında üç kızı vardır.
Kadı Mustafa’nın kızı Selime Cörüt(1900):
Kadı Mustafa’nın kızıdır. Gülyalı’da Eminoğullarından
Memik CÖRÜT ile evlilik yapmıştır. Osman, Hamit, Turgut adında üç oğlu,
Ketayin(Nüfusta Ketalin), Aşlar, Arziye, Nazile adında dört kızı vardır.
Osman’ın Zülfikar ile evliliğinden Tuncer, Ersen, Esat ve Cevat adında dört
oğlu, Turgut’un amcası kızı Emine ile evliliğinden Birol ve Savaş adında iki
oğlu, Hülya ve Arzu adında iki kızı vardır. Mediha ile evlilik yapan Hamit’in
çocuğu yoktur. Ketayin’in Aydın ÖZDEMİR ile evliliğinden Erol, Şenel(Erdoğan)
ve Birol adında üç oğlu, Ayşe, Gül, Hatice, Selime, Tülay ve Nermin adında 6
kızı vardır. Aşlar’ın Raif ÖZKAYA ile evliliğinden Cevdet, Nevzat ve Engin
adında üç oğlu, Ayşegül adında bir kızı vardır. Arziye’nin Mehmet Ali YETGİN
ile evliliğinden Ziya ve Ahmet adında iki oğlu, Candeğer, Yeter ve
Nezahat adında üç kızı vardır. Nazile’nin Mehmet ER ile evliliğinden Ali ve
Tarık adında iki oğlu, Nevin, Canan ve Leyla adında üç kızı vardır.
Kadı Mustafa’nın kızı Ayşe Özdemir(1905):
Selime Cörüt’ün kızı Aşlar Özkaya’nın manevi
annesidir.
4D) HASAN (AYYILDIZ)
1857-1918 yılları arasında yaşamıştır. Molla Hasan’ın torunu İbrahim’in
oğludur. Ana adı Hatice’dir. Kadı Mustafa’nın ve Hüseyin’in kardeşidir.
Süleyman ve Gülsüm kızı 1867 doğumlu Şerife ile evlidir. Tahir(1900),
Osman(1902) ve Tahsin(1905) adında üç oğlu, Fatma(1888), Ayşe(1892), Havva(1910)
adında üç kızı vardır. Nüfus kayıtlarına göre 1888 doğumlu Abdullah adında bir
oğlu daha vardır. Edindiği tıbbi bilgiler ile çevresindekilere şifa dağıttığı
bilinmektedir.
5A) HASAN’IN OĞLU TAHİR AYYILDIZ(9)
1900 doğumlu olup Hatice(1896) ile evlidir. Hüseyin(1920) adında bir
oğlu, Atiye(1922), Nafiye(1922) ve Efaket(1924) adında üç kızı vardır. Kurtuluş
savaşı yıllarında Osman Ağa’nın yanında yer almış büyüklerimizdendir.
6A) Tahir’in oğlu Hüseyin Ayyıldız
Fatma ile evlidir. Murat ve Tahir adında iki oğlu, Dürdane(1949),
Tayyibe(1953), Ayşe(1955) adında 3 kızı vardır. Soyadı Ayyıldız’dır. İnşaat
yapım işleriyle uğraşmıştır.
7A) Hüseyin’in oğlu Murat Ayyıldız(1951);
Enver ve Ketaye kızı 1957 doğumlu Hatun ile evlidir. Mobilya ve marangoz
işleriyle uğraşarak bir yerde baba mesleğini sürdürenlerdendir. Engin(1976) ve
Erdoğan(1985) adında iki oğlu, İlknur(1975) adında bir kızı vardır.
Yenimahalle’de oturmakta ve aynı mahallenin muhtarlığını yapmaktadır.
8A) Murat’ın oğlu Engin Ayyıldız: Sağlık memurudur.
8B) Murat’ın oğlu Erdoğan Ayyıldız
7B) Hüseyin’in oğlu Tahir Ayyıldız (1957); Ali Osman ve halası Atiye
kızı 1964 doğumlu Ayşe ile evlidir. Diş laboratuarı sahibi ve işleticisi iken
genç yaşta kaybettiklerimizdendir. Ergin(1982) adında bir oğlu ve Tuba(1989)
adında bir kızı vardır.
8A) Tahir’in(1957) oğlu Ergin Ayyıldız
Tahir’in(1900) kızı Atiye’nin; Dursun, Mustafa, Hatun,
Emine, Ayşe adında çocukları
vardır.
Tahir’in(1900) kızı Nafiye’nin; Hayri ve Sedaket adında çocukları vardır.
Tahir’in(1900) kızı Efaket’in; Ragıp, Osman, Ömral,
Doğan, Hüseyin, Turan, Cihan adında çocukları vardır.
5B) HASAN’IN OĞLU OSMAN AYYILDIZ(10)
1902 doğumlu olup Hatice ile evlidir.
Hasan(1929), Abdullah(1931), Ali(1935) ve Sayar(1940) adında dört oğlu,
Fatma(1921), Selime(1924), Aşlar(1926), Havva(1929), Yeter(1938) adında 5 kızı
vardır.
6A) Osman’ın oğlu Hasan Ayyıldız
1929 doğumludur. Ahmet ve Saime Kızı 1928 doğumlu Şadiye ile evlidir.
Duran(1951) ve Nezir(1956) adında 2 oğlu, Fatma(1963) adında 1 kızı vardır.
7A) Hasan’ın oğlu Duran Ayyıldız; Hasan ve Emine kızı 1950 doğumlu
Dudiye ile evli olup Lütfi(1971) ve Bülent(1975) adında 2 oğlu, Dilek(1976) ve
Arzu(1984) adında 2 kızı vardır. İstanbul’da emeklidir.
8A) Duran’ın oğlu Lütfi Ayyıldız; Şenel ve Şenay kızı 1967 Bozat
doğumlu Hatice ile evli olup Vildan(1996) adında 1 kızı vardır. İstanbul’da
çalışmaktadır.
8B) Duran’ın oğlu Bülent Ayyıldız
7B) Hasan’ın oğlu Nezir Ayyıldız; Hatice ile evli olup Mustafa(1979) ve
Yasin(1991) adında 2 oğlu vardır. İstanbul’da minibüs işletmeciliği
yapmaktadır.
8A) Nezir’in oğlu Mustafa Ayyıldız
8B) Nezir’in oğlu Yasin Ayyıldız
6B) Osman’ın oğlu Abdullah Ayyıldız
1931 doğumludur. Kazım ve Ayşe kızı 1930 doğumlu Vesile ile evli olup
Sabri(1958) ve Osman(1965) adında 2 oğlu, Zinet(1956) ve Şahinde(1962) adında 2
kızı vardır.
7A) Abdullah’ın oğlu Sabri Ayyıldız; Osman ve Selime kızı 1959 doğumlu
Gönül ile evli olup Abdullah(1983) adında 1 oğlu, Tülin(1979) ve Buse(1997)
adında 2 kızı vardır. Çorlu’da emeklidir.
8A) Sabri’nin oğlu Abdullah Ayyıldız (1983)
7B) Abdullah’ın oğlu Osman Ayyıldız; Mürsel ve Kâtibe kızı 1965 doğumlu
Emine ile evli olup Doğuş(1992) adında 1 oğlu ve Büşra(1997) adında 1 kızı
vardır. İstanbul’da Türk Hava Yollarında çalışmaktadır.
8A) Osman’ın(1965) oğlu Doğuş Ayyıldız
1935 doğumludur. Hasan Salim ve Fatma kızı 1942 doğumlu Ayşe ile
evlidir. Mehmet(1962) ve Şaban(1970) adında 2 oğlu, Fethiye(1964), Emine(1966),
Hacer(1975) adında 3 kızı vardır. Dere Ali’si olarak tanınmakta ve Piraziz’de
yaşamaktadır.
7A) Ali’nin oğlu Mehmet Ayyıldız; Şemsettin ve Emine kızı
1963 doğumlu Fatma ile evli olup Utku(1982) adında 1 oğlu ve Ülkü(1985) adında
1 kızı vardır. Bulancak belediyesinde çalışmaktadır.
8A) Mehmet’in oğlu Utku Ayyıldız
7B)
Ali’nin oğlu Şaban Ayyıldız
6D) Osman’ın oğlu Sayar Ayyıldız
1940 doğumludur. Osman ve Selime kızı 1945 doğumlu Emine ile evli olup
Birol(1967) adında 1 oğlu, Hatice(1964), Nezaket(1969), Leyla(1971) adında 3
kızı vardır.
7A) Sayar’ın oğlu Birol Ayyıldız; Ahmet ve Kezban kızı 1972 Şefaatlı
doğumlu Hatice ile evli olup İpek(1997) ve Ceren(1999) adında 2 kızı vardır.
Ordu’da orman mühendisi olarak çalışmaktadır.
5C )
HASAN’IN OĞLU TAHSİN AYYILDIZ(11)
1905 doğumlu olup Safinaz ile evlidir.
İbrahim(1930), Muzaffer(1932) ve Mustafa(1940) adında üç oğlu,
Güssüm(1935) adında bir kızı vardır.
6A) Tahsin’in oğlu İbrahim Ayyıldız
Kazım ve Ayşe kızı 1930 Şeyli doğumlu Cemile ile evlidir. Mehmet(1965)
adında 1 oğlu, Hacile(1955), Perihan(1957), Şerife(1961) ve Songül(1967) adında
4 kızı vardır.
7A) İbrahim’in oğlu Mehmet Ayyıldız; İshak ve Ayşe kızı 1971
Şişli doğumlu Nuray ile evli olup Furkan(1992) ve İbrahim(1995) adında 2 oğlu
ve Nagihan(1999) adında 1 kızı vardır. İstanbul’da muhasebeci ofisinde
çalışmaktadır.
8A) Mehmet’in oğlu Furkan Ayyıldız
8B) Mehmet’in oğlu İbrahim Ayyıldız
6B) Tahsin’in oğlu Muzaffer Ayyıldız
Salih ve Zeliha kızı Dudu ile evlidir. Ömer(1959) ve Hasan(1960) adında
2 oğlu, Hatice(1957) ve Safinaz(1970) adında 2 kızı vardır.
7A) Muzaffer’in oğlu Ömer Ayyıldız; Şerif ve Hatun kızı 1968 Kandıra
doğumlu Senem ile evli olup Ahmet Numan(2003) adında bir oğlu, Rumeysa(1990),
Sümeyra(1993), Ayşenur(1998) ve Beyzanur(2000) adında 4 kızı vardır.
İstanbul’da taksi şoförü olarak çalışmaktadır.
8A) Ömer’in oğlu Ahmet Numan Ayyıldız
7B) Muzaffer’in oğlu Hasan Ayyıldız (1960); Mehmet ve Faika kızı 1963
doğumlu Sebahat ile evli olup Tahsin(1990) ve Muhammed Ömer(1999) adında 2
oğlu, Tuğba(1989) adında 1 kızı vardır. İstanbul belediyesinde çalışmaktadır.
8A) Hasan’ın oğlu Tahsin Ayyıldız
8B) Hasan’ın oğlu Muhammed Ömer Ayyıldız
Hüseyin ve Havva kızı 1938 doğumlu Şükriye ile evlidir.
Erol(1966) ve Ali Kemal(1969) adında 2 oğlu ve Zeynep(1965) adında 1 kızı
vardır. Piraziz’de esnaf emeklisidir.
7A) Mustafa’nın oğlu Erol Ayyıldız; sülalenin ilk kaymakamıdır. İlkokul
üçüncü sınıfa kadar Nefsi Piraziz’de devam ettiği öğreniminin lise sonuna kadar
olan bölümünü İstanbul’da tamamladı. 1983 yılında girdiği Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesini 1987 yılında bitirerek 1989 yılında kaymakam adayı
oldu. Bir yıl İngiltere’de kaldı. Ordu-Ulubey, Rize-Güneysu,
Kahramanmaraş-Ekinözü, Nevşehir-Kozaklı, Rize-Çayeli kaymakamlıkları yaptı. 4
yıl Bitlis vali yardımcısı olarak çalıştı. İçişleri Bakanlığında Daire Başkanı
ve Genel Müdür Yardımcısı görevlerinde bulundu. (Zonguldak valiliği yaptı.)
7B) Mustafa’nın oğlu Ali Kemal Ayyıldız; Ömer ve Zelfi
kızı 1968 doğumlu Tülay ile evli olup Mahmut Esat(1992) adında 1 oğlu ve
Şeymanur(1998) ve Süreyya(1999) adında 2 kızı vardır.
8A) Ali Kemal’in oğlu Mahmut Esat Ayyıldız
Mustafa’nın kızı Zeynep(1965),
Ataköy’den Emin Pekdemir ile evlidir. Cihat ve Enes adında 2 oğlu ve Esra
adında bir kızı vardır.
4E) HÜSEYİN (ÖZTÜRK)
1861-1917 yılları arasında yaşamıştır. Molla Hasan’ın torunu İbrahim’in
oğludur. Ana adı Hatice’dir. Kadı Mustafa ve Hasan’ın kardeşidir. Eşi
Hatice’den İbrahim(1878), eşi Selime’den Temel(1885) ve Sabit(1893), eşi
Fatma’dan Şevket(1896) ve Salim(1905) adında 5 oğlu vardır. Ayrıca eşi
Fatma’dan Selime(1892), eşi Selime’den Hatice(1896) adında 2 kızı vardır. Eşi
Fatma; Ahmet ve Şerife kızıdır ve 1865 doğumludur.
5A) HÜSEYİN’İN OĞLU İBRAHİM ÖZTÜRK(12)
1878 doğumlu olup Hüseyin ve Fatma
kızı 1880 doğumlu Havva ile evlidir. Ana adı Hatice’dir. Aşlar(1913),
Havva(1915) ve Güllü(1916) adında 3 kızı vardır. Kızlarının birinden Mustafa
adında bir torunu bulunmaktadır.
İbrahim’in kızı Aşlar’ın,
Şenel(1952) adında bir evladı vardır.
Şenel; Dursun ve Hatice kızı 1954 doğumlu Gülşen ile evli olup
Atakan(1975) adında 1 oğlu, Nalan(1979) ve Nazan(1981) adında 2 kızı vardır.
Şenel’in oğlu Atakan; Sadettin ve
Aynifer kızı 1976 Milas doğumlu Serap ile evli olup Efe Mert(2000) adında 1
oğlu vardır.
5B) HÜSEYİN’İN OĞLU TEMEL ÖZTÜRK(13)
1885 doğumlu olup Hüseyin ve Şerife kızı 1889 doğumlu Hatice ile
evlidir. Ana adı Selime’dir. Aşkı(1915), Hakkı(1922), Emir(1926) ve Murat(1928)
adında 4 oğlu vardır. Güllü(1923), Selime(1926) ve Ayşe(1926) adında 3 kızı
vardır. Muhtar Temel olarak tanınmaktadır.
6A) Temel’in oğlu Aşkı Öztürk
Ahmet ve Zekiye kızı 1912 doğumlu Çakır ile evli olup Mehmet(1932),
Hüseyin(1933), Hasan(1944), Adil(1948) adında 4 oğlu vardır. Ayrıca Faika(1940)
adında bir kızı vardır. Adil’in nüfus kayıtlarındaki adı Sabit’tir.
7A) Aşkı’nın oğlu Mehmet Öztürk; Mehmet ve Hatice kızı 1935 Çayırköy
doğumlu Gülcan ile evlidir. Temel(1964) ve Turhan(1965) adında 2 oğlu ve
Sahure(1957), Hatice(1958), Yeter(1961), Leyla(1967), Aynur(1972) adında 5 kızı
vardır.
8A) Mehmet’in oğlu Temel Öztürk
8B) Mehmet’in oğlu Turhan Öztürk
7B) Aşkı’nın oğlu Hüseyin Öztürk (1933); Abdullah ve Emine kızı 1943
doğumlu Seniye ile evli olup Sedat(1972) adında 1 oğlu, Yurdeşen(1964) ve
Şükriye(1966) adında 2 kızı vardır.
8A) Hüseyin’in oğlu Sedat Öztürk; Veysel ve Sevim kızı Erbaa 1974
doğumlu Nurcan ile evli olup Hüseyin Taha(2002) adında 1 oğlu ve Sıla(1996)
adında 1 kızı vardır.
9A) Hüseyin Taha Öztürk; Sedat ve Nurcan’ın oğludur.
8A) Hasan’ın oğlu Ufuk Öztürk
8B) Hasan’ın oğlu Aşkı Öztürk (1973); Rıdvan ve Müzeyyen kızı 1976
Amsterdam doğumlu Neslihan ile evli olup Hasan(1999) adında 1 oğlu ve
Aysun(1996) adında 1 kızı vardır.
9A) Hasan Öztürk; Aşkı(1973) ve Neslihan’ın oğludur.
7D) Aşkı’nın oğlu Adil Öztürk; Nüfus kaydında adı Sabit’tir. Hasan ve
Emine kızı 1957 doğumlu Necibe ile evli olup Önder(1973), Temel(1975) ve
Aykut(1988) adında 3 oğlu, Çakır(1979) ve Naciye(1981) adında 2 kızı vardır.
8A) Adil(Sabit)’in oğlu Önder Öztürk; Hasan ve Gültaze kızı 1975
doğumlu Nuran ile evli olup Adil(1997-Amsterdam) adında 1 oğlu ve
Elif(2000-Amsterdam) adında 1 kızı vardır.
9A) Adil Öztürk; Önder ve Nuran’ın oğludur.
8B) Adil(Sabit)’in oğlu Temel Öztürk (1964); Ruhi ve Reyhan kızı 1979
doğumlu Rukiye ile evli olup Hilal(1999) adında 1 kızı vardır.
6B) Temel’in oğlu Hakkı Öztürk
Safinaz ve ikinci olarak Ali ve Fatma kızı 1926 doğumlu Ayşe ile evli
olup Safinaz’dan Mustafa(1942) ve Ayşe’den Mürsel(1952) adında 2 oğlu vardır.
Yine eşi Ayşe’den Münevver(1949) ve Zeliha(1958) adında iki kızı vardır.
7B) Hakkı’nın oğlu Mürsel Öztürk; Osman ve Zehra kızı 1955 doğumlu
Fatma ile evli olup Ersoy(1978) ve Ersan(1980) adında 2 oğlu, Ayşegül(1984)
adında 1 kızı vardır.
8A) Mürsel’in oğlu Ersoy Öztürk
8B) Mürsel’in oğlu Ersan Öztürk
Şevket ve Fidan kızı 1916 doğumlu Havva ile evli olup Ahmet(1945) ve
Mehmet(1946) adında 2 oğlu vardır.
7A) Emir’in oğlu Ahmet Öztürk; Tevfik ve Selime kızı 1935 doğumlu Ayşe
ile evli olup Emir(1962) ve Bülent(1968) adında 2 oğlu, Fatma(1964) adında 1
kızı vardır.
8A) Ahmet’in oğlu Emir Öztürk (1962); Hidayet ve Emriye kızı 1969
doğumlu Neşe ile evli olup Oğuz(1996) adında 1 oğlu, Sibel(1986) ve Serap(1988)
adında 2 kızı vardır.
9A) Oğuz Öztürk; Emir ve Neşe’nin oğludur.
8B) Ahmet’in oğlu Bülent Öztürk; Şenel ve Zeynep kızı 1970 doğumlu
Selime ile evli olup Ayşegül(1992), Tuğçe(1995) ve Şule(1999) adında 3 kızı
vardır.
7B) Emir’in oğlu Mehmet Öztürk; Aşkı ve Çakır kızı 1940 doğumlu Faika
ile evli olup Turgay(1967) ve Şevket(1970) adında 2 oğlu, Sebahat(1963) adında
1 kızı vardır.
8A) Mehmet(1946)’in oğlu Turgay Öztürk; Mustafa ve Hayriye kızı 1974
doğumlu Dilber ile evli olup Enes(1994) ve Emir Can(1998) adında 2 oğlu vardır.
9A) Enes Öztürk; Turgay ve Dilber’in oğludur.
9B) Emir Can Öztürk; Turgay ve Dilber’in oğludur.
8B) Mehmet(1946)’in oğlu Şevket Öztürk; Ömer ve Altun kızı 1977 Afşin
doğumlu Özlem ile evli olup Mehmet Can(1998) ve Adem(2000) adında 2 oğlu
vardır.
9A) Mehmet Can Öztürk; Şevket ve Özlem’in oğludur.
9B) Âdem Öztürk; Şevket ve Özlem’in oğludur.
6D) Temel’in oğlu Murat Öztürk
Hüseyin ve Altun kızı 1927 doğumlu Nazmiye ile evli olup Sabri(1948)
adında 1 oğlu vardır. İkinci evliliğini Nadiye(Fatma) ile yapmıştır.
7A) Murat’ın oğlu Sabri Öztürk; Fatma ile evli olup Şenol(1967) ve
Özgür(1979) adında 2 oğlu, Şenay(1963) ve Nazmiye(1974) adında 2 kızı vardır.
Şenay, Şeyhli’de Şenel Turan ile evlidir.
8A) Sabri’nin oğlu Şenol Öztürk; Mehmet ve Emine kızı 1981 Espiye
doğumlu Mukaddes ile evli olup Funda(2002) adında 1 kızı vardır.
8B) Sabri’nin oğlu Özgür Öztürk
5C )
HÜSEYİN’İN OĞLU SABİT ÖZTÜRK(14)
1893 doğumlu olup Salih ve Fatma kızı Emine ile evlidir.
5D) HÜSEYİN’İN OĞLU ŞEVKET ÖZTÜRK(15)
1896 doğumlu olup Osman ve Zeliha kızı 1888 doğumlu Fidan ile evlidir.
Havva(1916) adında 1 kızı vardır.
5E) HÜSEYİN’İN OĞLU SALİM ÖZTÜRK(16)
1905 doğumlu olup Hüseyin ve Zeynep kızı 1901 doğumlu Fatma ve ikinci
olarak Hüseyin ve Güllü kızı 1911 doğumlu Hatice ile evlilik yapmıştır. Eşi
Fatma’dan Hüseyin(1929), Avni(1933), eşi Hatice’den Dursun(1943), Ahmet(1945)
ve Beşir(1950) adında 5 oğlu vardır. Ayrıca ilk eşi Fatma’dan Emriye(1920),
Emine(1930), Nazmiye(1932), Ayşe(1942), ikinci eşi Hatice’den Fatma(1946),
Gülhanım(1948) ve Zeliha(1955) adında 7 kızı vardır. Nüfus kayıtlarında Hasan
Salim olarak yer almıştır.
6A) Salim’in oğlu Hüseyin Öztürk
Şerif ve Fatma kızı 1927 doğumlu Refiye ile evli olup Şenel(1952) ve
Mehmet(1954) adında 2 oğlu, Şengül(1948), Şennaz(1951), Gülsevim(1956) ve
Fatma(1956) adında 4 kızı vardır. Gülsevim ve Fatma ikizdir.
7A) Hüseyin’in oğlu Şenel Öztürk; Şemsettin ve Emine kızı 1952 doğumlu
Zeynep ile evli olup Okay(1972) ve Emin(1973) adında 2 oğlu, Zeynep(197) adında
1 kızı vardır.
8A) Şenel’in oğlu Okay Öztürk; Salih ve Zeynep kızı 1974 Bulancak
doğumlu Emel ile evli olup Büşra(1997) adında 1 kızı vardır.
8B) Şenel’in oğlu Emin Öztürk
7B) Hüseyin’in oğlu Mehmet Öztürk; Hüseyin ve Afet kızı Gönül ile evli
olup Özgür(1980) adında 1 oğlu, Selda(1976), Ferda(1978) ve Emel(1985) adında 3
kızı vardır.
8A) Mehmet’in oğlu Özgür Öztürk
6B) Salim’in oğlu Avni Öztürk
Nuri ve Emine kızı 1931 doğumlu Fatma ile evli olup Salih(1952) adında
1 oğlu, Meliha(1958), Emine(1962) Türkan(1965) ve Nurten (Karadeniz) (1968)
adında 4 kızı vardır. Nüfus kayıtlarında Hüseyin Avni olarak yer almıştır.
7A) Avni’nin oğlu Salih Öztürk; Fatma ile evli olup Hakan(1978) adında
1 oğlu, Lale(1977) ve Nalan(1980) adında 2 kızı vardır.
8A) Salih’in oğlu Hakan Öztürk; Mehmet ve Arziye kızı 1972 Bonn doğumlu
Sezgin ile evlidir.
Arslan ve Gülbeyaz kızı 1931 doğumlu Penbe ile evli olup
Abdullah(1961), Hamdullah(1963) ve Salim(1971) adında 3 oğlu, Refika(1956),
Sümer(1959) ve Necibe(1964) adında 3 kızı vardır.
7A) Dursun’un oğlu Abdullah Öztürk; Abdullah ve Vesile kızı 1962
doğumlu Şahinde ile evli olup Gökhan(1983) ve Hakan(1993) adında 2 oğlu vardır.
8A) Abdullah’ın oğlu Gökhan Öztürk
8B) Abdullah’ın oğlu Hakan Öztürk
7B) Dursun’un oğlu Hamdullah Öztürk; Aydın ve Gülsen kızı 1967 doğumlu
Gülzade ile evli olup Gamze(1989) ve Pembe Gül(1995) adında 2 kızı vardır.
Hamdullah, yörede Hamit olarak bilinmektedir.
6D) Salim’in oğlu Ahmet Öztürk
Mehmet Ali ve Ayşe kızı 1945 Akçapınar doğumlu Emine ile evli olup
Murat(1972) ve Rıdvan(1984) adında 2 oğlu, Ayşe(1971), Arzu(1974) ve
Sevil(1975) adında 3 kızı vardır.
7A) Ahmet’in oğlu Murat Öztürk
7B) Ahmet’in oğlu Rıdvan Öztürk
6E) Salim’in oğlu Beşir Öztürk
Abdullah ve Vesile kızı 1956 doğumlu Zinet ile evli olup Tuncay(1973)
ve Uğur(1982) adında 2 oğlu, Çiğdem(1978) adında 1 kızı vardır.
7A) Beşir’in oğlu Tuncay Öztürk; Ali ve Seniye kızı 1973 Korgan doğumlu
Ülkü ile evli olup Yunus Emre(1999) adında 1 oğlu vardır.
8A) Tuncay’ın oğlu Yunus Emre Öztürk
7B) Beşir’in oğlu Uğur Öztürk.
MOLLAHASANOĞLU HİKÂYELERİ
YAYLA YOLLARINDAKİ HÜZÜN
Yaylalar; yüksek bölgelerde ve ormanlar arasında kalan dinlenme
yerleridir. Yazın, havası iyi ve serin olduğu için makbuldür. Hayvanların
beslenmesi açısından geniş imkân sağlar. Kışın, yaşam koşulları güç olduğu için
boş bırakılır.
Yaylaya çıkmak ya da yaylacılık yapmak, özellikle sahil kesiminde
yaşayanlar için bir tutku olmuştur.
Gelişmiş batılı ülkelere göre sanayi devrimiyle geç tanışan ülkemizde
tarım devriminin etkileri uzun sürmüş, bu meyanda yaylacılık geleneği 1960’lı
yıllara kadar yoğun biçimde devam etmiştir. Kırdan kente göçün arttığı yıllarda
da etkisini yitirmiştir.
Karadeniz sahil kesiminde yaşayanlar, mutlak anlamda yaylacılık
geleneğini sürdürenlerdendi. Kış mevsiminin sona ermesiyle başlayan yayla
serüveni, yaz sonuna kadar devam ederdi.
Doğduğum il Giresun, ilginç bir konumdaydı. Karadeniz’in doğu yakasında
bulunuyordu. İki şeyi akla getiriyordu: Yeşil ve mavi.
Şunu iddia edebilirim ki Giresunlu, yeşili dolu dolu yaşamayı
bilmiştir. Ancak, il merkezinden itibaren batıya doğru gelindikçe mavi ile
dostlukları, yeşil kadar barışık olmamıştır.
Doğudaki Trabzon ve Rize’de balıkçılık, deniz adamlığı gibi unsurlar ön
plana çıkabilmişken, Giresun il merkezinden batıya doğru denizin nimetlerinden
yararlanma oranında azalmalar olduğu gözlemlenmektedir.
Tarım ve hayvancılık gereği yeşil hep sevilmiş, nedense balıkçılık bir
türlü benimsenememiştir. Denize olan ilgi, hiçbir zaman ön plana çıkamamıştır.
Giresun, fındıkla tanışıp hayvanların beslenme alanı küçülünce, geniş
otlakların bulunduğu yaylalar daha da cazip hale gelmiştir.
Üstelik sahilin artan nem oranıyla bunaltıcı sıcağı, insanların yaz
aylarında yaylalara çıkmasında önemli rol oynamıştır.
Piraziz, Giresun’un batısındaki son ilçeydi. Yaylacılık, bu ilçemizde
de bir tutkuydu. Her köyün ya da sülalenin bir yaylası vardı. Bektaş, Çatalçam,
Kuşburnu, Kenger, Paşakonağı gibi.
Bektaş, bu yaylaların merkeziydi. Yaylacılar, bazı alışverişlerini her
Pazar günü Bektaş’a gelerek yaparlardı. Özellikle canlı hayvan pazarı, çok
hareketli bir hafta sonu yaşardı. Bugünkü ikinci el oto pazarları gibi…
Alışveriş sırasında alıcı ile satıcının elleri birbirine adeta
kenetlenir ve sıkı bir pazarlık başlardı. Eller birbirinden ayrılmadan
dakikalarca süren pazarlık, “gör hayrını” diyerek son bulurdu.
Mollahasanoğulları, Piraziz’in soylu ailelerinden biriydi. Sülaleye
adını veren Hasan, Nefsi Piraziz köyüne cami imamı olarak gelmiş ve bu nedenle
de Molla Hasan diye anılmıştır. Piraziz nüfus kayıtlarında bilinen en yaşlı
torununun torunu, 1869 doğumlu Abdullah olarak tespit edilmiştir. Abdullah’tan
itibaren her kuşak için 25 yıl hesaplandığında, Molla Hasan’ın 1770’li yıllarda
doğduğu düşünülmektedir.
Mollahasanoğlu sülalesinin yayla olarak mesken tuttukları obanın adı
Çatalçam’dı. Çatalçam, Bektaş’tan gelen vadi dışında, etrafının ormanlarla
çevrili olduğu geniş bir plato üzerine kuruluydu. Bektaş’a olan mesafesi 13
kilometreydi. Güzel bir yaylaydı. Aslında yaylalarımızın hepsi güzeldi.
Giresun’da, bir oda başkanının dediği kadar vardı: “İstanbul’un Laila’sı varsa,
bizim de yaylamız var.”
Anlaşılan oydu ki Mollahasanoğulları da Karadeniz’in yeşilini
sevmişlerdi. Mavi, onların da ilgi alanlarının dışında kalmıştı. Bugün için
sahil kesimi ne kadar revaçta ise o yıllarda iç kesimler daha makbul
tutuluyormuş. Anlatıldığına göre bunda en önemli rolü, denize yakın yerlerdeki
sivrisinekler oynuyormuş. Değeri az olduğu için, mirasta kız payı olarak deniz
kenarındaki bahçeler ayrılıyormuş. Acaba doğrusu bu muydu? Yoksa sahilde
sıkışmak yerine geniş otlaklardan yani yeşilden yararlanmak arzusu mu vardı?
Hırçın dalgalar mı itici geliyordu? Ya da denizden gelecek saldırılar ve
şarapnel parçaları mı iç kesimleri cazip kılıyordu?
Molla Hasan’ın torununun oğullarından biri olan Mustafa, 1852 yılı
doğumluydu. Bugünkü hâkim ve savcı sistemine geçilmediği Osmanlı döneminde
“kadı” olarak görev yapmış ve Kadı Mustafa olarak anılmıştı.
O dönemde, özellikle kaza bölgelerindeki kadılar, o yörenin en önde
gelen yöneticileridir. Bugünkü noterlik, belediye, yargı hizmetlerinin hepsi
kadının yetkisindedir. Asker toplanması, lojistik hizmetlerin gönderilip
gönderilmemesi gibi birtakım askeri işlerin görülmesi de kadıların görev
alanına giriyordu.
Kadı Mustafa, Cevahir ile evlidir. Bu evliliğinden oğlu olmamıştır ama
Piraziz’in önemli ailelerinden Çatalahmetoğlu Faik’in annesi Fatma, Kırcaoğlu
Niyazi’nin annesi Emine, Terzioğlu Hüseyin’in annesi Havva dünyaya gelmiştir.
İlerleyen yıllarda Kadı Mustafa, ilginç olabilecek bir meslek anısı
yaşamış, baktığı bir kız kaçırma davasında olayın mağduresine aşık olmuştur.
Bugün bu anıyı bize, Kadı Mustafa’nın torunu Nezaket Özdemir, hâlâ o
yılların heyecanını duyarak aktarmaktadır. 1978 yılında kaybettiğimiz babası
Emir Özdemir ve hemen ardından kaybettiğimiz annesi Dudu’nun anlattıklarından
yola çıkarak.
O’nun anlattığına göre 1890 yıllarıdır. Karahasanoğullarından Zeliha, o
muhitin en güzel kızlarındandır. Hani o güzelliği dilden dile dolaşan türden.
1870 yılında doğan Zeliha, henüz yirmisindedir.
Bir mayıs günü, ailesiyle yaylaya göç etmektedir. Her geçişinde
güzelliğiyle biraz daha nam salan Zeliha’yı, yayla güzergâhında yerleşik
Pelitoğulları, bu defa kaçıracaklardır.
Nezaket Özdemir’in bu konuyla ilgili ilginç bir söylemi de var:
“Sarıldığı dallar elinde kalmış.”
Kaçırılma esnasında Zeliha ağaçlara o denli tutunarak direnir ki,
Pelitoğulları onu kaçırabilmek için bu dalları kesmek zorunda kalırlar.
Ancak saldırganların beklemedikleri bir durum olur ve olayı farkeden
Yahyaoğlu Ali Efendi ve adamları, Gökçeali’de Tekke mevkiinde kızı kurtarır ve
ailesine teslim ederler. Ailesinin şikâyeti üzerine yakalanan sanıklar Kadı Mustafa’nın
huzuruna çıkarılır. Tarafları dinleyen Kadı, olayda suçu bulunanları şiddetle
cezalandırır.
Olayın mağduresi Zeliha ise olanca masumluğu ile Kadı’nın ilgisini
çeker. Aralarındaki yakınlaşma daha sonra evliliğe dönüşür. Kadı 38 yaşındadır
ve ilk evliliğinden oğlu olmamıştır. Üstelik o yıllarda, ikinci eş için engel
bulunmamaktadır.
Aradan yıllar geçmiştir. Zeliha artık 5 çocuk annesidir. İlk oğlu Emir,
on altı yaşına basmıştır. Boyuyla, endamıyla dikkatleri çeken bir delikanlıdır.
Bugün Gülyalı olarak bilinen Abulhayır eşrafından soylu bir aile olan Cörütoğlu
Ahmet Efendi’nin kızı Dudu ile anlı şanlı bir düğünle evlendirilmiştir.
Düğünün yapıldığı yıl yine yaylaya gidilecektir. Göç hazırlıkları
yapılır. Kadı Mustafa, görevi nedeniyle Piraziz’de kalacaktır. Ama eşi Zeliha
ve 5 çocuğu, göçle birlikte yola çıkacaktır. O yıllarda bir evin, bir göçü
taşıyabilecek kadar at ve katırları bulunmadığı için kiralık temin
edilmekteydi.
Yetişkinler yaya giderken, küçükler, atlara yüklenen ve yöredeki
adlarıyla hey ya da şelek denilen büyük sepetlerde taşınırlardı.
Eşyaların ve çocukların taşındığı 7 at vardır. Sabah erkenden yola
girilmiştir. Hâlâ genç ve güzel olan Zeliha ve 5 çocuğu, zorlu bir yayla
yolculuğu için son hazırlıklarını yapmışlardır.
Kadı Mustafa, onlara refakat etmesi, hatta dayanışma içerisinde
olmaları için Piraziz’de aynı köyde yaşayan komşuları Alioğullarından Şakir’i
ve Temel’i, yine Mehdioğullarından Şükrü’yü de yaylaya göndermiştir.
Bu göç öncesinde Kadı’nın ilk eşi Cevahir ve yeni gelin Dudu’nun
Piraziz’de kalması kararlaştırılmıştır. Ancak Dudu Gelin’in sorumluluğu
büyüktür. Kayınpederi Kadı olduğu için toplanan aşar paralarını iyi muhafaza
etmesi gerekmektedir.
1910 yıllarıdır. Karadeniz Bölgesinde Rum ve Ermeniler yaşamaktadır.
1890 yılında, bölgede, 800.000 Müslümana karşılık 200.000 Rum ve 50.000
Ermeninin yaşadığı belirtilmektedir. 1914 yılında Trabzon’da yaşayan Rum
nüfusun 350.000 olduğu tahmin edilmektedir. (Cemal Şener, “Topal Osman Olayı”)
İngiliz yanlısı tutumuyla tanınan İstanbul hükümetinden yüz bulan Rum
çeteleri, Karadeniz halkını rahatsız etmektedir. Topal Osman’ın, laz
uşaklarından oluşturduğu Kara Zıpkalılar ile Rum çeteleri arasında çatışmaların
yaşandığı yıllardır.
Osmanlı Devleti, Balkan savaşının ve Birinci Dünya harbinin
arifesindedir.
Ama yaşam devam
etmektedir. Nefsi Piraziz’den başlayacak bir yayla yolculuğu için son
hazırlıklar tamamlamak üzeredir.
Zorlu bir yolculuk yapılacaktır. 15 kilometre ilerideki
Bozat geçilecektir. Bozat, ilginç bir konumdadır. Sahilden başlayan fındık
alanı Bozat’ın biraz daha yukarılarında son bulur ve artık yeni bir bitki
örtüsü ile karşılaşılır. Üstelik Karadeniz Bölgesindeki nüfus, sahilden bu
mesafeye kadar daha yoğundur. 15 kilometreden daha iç kesimlerde ise nüfus
yoğunluğu azalır ve orman köyleri başlar.
Zorlu ve meşakkatli yolculuk güzergâhında Paşakonağı yaylası da vardır.
Paşakonağı’nın sahilden uzaklığı 40 kilometredir. Daha sonra Gölkıran,
Dedekalesi, İnderesi, Çıtlama, Kızılev, Bakırlısu ve Ağılıot mevkileri
geçilecek ve Çatalçam yaylasına ulaşılacaktır. Paşakonağı ile Çatalçam arası 20 kilometre olduğu
için, sahilden itibaren toplam 60 kilometre yol, yaya olarak kat edilmiş
olacaktır.
1910’ların bu ilk yaz günlerinde göç kafilesi Bozat’ı geçmiştir. En
önde büyük amcalardan Mehmet Ali Efendi’nin oğlu Abdullah gitmektedir. Kendisi
40 yaşlarındadır. Hasta olduğu için daha erken yola çıkmıştır.
Her şey Uzunali mevkiinde olmuştur. Burası sahile 30 kilometredir.
Kafile yolun yarısını bitirmiş olmanın rehavetiyle yol alırken birdenbire
tabanca ve tüfek sesleri ortalığı inletmiştir. Bu, pusu kurularak yapılan bir
baskındır. Kan ve barut kokusu içerisinde herkes şaşkındır. Zaten
kilometrelerce yol yürüdükleri için yorgun ve halsizdirler.
İlk kurşunlar genellikle erkeklere yöneltilmiş, Alioğullarından Şakir
ve Temel, Mehdioğullarından Şükrü cansız yere düşmüşlerdir.
Etraf toz dumana karışmış, Zeliha’nın gözü oğlu Emir’e takılmıştı. Onu
yere düşerken gören Zeliha öyle bir canhıraş bağırmış ki sesi karşı dağlarda
yankılanmış:
“Ümmeti Müslüman! Oğlum vuruldu ya…”
Ama bunlar onun son sözleriydi. Aldığı kurşunlarla bir gelin edasıyla
ve halen ay kadar güzelliğiyle atın üzerinden yere süzülmüştü.
Oysa Emir, annesinin zannettiği gibi yere düşmemiştir. Olay yerindeki
bir atı siper etmek için yere eğilmiştir. Gençliği ve dinamizmi sayesinde
kurşunlardan sıyrılmayı bilmiş ve saldırılara karşı koymuştur. Bu karşı koyma
sırasında bir yaralı veren saldırganlar hızla olay yerinden kaçmışlardır.
Baskında Kadı’nın göç kafilesinden 8 kişi hayatını kaybetmiş, ayrıca
Emir’in kurtulmasını sağlayan at telef olmuştur.
20 yıl kadar önce yayla yolunda kaçırılma şanssızlığını yaşayan Zeliha,
aynı yolda bu defa yaşamını yitiriyordu. Yıllar önce orman kanunu ile kız
kaçıranlar, eylemlerine yine pusu kurup kan akıtarak devam ediyorlardı.
Ailesi ve yakınları baskına uğrayan Kadı Mustafa yıkılmıştır. Yayla
yolunda baktığı bir dava sonucunda tanıdığı ve evlendiği, beş çocuğunun annesi
Zeliha’yı yine yayla yolunda, hazin bir sonla kaybediyordu. Acısı büyüktü.
Sonraki günlerde baskını gerçekleştirenleri yakalatarak hak ettikleri cezayı
bulmalarını sağlamıştır.
Genç Emir, bu olaydan çok etkilenmiştir. Acımasız bir saldırı ile
annesinin öldürülmesi, çok çabalamasına rağmen annesini koruyamaması onu
büsbütün yıkmıştı. Babası ve yakınlarıyla birlikte geri dönerek, kaybettikleri
yoldaşları için, son görevlerini yerine getirdiler.
Ama o bir yaylacıydı. Doğa, orman, hayvan onun olmazsa olmazıydı. En
semiz koyunlar onun olmalıydı. En gösterişli atlar, en sevimli taylar ona yakışırdı.
Boğalarının ve tosunlarının mahareti obadan obaya konuşulurdu. Sürüsünün sadık
bekçisi köpeğini kendi elleriyle beslediği bilinirdi. Yaylacılık onun ve
ailesinin yaşam biçimiydi. Ve gerçekten o yaylayı, yaylacılığı çok seviyordu.
Babası, bir kadıydı. Ama ne o, ne de kardeşi Ali, devlet kademelerinde görev
almayı düşünmemişler, bir tutku haline gelen yaylacılığı, toprağı, yeşili
benimsemişlerdir.
Mavi mi?
Onlar da ilgilenmemişler. Hâlâ da ilgilenen yok. Bir kayığı ya da
balıkçı motoru olan hiçbir Mollahasanlı duymadım. Denizle ilgilenen
yakınlarımızı maalesef ben buraya not düşemiyorum. Ama gelecekte bir gün
Mollahasanoğulları ya da Piraziz hakkında yazanlar, mavinin güzelliğine ve
maviyle ilgilenenlere daha çok yer vereceklerdir.
Artık tarım ve hayvancılığın azaldığı, endüstri döneminin etkili olduğu
1960’lı yıllar ve sonrasında, kırsal alandan kentsel alana göçün arttığı
görülmüştür. Bu da yaylacılık geleneğinde ciddi azalmalara yol açmıştır.
Şimdi yaylacılık günübirlik yapılmaktadır. Eskiye dayalı yaşamı
nostaljik olarak tatmak isteyenler, bugün bu arzularını günlük olarak yerine
getirmektedirler.
Dileğimiz, yayla yollarımızın; pusu kurularak insanların öldürüldüğü ya
da kaçırıldığı yollar olması yerine sevgi yolu, dostluk yolu olmasıdır.
EDİRNE’DEN PİRAZİZ’E BİR YOL HİKÂYESİ
O yıl Edirne’de çalışıyordum. İzin için
mayıs ayını seçtim. Yurdeşen, artık emekliydi. Okulların kapanması için bekleme
zorunluluğumuz da yoktu.
Hyundai’yi yeni almıştık. Elantra
modeliydi. Yolculuğumuz problemsiz geçiyordu. Edirne’den Ankara’ya kadar uzanan
otoyol yolculuğu keyif verici oluyordu. Ankara Samsun arasında zaman zaman çift
yönlü yolda seyretmek mümkün olabilmekteydi. Çoğu yerdeki rampalarda bulunan
tırmanma şeritleri seyahati biraz daha kolaylaştırıyordu. Yolun büyük bir
bölümü tek yönlüydü. Ama kaplama dar sayılmazdı.
Oysa Samsun’dan itibaren Sarp sınır
kapısına kadar devam eden Karadeniz sahil yolu 1950’li yılların sonunda,
1960’ların başlarında yapılmıştı.
Henüz ilkokul öğrencisi iken toprak
zeminli sahil yolunu anımsıyordum. Sonra bana devasa gibi gelen yol yapım
taşıtları ile çalışmaları hayranlıkla izlediğim yıllar geldi aklıma.
Sahil yolumuz o yıllarda asfalt olmuştu.
Artık iki araba geçişirken, birisi durmak zorunda kalmayacaktı.
1960 öncesinin toprak yolu, yeni yolumuz
yanında patika gibi kalmıştı. Üstelik yeni sahil yolumuz bölgenin yeşiliyle
denizin mavisi arasında lacivert bir şerit oluşturmuş ve güzelliğe ayrı bir
güzellik katmıştı.
O yıllarda ülkemizde yerli otomotiv
sektörü faaliyette değildi. Araç trafiği azdı. Piraziz’deki bütün araçları
tanıyabiliyorduk. Hatta kimin arabasının daha hızlı olduğunu, yarışta nasıl bir
sonuç alabileceğini bile tahmin edebiliyorduk. Şoförlerin hepsini tanıyorduk.
Onlar araba sürebildikleri için takdir edilen insanlardı. Meziyet sahibi
kişilerdi. Hülasa hatırlı kişilerdi.
Ülkemizde hâlâ, yayalar yerine arabalara
öncelik verilmesi belki de bu izlerin bir sonucu olsa gerek. Oysa batı
devletlerinde, özellikle kent içi trafikte bütün araç sürücüleri öncelikle
yayaların geçişlerini bekler, sonra taşıtlar yoluna devam eder. Çünkü yayalar
hasta olabilirler, görme özürlü olabilirler, küçük olabilirler, dalgın
olabilirler. Ama şoförlerin ehil oldukları kesindir. Onlara göre işi şansa
bırakmamak için, ehil sürücülerin yayalara öncelik tanıması gayet doğaldır.
1960’lı yıllar Karadeniz insanının göç
verdiği yıllar olmuştu. Maalesef demiryolu yoktu. Deniz vardı ama maalesef
denizyolu da mevcut değildi. Bu nedenle geliş gidişli bu asfalt yol, ilaç gibi
gelmişti. Hele 1960’lı yılların hemen sonunda ilk yerli otomobillerimizin
üretimine de başlamıştık ki yol biraz daha önemini hissettirdi.
Oysa şimdi ikibinli yıllara adımımızı
atmıştık. Araçlar sayıca çoğalmıştı. Güçlü ve hızlıydılar. Yol şimdi eskisi
kadar geniş değildi. Araçların sayıca çokluğu ve hızları yol kaplamasını adeta
daraltmıştı.
Şimdi kırk yıl sonra yol çalışmaları
yeniden yapılıyordu. Bunu yol boyunca gördüğümüz tabelalardan ve yol yapım
çalışmalarına katılan devasa araçlardan anlayabiliyorduk. Denizin
dolduruluşundan anlıyorduk. Yola hayır diyemiyorduk ama sahilin bozuluşunu da
içimize sindiremiyorduk. Deniz, bir gün öcünü alacak mıydı acaba?
1960’lı yıllara ilişkin anımsayabildiğim
bir şey de ramazanın kış aylarına rast geldiğiydi. Şimdi iki yönde çift şeritli
yolun yapıldığında da ramazan, kış aylarına isabet etmişti.
Karadeniz sahil yolu, ramazan ayının bir
daha kışa rastlayacağı bir dönemde mi otoban olacaktı.
Kim bilir?
1960 öncesi toprak yol.
1960 sonrası asfalt yol.
2000 sonrası duble yol.
Bugün bu kronolojik gelişmenin kanıtını,
Piraziz’de oturduğumuz Denizkent sitesindeki evin hemen önünde görebilmek
mümkündür. Yanıbaşımızdan geçen derenin üzerine 1960’ların çok öncesinde
yapılan köprü, şimdikilerin inadına sapasağlam ayakta durmaktadır. 1960’larda
yapılan köprü ise günümüzde yan yol olarak kullanılmaktadır. 2000’lerin başında
yapılan duble köprü ile birlikte dört eser, ülkemizin kat ettiği gelişmeyi de
simgelemektedir.
Samsun’dan Piraziz’e kadar 180 kilometre mesafe
vardı ve bu mesafe üç saate yakın bir sürede kat edilebiliyordu.
Yeşilin her tonundaki giysilerini çoktan
giymiş sahil şeridini izlemek doyumsuzdu. Fındık bahçelerindeki menekşeler
yeşil örtü ile o kadar uyum içerisindeydi ki...
Sıkça rastlanan yağmur, yerini bu defa pırıl pırıl bir havaya
bırakmıştı.
Deniz ve sahil çok güzeldi ama Karadeniz
sahil yolunda araba sürmek o kadar kolay değildi.
Her zaman olduğu gibi ilk olarak
yakınlarımızı ziyaret ettik. Annemin en yakın arkadaşı Ercan’dı. Ercan benim
yeğenimdi. Annemin de bilmem kaçıncı torunu. Hesaplanmazsa bilemem. Benim de
yıldızım barıştı Ercan’la. Dört yaşındaydı, ama her çocuk gibi bilmediği bir
şey yoktu. Emine Gelin’in öğrettiği yeni manileri ezberlemiş, özellikle
içerisinde argo olanları daha bir hünermiş gibi söylüyordu.
Tatilimizin üçüncü gününde Edirne’den
telefon geldi. Bir konser için gelen ses sanatçısına yönelik silahlı saldırı
olayından dolayı tatili kesip göreve dönmem isteniyordu.
Dönüş hazırlıklarını bitirmek üzereydik
ki Yurdeşen, Birol’un aradığını söyledi.
Birol, Ercan’ın babası ve benim küçük kardeşimdi.
-Abi, bir devre arkadaşını veriyorum,
dedi.
Telefondaki sesi hemen tanıdım. Nail’di.
Nail Trabzon’da görev yapıyordu. Eşi ve oğlu Evren ile Ankara dönüşü Birol’un
iş yerine uğramışlar, bizim Piraziz’de olduğumuzu öğrenince de hemen aramışlar.
Nail’le polis koleji sınavlarına
birlikte girmiştik. 1970 yılında Ankara’da aynı otelde kalmıştık. Babalarımız
da birbirlerini tanımışlardı. Kolejde, polis akademisinde sıra arkadaşıydık.
Kendisi Tekirdağ’lıydı. Zaman zaman görüşüyorduk. Her ikimiz için de sürpriz
oldu.
Ancak ne var ki biz dönmek zorundaydık.
Nail’e, kardeşimin iş yerinde beklemesini söyledim. Eşyalarımızı son kez
kontrol edip evdekilerle vedalaştık ve Yurdeşen’le birlikte Birol’un yanına
gittik.
Nail’i üç yıldır görmemiştim. Oğlu Evren
büyümüştü.
-Sekizinci sınıftayım Erol Amca, dedi.
Tatili yarıda bırakıp dönüyor olmama
şimdi daha çok üzüldüm. Nail’le güzel günler geçirebilirdik. Çok samimiydik.
Ona her şeyi olduğu gibi anlattım. Yarım saat kadar beraberlikten sonra yola
çıkmak zorunda kaldık.
Ancak Naillerin gitmesini istemiyordum.
Küçük bir plan yaptık. Buna göre ben varmışım gibi kardeşim Birol kendileriyle
ilgilenecekti. Yol yorgunuydular. O günü Piraziz’de geçirecekler, ertesi gün
gideceklerdi.
Evimiz sahilden bir kilometre kadar
içerdeydi.
Bizim ayrılışımızdan sonra yürümeye
karar vermişler. Birol’un, dükkanından
ayrılmasını istememişler. Bunun üzerine Birol da kendilerine refakat
etmeleri için Coşkun’a rica etmiş.
Coşkun, yirmi beş yaşlarında, herkesin
işine koşan bir gençti. Sabit bir işi yoktu. Günlük çalışır, günlük yaşardı.
Matrak bir yapısı vardı. Herkes onu konuşturmayı severdi. O da keyifliyse
herkese göre gerekli lafları esirgemezdi. Başkalarına karşı saygıda kusur
etmezdi. Kendisine fazlaca itibar etmeyen, kılığı kıyafeti yerindeki birine bir
gün “Senin o boğazındaki kravatı ben çöteme bağ bile yapmam” dediğini hiç
unutamam.
Ertesi gün Birol telefonla aradı.
Misafirlere gerekli ilgiyi gösterdiğini, onların da hoşnut ayrıldığını bildirdi.
Bir gün sonra, Edirne’de çalışırken
otobüs terminalinden gelen bir haberle adıma bir koli gönderildiği söylendi. Bu
bir video kasetiydi. Rize Ses seyahatle göndermişler. Naillerin, Piraziz’de
geçirdikleri saatleri kasete kaydettiklerini, içindeki Evren’e ait nottan
anladım.
“Erol Amca, gördüklerimi sizinle
paylaşmak istedim.”
Kaset, zumlanmış masmavi bir çift göz
görüntüsüyle başlıyordu. Bu, babasının gözleriydi. Kamera, bu maviden başka bir
maviye geçiş yapıyordu. Denizin mavisine. Sonra Piraziz’in yeşiline.
Evren, kırk yıllık kameraman gibi çekim
yapmıştı. Görüntüdeki güzellikleri sanki ben hiç görmedim. Oysa daha iki gün
olmuştu ayrılalı.
Piraziz’i Edirne’den seyretmek daha bir
anlamlıydı. Piraziz, Edirne’den daha bir güzel görünüyordu.
Bu güzellikleri izlerken fonda romantik
bir Karadeniz ezgisi ne hoş olurdu diye düşünüyordum ki tanıdık bir ses,
“Burası Erol Abimin okuduğu ilkokulun yeri” diyordu.
Bu Coşkun’un sesiydi. Coşkun’un sesine
daha birçok ses karışıyordu. Çünkü günlerden perşembeydi. Perşembe, Piraziz’in
hafta günüydü. Kadınlar en çok perşembe günleri çarşıya iniyorlardı. Piraziz o
gün daha çok kalabalıklaşıyordu, daha çok hareketleniyordu.
Ne tuhaf! Henüz iki gün önce ayrıldığım
yerin, amatör bir elden çıkmış görüntülerini, sanki kırk yıldır ilk kez
görüyormuşçasına yeniden seyrediyordum.
Coşkun, üç yabancı kişiye rehberlik
yapıyordu. Bir yandan da anlatıyordu. Fonda daha birçok ses vardı. Satıcıların
sesleri, kadınların sesleri, köylere gidecek minibüs muavinlerinin sesleri.
Coşkun’un ilginç kişiliği sözlerine de
yansıyordu. Dobra dobra ve yorumsuz konuşuyordu. Bir süre susuyor, sonra
yeniden devam ediyordu:
-Babam söyledi, gopça kadarmış, sonra Şıflı’ya ortaokula gitmiş. Orayı
da bitirince Borucugilin oğluyla polis kollecine gitmiş. Garasano Durmuş’un
torunu ve yiğeni de onlarla okumuş...
Sonra ilçeyi tanıtmaya devam ediyordu:
Habu kavlan ağacı Piraziz’in sembolü gibidir. Belki de 150 yaşında
vardır. Garallolarının içanesi yapılmasaydı öteki dalı da şimdi haburaları
serinletecekti... Bu cadde, Değmen caddesi. Eskiden yol burdan gidermiş. Şimdi
bu yolun yerine el, denizi doldurup yol yaptı. Haşu binada değmendi. Şimdi
çalışmıyor. Eskiden her evin bir çiten darısı oluyordu. Un, burda ünüyordu...
Haşura kadınlar pazarı. Bakraçla getirdikleri yoğurtları, külekle getirdikleri
tereyağlarını burda satarlar. En büyük müşterileri lokantacılardır. Memurlar da
burdan alışveriş yaparlar. Haşu kadının önündeki melocan. Muflaması çok has
olur. Üstüne de bir yumurta kırarsın. Şu da fındık tırmıtı. Soğanınan
yağlanınca et gibi yemeği olur. Ala bohçanın üstündeki de çalı çileği. Pancarı
görüyoz mu, aynen yayla pancarı gibi. Habu bezene de su gibi. Gayganası çok has
olur. Bu, kaldirik. Pancar diblesi gibi yemeği yapılır. Şu hoşuran. Onun da
kaldirik gibi yemeği olur.
Coşkun, kendine özgü edasıyla
misafirlere Piraziz’i anlatıyordu. Kamera bir görüntüden başka bir görüntüye
geçiyordu:
-Birolların tükkanının arkasındaki konak Naim Beylerin. Naim Bey, bu
konak için dede yadigârı demektedir. Kendisi Tiralilerdendir. Eskiden
milletvekilliği yapmış. Gazetecilik yapmış. Şimdi kitap yazmaya devam ediyor.
Çok kitapları var. Kitaplarında Piraziz’e de yer vermiştir. Kışın İstanbul’da
yaşar, yazın buraya gelir... Kasaplar, eskiden yola çok yakındılar. Sonra deniz
kenarına alındılar. Şimdi yol denizden geçince halleri nolucak, belli değil.
Eskiden sekizi birden arı gibi vızır vızır çalışırdı. Tükkanların içi dışı
insanlarla vısvıkiç dolardı. Köfte ve purzula yemek için ta Ordu’dan,
Giresun’dan gelirlerdi. Yolcu otobüsleri ile İstanbul’a, Ankara’ya gidenler de
etlerini burdan alıp götürürlerdi. Şimdi et bahalandı. Millette para yok. Burda
hep düve ya da inek kesilir. Mal, cenikte yepelek otu yayılır ama malın etine
esas nezzeti yayladaki gırtıl otu verir.
Coşkun, ilçe jandarma komutanlığı
binasını, belediye başkanlığını, PTT binasını gösteriyordu. Daha ilerde
kaymakamlık binası ve sağlık ocağı vardı. Yenimahalle’de, Şeyhli yolu ağzında,
Melemez’in Aşkı’yla karşılaştılar.
-Ula Aşkı, haşimdi sa çatmam iyi oldu. Habunlar Erol abinin
misafirleri. Gel beraber gidelim.
Sonra Şeyhli yoluna girdiler. Anlaşılan,
eve kadar olan bir kilometrelik yolu yürüyeceklerdi. Misafirlerin, pazar
alışverişlerini bitirip eve dönenleri izlemeleri ve görüntülemeleri üzerine
Coşkun ve Aşkı bilgi vermeye devam ediyordu:
-Kadınların sırtındakiler şelek. Aslında fındık zamanı kullanılır. Daha
büyükleri ise heydir. Şimdi bu şeleklerle kadınlar pancar patak ne bulurlarsa
Perşembe günleri pazarda satmaya getirirler. Eskiden nenemler harmanda kolan
dokurlarmış. Şelekleri ve heyleri sırtlarında taşırken, bu kolanlar omuzlarını
kesmezmiş. Kolanların biraz küçükleri ise bağcak oluyor. Bağcak da küçük
eşyaları taşımak için kullanılıyor. Şimdi artık dokuyan yok.
-Emek horutmaz da onun için.
-Habu yafidi Memed. Yafidi Memed’in kış yaz girebisi, kazması,
girintisi elinden düşmez. Havu üstündeki gamsilesini, gasmik bağlasa da
eyninden çıkarmaz. Onu bazen bir geçeğe çıkmış ağaç budarken, bazen tarla
kazarken, has baldıcan, ham baldıcan dikerken görmek mümkündür. Hışır bir el
arabası ile bazen epice taş taşır. Harmanın peyini yapar. Fıraktının cablaması
tez kuruyup çürüdüğü için peyi daha çok tercih eder. Geçen gün Taliplerin malı
tallasına girmiş. Yediği yetmemiş gibi hep tallayı hışırlamış. Kızınca gine
aynı lafı söylemiş: Hayrı kesilesiceler.
Görüntüde pazardan dönen iki kadın
vardı. Bellerinde peştemalleri, başlarında şalları olduğu için tanıyamadım.
Evren, bir yandan yolun kenarına kadar güzelliklerini esirgemeyen menekşeleri
görüntülerken bir yandan da kadınların hararetli konuşmalarını kaydetmişti:
-Gız anam bacım, pancar çorbası bişirmesi bilmiyen gelin olur mu? Anası
babası hiçbişi öğretmemiş. Bişi söylüyom, melül melül gözüme bakıyor. Öyle
diyelip duruyo. Gız anam, daha ilk günden çocuğa kalmış. Çocuk da onun gibi danama
azgunu olursa sen işe bak. Bi de ana olucak. Onun çocuğu da onun gibi feşel
olur valla. Geçen gün bir bezene gayganası yap dedim. Hiç oralı değil. Bakim,
dible yapması biliyo mu diye pancarı önüne koydum. Nerde? Bizim ki, gövelti
şeyleri çok seviyor. Oğlan da öyle. Ne melocan pişirebilir, ne tırmıt
kavurması. Serenti de az gine taflan turşusu vardı. Onu yağla dedim. Tasal
anam, tasal. Çok tasal. Serenti de bir elma bulmuş. Elma da göğnümüş de
göğnümüş. Kelçüğünü bari yal kabına at. Nerde! Bize öyle söylendi mi, biz
seğirdi gine gider, tayıradak yapardık. Ugufinen yapmasak kaynanam dünyanın
lafını ederdi. Yalu yulu yere laf işitmemek için işimizi tayır tayır yapardık.
Üstüne başına o kadar öte beri aldık. Gine ebrük basma eyninde. Başındaki
cember bir haftadır yunucak. Halbusem o kadar cemberi var, o kadar yaşmağı var.
Dün akşam, tavukları afıra at dedim. Sen, iki cücüğü unut. Davun çıkasıca çakal
almış. Emme eyiş ağızlı gine badır badır konuşmayı biliyo.
-Gız, bizimkiler ondan az mı? Dün talladan geldidim. Az söykeneyim
dedim. Öyle telefsidiydim ki geline, ayran talpala da içelim dedim. Getirdi
ama, elicek başlı gine, gözüme sokucak gibiydi. Güccük gelin ondan daha kan
ayaklı. İş yaparken hiç sasaklanma bilmez. Dün baktım. Sabah mal, yayımdan er
gine geldi. Yalını verdi. Önlerine yeygü attı. Sonra aşanıya girdi, bakırı
yudu. Onun yuduğu kapkacak yaldır yaldır ediyor. Tepruşları ayrı, sırçaları
ayrı gine tereğe dizdi. Atişe makana suyu attı. İlistirden geçirdi. Yağladı.
Biraz has baldıcan doğradı. Bostanlar şalağa kaçmış. Has gine yudu ve doğradı.
Az gine zeytinyağı koydu. Eli yakışıyor anam bacım. Üstüne de bi kaç zeytini
has gine yerleştirdi. Aha sa oldu bir salata. Az gine fasile turşusu vardı.
Küpten çıkardı. Soğanlı gine yağladı. Gülüzar çok tasal. Havalar çoktan ısındı,
aruk gözlü gine, peşkoyu yeni kaldırdı. Oğlanların büyüğü aha onbeşine girdi.
Pontulunun paçası sökülmüş. Sen sanki iğne bulamadın. Yorgan iğnesiyle
kandaklamış. Koca çocuk, artık utanıyor. Annesine bazı diyemediklerini Kıymet
yingesine söylüyor. Geçen gün yingesine, “tekçem annem sen olsaymışsın” demiş.
Görüntü bu defa Kırot’taydı. Toprağı
oldukça kireçli olduğu için Kırot, o yörenin fındık dikili olmayan ender
alanlarından biriydi. Büyükçe bir harman yerini andırıyordu. Çocuklar için de iyi
bir oyun yeriydi. Ses, zaman zaman kayboluyordu. Aşkı ve Coşkun bazen bir
şeyler anlatıyor, bazen de kendi aralarında konuşuyorlardı:
-Ula Coşkun, ben habu arayı ne zamandır yöri gine gitmemiştim. İsin
çavuşlarla Bostano köplüsü arası da baya varmış. Cıgara da bitti. Sen de cıgara
içmezsin ki. Ha şimdi kösmüğü bile burnumda tütüyo.
-Habu Kırottaki çocuklar kimin acaba?
-Güller’in kiracısınınkilerle Aslanut’un uşaklarına benziyo. Uçurmak
uçuruyolar. Herhasıl kandil almaca oynuyolar.
Başka iki kadının sesi kasete
aksetmişti. Görüntüye girmedikleri için tanıyamadım.
-Gız, habu Bostano deresinin göden sesi hiç bitmez.
-Gödensiz dere olur mu?
-Adamlar yümseklerden geldiler. Derenin habu govuğuna ev yaptılar.
-Şennik de yapmışlar. Fasile çangalı da dikmişler emme bu tallada
ayakta diyelmek bile zordur.
-Gız, bu dere yatağında kışın adam soğuktan buyar.
-Bıldır haburda bir cavanağa dutulduydum. Mübarek carıl carıl yağmıştı.
Hiç unutmuyom. Her tarafım ciscibit ıslanmıştı.
Evren’in kasetine takılanlar arasında harmandaki
konuşmalar da vardı. Harmanda Coşkun’un dedesi, annesi, babaannesi, ablası
Arziye’yle küçük kardeşi Gülsüm vardı:
-Arziye, havurdan ba bir gısım darınen bi gısım çeç fasile getir. Habu
tatallamanın içine atmayınca hiç dadı
duzu olmuyo.
-Kapıyı da germe ger açık bıraktı. Anam, bu siyekler çocuğu yiyecekler.
Gız, beşiğe de bi annakla da öyle gel.
-Güssüm sen de biraz anuk topla, nezecüklerinden olsun.
-Güssüm kızım, havurdan ösoyu ba ver de öyle git. Habu cıgari yakim.
Kameraya yansıyan görüntülerde üç de
ilkokul öğrencisi vardı. Doğrusunu söylemek gerekirse kimin çocukları
olduklarını bilemedim:
-Dün akşam Hacca bibimler bizdeydi. Hacca bibim gelirken bir çöte
gostil getirmiş. Annem gostilleri haşladı. Bi has olmuştu ki.. Mediya ablam da
pool pişirdi. Ben poolu daha çok yiyince Hacca bibim kızdı. Poolu hapur hupur
yedin emme gostil haşlamasını gıdım gıdım yiyosun, dedi.
-Dün ilkindide bizim kapıda da çekiş oldu. Annemle Gülüzar yingem
çekiştiler. Gülüzar yingemin sarı düvesi bizim tallayı heleklemiş. Darıyı hep
kırmış. Tallanın her tarafını çavuna katmış. İptin annem çok ilendi. Sona da
yingem düveye saydı. Yeykin ağacına bağladı. Sa, su sel yok, dedi. Eline aldığı
ışkın çubukla bir iki vurdu. Bir yandan da yalmacını hazırlıyordu. Afır hep
kemre olduğuna iki şelek kavsuğu altlarına attı. Kavsuk geçen seneden beri
kurumuş, gasgatiramiç olmuştu. Annemi bu kadar hiddetlenmiş görmemiştim.
Ellerini beline koydu da Gülüzar yingeme döndü. Sona da “gavur ermeninin gızı,
annama gel bakim,” dedi. “Orda burda goculuk yapmayı, ona buna ayama takmayı
bilirsin de habu düveye sahip çıkamazsın. Talla zamanı kızı keşiğe bile
göndermedidin.”
-Ben böön, öğlünçağ annemi garılar bazarında buldum. Annem, Gülşen
abamın dikdiği yeni entarısını giymişti. Başına da Zaliye bibimin İstanbul’dan
getirdiği yaşmağı çekmişti. Haşlığımı ondan aldım. Bazara getirdiği melocan ile
fındık tırmıtını tapan tapış etmişler. Bir gıdık mantar bile bir milyona
gidiyomuş. Öğlüne kadar hepsini satmış. Bakırcıdan bir güğümle bir muflama
tavası almış. Sahanla tepruş tabaklar bakırcıda çok bahalıymış. Annem de
onların yerine sergiciden sırça tabak almış.
Evren, fındık ağaçlarını ekrana
getiriyordu. Anlaşılan bu yıl mahsul iyi olacaktı. Ancak kamera bir süre sonra
bir şemsiyeye sabitleniyordu. Halis dayı şemsiyeyi ceketinin boyun kısmından
arkaya asmış, öyle taşıyordu. Bu, Evren’in alışık olmadığı bir yöntemdi.
Dikkatini çekmiş ve kameraya almış. Halis dayı, Harun amca ile pazardan
dönüyorlardı. Fındığı mı konuşuyorlardı acaba diye kulak verdim:
-Geçtiğimiz Pazar günü, habu bizim Murat’ın düğününde ne tabanca atıldı
biliyo musun? Millette envayi çeşit tabanca var gardaşım. Mollasano Remzi’nin
tabancasını basturan olmadı. Ula herifte bir turalı polis var, bana mısın
demiyo. Sanki tabancanın ağzından ateş gibi gıpgızıl yalo çıkıyo.
-Haco Fikri’nin ki tutukluk yapmış, öyle mi?
-Haco Fikri’ninki, onunkunun yanında tabanca mı? Gerçi tabancası yaldır
yaldır ediyor ama tutukluk yaptıktan sonra hiç kıymeti yok. Ta Bozat’tan
duymuşlar tutukluk yaptığını.
-Yeykin ağacına ayna koymuşlar dediler.
-Her defasında Çolak Fahri’nin İsin aynayı çığçeç etti. Ayna şangur
şungur aşağıya inerken millet İsin’i cıbbana kattı.
-Zaten İsin’in olduğu yerde bir cayırtı kopar.
-Başka düğünlerde de en iptin İsin aynayı vurur. Sevimli de birisi
kerata. Gıravat mıravat takmaz ama eyni başı temizdir. Gıl franga giyinmeyi pek
bilir.
-Geçen Yaslon kahvede söylüyorlardı. Tulumon orda bir uşak, ağaçtaki
kabartlak inciri bile vuruyormuş.
-Ula ne kabartlak inciri? Herif, incirin bideğini bile çığçeç ediyomuş.
-Dün sabah Eyritallada malı yayarken fındığı vuran bir kavlan ağacı
vardı. Onu kestim. Üç katır yükü yarmaçası çıktı. Balta da iyice köreldiydi.
Evin yanında kösereye tuttumda, bir de bilo verim dedidim. Delecen gözlü gine
İsin geçiyordu. Yoldan ağarı “Harun emmi”, dedi. “Ne kadar bilolarsan bilola,
ayna yeykinden girebinen, baltayınen düşmüyor.”
Sahilden baba evimize gidinceye kadar
iki köprü geçilirdi. Bize daha yakın olanına “Bostano” köprüsü denilirdi.
Bostanoğlu ile ilgisi ne kadardır bilinmez ama bu kelimeden kısaltılmışa
benzemektedir. Öteki köprünün belirgin bir adı yoktu. Genellikle “alt yanki
köprü” diye anılırdı. Bize yakın olan köprüden itibaren dededen kalma fındık
bahçelerimizin sınırları da başlardı. Büyükbahçe, Yolüstü, Kırot bu
bahçelerimizden bazılarının isimleriydi.
Evren’in kamerası fındık ağaçlarının
dalları arasından denizi görüntülüyordu. Görüntü sonradan denizden ayrılıp
yeşilliği takip ederek Kırot’a uzanıyordu. Kırot’ta 4-5 çocuk uçurtmaları ile
meşguldüler. Evren; varsa yoksa yeşili, maviyi, biraz da yolda yürümekte olan
yerel giysili insanları görüntülemiş. Nail, ekranda en az görülenlerden. Coşkun
ve Aşkı ekrana gelmeseler de sesleriyle hiç de uzakta sayılmazlar. Büyükbahçe
geçilirken çocukluğumuzun ablaları olan ve konuştuklarında daha iyi tanıdığım
üç kadın görüntüleri ve sesleriyle zaman zaman ekrana geliyorlardı:
-Sen yaylıya ne zaman gidicen Anşa?
-Uşakların okulu bitmeden yaylıya mı gidilebiliyor? Dee bir ay var
diyolar.
-Kız sen sefittin mi? Kirez ayının sonunda okullar paydos olucak
ya.
-Ne bilim anam bacım, ablurdan beri aha bir ay geçti. Hepsini aklımda
tutabiliyo muyum? Bıldır da vaktin nasıl geçtiğini anlıyamadım. Bir de baktım
ki gölü göçü yüklemiş, ceniğe dönüyoruz.
-Ömralcuğazıma birkaç çın üzüm gönderim dedim emme ezilir diye
gönderemedim. Bazardan iki karpuz, iki kavun, biraz da çefteli aldım. Çefteliyi
ezilmesin diye kozaklarından seçtim. Bizim keyfanı meyve diye ölüyo. Üzüm
gönderemince nerdek yaparlar diye bekmez gönderdim. Oğlanın bu sıralar madası
yoğmuş. Pasa öksürüyomuş. Keyfanı için de iki peşkirle bir peştembal koydum.
Aliye’ye diktirdiğim pazen entarıyı da torbaya koydum. Imık gine giyer dedim.
Haşimdi Ömral’ımın, Camidüzüne doğru seğirdi gine araba önüne geldiği gözümün
önünde.
-Ispoon arabası Çalıobadan öte yana gitmiyor diyorlardı. Yol bozukmuş.
-Daha dün gelmiş ya araba. Kenger’e kadar yol açıkmış. Bizim
Çatalçam’dan Osman’ın oğlu elinde çakakla oynarken barmağına kıymık batmış da,
çıkaramamışlar. Osman diyomuş ki “Nedir benim çektiğim bu oğlanın
feşelliğinden, beni ey gine yürek aluğuna koyacak”. Oğlanın sancısı çok olduğu
için Giresin’de, sağlık ocağına getirmişler de orda aldırmışlar. Oğlan ağlarken
Hasan emminin koyun enüğü üğürmüş de üğürmüş. Keyfanı, “Bu enük boşuna üğürmez,
oğlanın acısı çok, bak havu enük bile bunu hissediyor” demiş ve oğlanı öyle
yola koyup ceniğe göndermişler.
-Bizim Hasan’ın da var ya feşel bir uşağı. Okan dedikleri. Ünsiye’nin
“tellik burun” diye ayama taktığı oğlan. Uçurmağı evin kalemliğine takılmış. Alıcam
diye sen evin şımasına geçek daya. Derken havurdan düş. Balli bacaklı gine,
ayağına çölük batmış. Sağlık ocağında aldırmışlar.
-Havuncacuğazı niye habu cenikte tutup da sakırtlaklara yedirirler,
bilemedim. Çocuğun buğazı uzadı. Ey gine saplıyak buğaz oldu. Telefsi gine
burda duracağına yaylıya gönderelim de yüzüne gözüne kan gelsin demeyi
bilmezler. Koyun sütüne fırın darısı ekmeği doğrayıp öğmeç yedirseler yeter.
-Gız benim de haşimdi yiyesim geldi. Neyidi o
eskiden. Fırın darısının apayrı bir kokusu olurdu. Ekmeği ağızda un gibi
dağılırdı. Gulle gine yesen bile yiyebiliyodun.
-Ekmek yapılan saçlar şimdi yok oldu. Atişe gelen tarafı cilim
çamuruyla has gine sıvanırdı. Ekmeği yavaş yavaş ve yanmadan pişirsin diye.
-Cörüto kızının petil ekmeği de çok has olurdu. Sacın üstünden iner
inmez, üstüne mal yağı sürülünce dadından yenmezdi. Yağlı ekmeğe en çok
çocuklar sevinirlerdi. Petil ekmeği buğday unundan olduğu için ancak hali vakti
yerinde olanlar yapabilirlerdi.
-Buğday deyince bulgur çektiğimiz günler aklıma geldi haşimdi.
Gaynanamın dibeğinde elicekle az mı bulgur dövdük. Çekilen bulgurlar has gine
yunur, harmanda çadırın üstüne serilirdi.
-Şimdi ne saç kaldı, ne sacıyak. Dibek de kalmadı, elicek de kalmadı.
-Pazar ekmeği evin kapısına kadar geliyor şimdi.
-O zamanlar bir başka oluyordu. O kadar fındık elden geçiyordu. Kaç
kavsuk çuval, bahçadan harmana taşınıyordu. Kabuk, elle atlanıyordu. Patoz
matoz nerde? Tayır tayır atlanıp çöte yarışı yapılıyordu. Az şuraya söykeneyim
diyemezdin. Gaynanamı, fındıktan önce bir gasivet alıyordu. Bahçanın tikeni
vurulacak. Az bıraksan andır tikenler adam boyunu geçiyordu. Sonra yırtık
çuvallar yamanacak, sökükleri dikilecek. Kız büyüdü. Ona çöte alınacak. Geçen
sene kırılan dırmığın yerine yeni dırmık alınacak. Küreğin sapı değişecek.
Yümseklerden ırgat bulunacak. Solama edilecek.
-Bizim ki de fındık daha daldan kurtulmadan “acaba yağacak mı?”
telaşına düşerdi. “Yağmadan harmanı
kürenen bir çevirsek, sonra da bir ayak vursak” diye sayıklamaya başlardı. O iş
bittikten sonra kabuk atlama konuşulurdu. Kabuktan sonra çeçlerin seçilme işi
başlardı. Havu güneşin annanda çeç seçerken ter adamın sırtından çıkardı. Öyle
telefsiniyordu ki iki saplıyak ayran az bile geliyordu. Sonunda çeçler
çuvallanıp evin en güzel yerine diziliyordu. Geçen seneye göre kaç çuval
fındığın daha az olduğu ya da fazla mı olduğu, ancak çeçler çuvallanınca belli
oluyordu. Gine iş bitmiyordu da bu sefer hoduk atlama işi başlıyordu. Hoduk
fındıklar az gine ıslatılınca daha kolay ayıklanıyordu. Hoduklar bazen de kışa
kalıyordu. Kışın hodukları görünce “habu kış haçan geldi” diye aklıma
geliyordu. Demek ki havu aralar darılar toplanıyordu. Kurutulup çitenlere
dolduruluyordu. Alaflar bağlanıyordu. Kış için malın altına galaz toplanıyordu.
Bir iki güllük yığını yapılıyordu. Çöğörler kesiliyordu. Havu adı batasıca
çöğörleri nettiğimizi şimdi hiç bilmiyom. Demek ki hoduk, bu işlerden ağarı
kışa kalıyordu. Kışın da adama, bulmuş gibi geliyordu.
-O zamanlar tasallık diye bişi yoktu. Bir adamın iki adam olduğu zamanlardı.
İş başında sasaklanıldığı görülünce uslular hemen bir laf ederlerdi.
-Eskiden evin garıları öğlin yemeği için eve gelmeyi hiç sevmezlerdi.
Haşimdi televizyonda Rozalindalar, Marialar çıktı ya, herkes yemeği ben yapimde
getireyim diye hemen eve koşuyolar.
-Duduya halam bile havu yaşta hiç gözünü ayırmaz, bütün dizileri ahrına
kadar seyredermiş. Geçen gün gelin söylüyordu. “Bir ayran talpala da içelim”
demiş. Gelin de tencerenin dibindeki yoğurdu tencereden ağarı talpalamış da
küçük bir tasla Duduya halama vermiş. Gelin daha tası goğuz etmeden, seninkinin
gözü televizyonda ya, doldu sanıp “evlülü gelin, evlülü” diye tası çekiyormuş.
Evren’in
kamerası, Ali Nuri Özdemir’in o güzel evini, evin merdiven girişindeki ve
balkonlarındaki sütunları yakın çekime almıştı. Fonda yine Coşkun ve Aşkı’nın
sesi vardı:
-Habu Mollasano Ali Nuri ne has ev yaptırmış haburuya.
-Ula sen ne diyon. Yeni ev yaptıran herkes şimdi bu evden model alıyo
ya.
Artık ses kesilmişti. Ekranda evin
sütunları vardı. Sonra bir çıt sesi duyuldu.
YÖRESEL SÖZCÜKLER
Ablur: Nisan
Abraş: Yaramaz, çilli, çopur yüzlü
Ağu: Zehir,
avu
Ahir güz:
Kasım
Akunduruk: Çam ağacından elde edilen sakız
Aladana: Bir mantar türü
Alaf: Koçanı koparılmış mısır bitkisi
Alamuk: Bulutlu havanın sıcak ve bunaltıcı hali
Alaşman: Gelişi güzel giyinmiş olan
Aldak basmak: Koşarken ya da kaçarken ani yön değiştirmek
Alıştırmak: Ateşi tutuşturmak
Analanmak: Yatıp yuvarlanmak
Anç ki :
Demek ki
Andır: Kötü, fena, lanet
Angaz:
Büyük, ağır ve hantal eşya; kaba inşaat
Angıramak:
Avazı çıktığı kadar bağırmak
Annak:
Anlak, meydan, görülebilen yer
Annaklamak: Uzaktan bakmak, gözlemek
Anuk: Nane
Aşana: Mutfak
Avara etmek: Meşgul etmek, oyalamak.
Avara: Boş
gezen
Ayalmak: Yeni uyanmak, ayılmak
Ayama: Takma isim, lakap
Aycuk:
Azıcık
Badanaç:
Patinaj
Badır badır konuşmak: Gerekli gereksiz konuşmak
Bağcak: Eğrilmiş yünden dokunan taşıma ipi, küçük kolan
Baldıcan:
Patlıcan
Bardabaş: Dağınık, geçimsiz
Bek: Sert
Bekitmek: Kuvvetlice vurmak
Besbelli:
Herhalde, belli ki
Bezene:
Bezelye
Bıldır: Geçen
sene
Bibi: Büyük
hala
Bidek: İncirin minik hali
Bileki: İçinde ekmek yapılan çamurdan kap
Bilolamak: Eğelemek
Bitduma:
Azıcık, citduma
Bitemiye yapmak: Bir işi ara vermeden, bir defada yapmak.
Bitemiye: Defaten, topluca.
Bitike: Küçücük
Bolarmak:
Genişlemek, esnemek
Bölce: Börülce
Böön: Bugün
Buuz etmek:
Eziyet etmek
Buymak: Üşümek
Büngüldemek: Yerinde
duramamak, oynamak
Cablama: Bahçe çiti yapımında kullanılan uzun ve ince ağaç,
çaplama
Camış: Manda
Cank ettirmek: Yüzüne
sertçe tokat vurmak (Ses gelecek şekilde)
Carıl carıl (akmak): Şırıl şırıl akmak
Cavanak: Sağanak
Caydak: Boş. Bir şeyin yalın olarak anılması
Cazı: Fesat
kadın, oyunbozan
Ceccal: Çok
yaramaz çocuk, deccal
Cember: Kadın başörtüsü
Cenik: Kışın yaşanan yer, yayla karşıtı
Cıbban: Alkış
Cıbıldak:
Çıplak
Cıbırtmak: Fındık
ağacı dalının budanması
Cıdık: Kuş avı için ağaç dalından yapılan tuzak
Cılga: İnce
su yolu
Cımak: Kök,
ağacın kökü
Cımaklamak: Tırnağıyla tırmalamak
Cımbış: Eğlence, komik, şaka
Cırıkla: Bir
tür hamur kızartması
Cıscıbıl: Çırılçıplak
Cıtlamuk: Sivilce
Cicik: Meme
Cilim: Çok
yapışkan bir tür çamur
Cimcik: Çimdik
Cindoma: Çok az
Cis cibit: Kuru yer kalmayıncaya kadar ıslanmış olma hali
Civil: Küçük
Cöbre: Üzümün suyu alındıktan sonraki hali
Cücen: Civciv
Cücük: Civciv
Çakak: Küçük ve ince ağaç dalı parçası
Çakal Yağmuru:
Hava güneşli iken yağan kısa süreli yağmur
Çalarmak: Kızarmak
Çalı çileği: Yaprağından
çorba yapılan küçük bir ağaç türü
Çalpamak:
Çalkalamak, yoğurt karıştırmak
Çangal: Fasulye sırığı
Çapula:
Eskiden giyilen bir tür ayakkabı
Çarpana çalmak: Çok büyük gayret gösterircesine çalışmak
Çaştak:
Payanda, dayangaç
Çatmak: Rastlamak
Çavgun:
Esintili yağan yağmur
Çavun: Ayak izi
Çeç: Yeşil kabuğundan ayrılmış fındık, demir para
Çeğen: Çene, köşe
Çekek: Küçük
gemi barınağı
Çekiş: Kavga, dövüş, niza, ağız dalaşı
Çellemek: Üşümek
Çın: Üzüm salkımı
Çıtır: İpin birbirine dolaşması
Çiğin: Omuz
Çiğsenti:
İnce yağan yağmur, çise
Çimmek: Yıkanmak, yunmak
Çiten: Mısır ambarı, çöten
Çivit: Çekirdek
Çort: Dikenle kaplı yer
Çotanak: Çok taneli yeşil kabuklu fındık
Çöğör: Mısır
bitkisinin biçildikten sonra tarlada kalan kısmı, çöğür
Çölük: Mısır bitkisinin biçildikten sonra tarlada kalan
kısmı
Çömen: Otluk
Çömez: Ufak
çocuk
Çöntük: Ufak tefek, kısa boylu
Çöte: Sepet
Çöten: Bkz. Çiten,
mısır ambarı
Da: Anlamı
güçlendiren ek, öyle, evet
Danamak: Ayıplamak
Danama azgunu:
Dadanmak: Alışmak. (Dadandığı yere tuz ekeler.)
Dadluk:
Sevimli, tatlı
Dalı ağrıtma: Fındık dalının incinmemesi için söylenir.
Danamak: Ayıplamak
Dastar: Bir nevi kilim
Davun çıkasıca: Kötü olmasını istediği kişiler için kullanılır
Davun: Lanet
Dayangaç: Odunun ata yüklenmesi sırasında dengeyi sağlamak için
kullanılan ucu çatal ağaç parçası
Debertmek: Karıştırmak, ayrıntıya girmek
Delecen göz: Gözleri açık olanlar için kullanılır
Dırımak: Her şeyiyle toplamak, geriye bir şey bırakmamak
Dibek: Bulgur dövülen ağaçtan oyma büyük kap
Dible:
Genellikle kara lahanadan yapılan bir yemek adı
Dişlice: Hayvan gübresi için kullanılan uzun telli kürek
Divildek: Çok hareketli
Divildemek: Hareketlenmek
Diyelmek: Ayakta durmak
Dozirik: Hızlı uçan bir kuş
Dörmek: Karıştırmak
Döş: Sine, göğüs
Duvak: Kız
tarafının evlenen kızlarını bir gün sonra ziyarete gitmeleri
Düdek: Ham,
olmamış meyve
Ebrümek: Eskimek
Ecinni: Cin
Eğercek: Yün
eğirme aleti, kirman
Eğiş (Eyiş): Kül küreği
Ekleşmek:
Takılmak, laf atmak, kafa bulmak
Elicek: Dibekte bulgur dövmeye yarayan araç
Emek horutmak: Yapılan emeğe değmemek
Endik: Ağır başlı olmayan
Entarı: Entari, kadın elbisesi
Envayi çeşit: Çok çeşit
Essah: Sahi, gerçek, esas
Eşkere:
Alenen, açıktan, aşikâr
Eşmek: Kazmak
Evlülü: Yeter, kâfi
Evmek: Acele etmek
Evza: Kibrit, ateş
Eyhe: Sana
göre hava hoş, iyi ha!
Eyin: Giyilecek eşya
Eynini sökütmek: Soyunmak, giysilerini çıkarmak
Farfar: Gaz dolu şişenin ucuna bez konularak yapılan
aydınlatma aracı, meşale
Fer: Derman, takat, güç
Ferik: Piliç
Feşel: Yaramaz
Fıraktı: Bahçe çiti
Fışkı: Dışkı
Fisil: Soğanın tohumluğu
Fol: Kümese bırakılan yumurta
Folaklamak: Fındığı yeşil kabuğundan ayıklamak, holaklamak
Foltak: Bol
Gagak burunlu: Burnu eğri ve uzun olanlar için kullanılır
Gagiliç olmak: Topaç olmak
Gagiliç: Topaç, eğri büğrü
Galdirik:
Dere kenarlarında yetişen, turşusu da yapılan bir bitki türü, kaldirik
Gamsile: Yağmurluk
Gasgatiramiç: Kirden görünmez duruma gelmiş olma hali
Gasmik: Kir, gasmuk
Gavsuk:
Fındığın dışındaki yeşil kabuk, kavsuk
Gaydelenmek:
Genellikle kendi kendine yavaş ritimli türküler söylemek
Geçek: Merdiven
Gedik: Oyuk
Gelişetli: Eti budu yerinde
Germe ger: Tamamıyla açık
Gero: Ağaç dalını çekmek için kullanılan gelberi
Gevim: Çiğneme işi (sakız için)
Gevmek: Çiğnemek
Gıdık: Küçük sepet
Gidişmek: Kaşınmak
Girebi: Küçük nacak
Girinti: Tırpan
Goculuk etmek: Dedikodu yapmak
Goğuz: Dörtte üçlük bölüm, doluya yakın düzeyde, dolu ile
yarım arası
Gohnik:
Yaşlı kimse, moruk
Golan:
Sırtta yük taşınırken kullanılan ip, kolan
Golibice: Karabatak
Gostil: Patates
Göcek: Kıyı, saklı yer
Göden: Kurbağa
Göğnümek: Çok bekleyen meyvenin çürümeye yüz tutması
Göresi gelmek:
Özlemek
Gövelti: Yeşillik, yeşil sebze
Göz bölertmek: Gözlerini iyice açmak, Korkutmak için harekete geçmek
Gubarmak: Kasılmak
Gulle: Katıksız ekmek
Gumbul:
Büyük sepet, kumbul
Guvak: Kepek
Guytak:
Çukur, kuytu yer
Guzine: Bir
tür soba, kuzine
Gübür: Toz
Gücük: Şubat
Ayı
Güğüm: Belde taşınan büyükçe bir su kabı
Güllük: Eğrelti otu
Güni: Güney
Haböle: Ha
işte böyle
Habu: Ha işte bu
Habura: Ha
işte burası
Haccacuk: Güzelce
Haccak:
Güzel
Haçan ki: Ne
zaman ki
Haçan: Ne çabuk, madem
Halaklamak: Kullanılamaz hale gelinceye kadar bozmak
Halik: Küçük
taş
Ham baldıcan: Domates
Harar: Büyük
örme sepet
Hark:
Tarlada fidelerin dikilmesi için özel hazırlanan yer, ark, hendek
Harpıtmak: Bir çırpıda yemek, kaşıkla bir kaşık yemek, yutmak
Hartama: Eskiden çatı kaplamada kullanılan çok ince tahta
Hartıl: Ahşap
Has baldıcan: Patlıcan
Haşindi: Ha
işte şimdi
Haşöle: Ha
işte şöyle
Haşu: Ha işte şu
Haşura: Ha
işte şurası
Haura: Ha
işte orası
Haus: Hafız
Havruz:
Beşikte bebeğin ihtiyaç giderdiği silindir şeklinde tenekeden kap
Havu: O, ha işte o
Hayar: Habire
Hayasuk: Zamanı geçmiş
Hayat: Evin
girişi, antre
Heböle gel: Bu tarafa gel
Helek olmak: Parçalanmak
Herhasıl: Her halde
Heri : Eh
Hers: Hırs,
sinir
Herslenmek:
Hırslanmak, sinirlenmek
Hey: Sepetlerin sırtta taşınan en büyüğü
Hıltak: Bol, bollaşmış
Hıltamış: Gevşemiş, bollaşmış
Hınkırmak:
Sümkürmek
Hırlı:
Göründüğü gibi olmayan, sinsi
Hıs hımıç etmek: Eğip bükmek
Hışır: Eski, eskimiş, kırık dökük
Hızan: Çocuk
ve torunlar
Hızar: Büyük
testere
Hicikmek: Birdenbire heyecanlanmak
Hopal: Köpeğin yavrusu
Horsa: Heves
Horsası geçmek: Hevesi geçmek, kızgınlığı geçmek
Horsasını almak: Hevesini almak
Hoşuran: Bir
tür bitki
Hörelenmek: Üzerine yürümek, kafa tutmak, dayılanmak
Höshöldüremük:
İyi demlenmemiş çay ya da içine çok fazla su katılmış yemek için kullanılır
Höşül: İyice
ezilip suyu çıkmış meyve
Imık: Sıcak hava ile soğuk hava arası
Imımak:
Isınmak
Irgamak:
Sallamak, hareket ettirmek, ırgalamak
Irganmak: Kımıldamak, sallanmak
Işkın: Yeni fidan
Işmar etmek: Birine işaret etmek
Iymak: Yere düşürmek
İlenmek: Beddua etmek
İlistir: Süzgeç
İlk güz:
Eylül
İptin: Önce, önceden
İşlik:
Gömlek
İşmar etmek:
Baş, göz ve elle işaret etmek
Kabartlak: İncirin olmaya yüz tutmuş hali
Kabuk atlamak:
Kabuk ayıklamak (Genellikle fındığın yeşil kabuğu için kullanılır)
Kalemlik:
Baca
Kanayaklı:
Sakin, uysal
Kandaklamak: Gelişigüzel dikmek
Kandil almaca: Uçurtmanın başka uçurtmayı ipine dolaması
Kapaz: Tokat, gapaz
Kapşir kulaklı: Kepçe kulaklı
Karakış:
Aralık
Kararbazar:
Göz kararı, aşağı yukarı
Kasevet etmek: Merak etmek, düşünmek
Kasevet: Dert,
sıkıntı
Kavsuk: Fındığın ağaçtaki yeşil kabuğu, gavsuk
Kavum: Evlenen
kızın, düğünden sonraki ilk hafta içinde baba evini ziyaret etmesi
Kef: 1. Yâr, uçurum. 2. Kaynayan yemeğin üstünde oluşan
posa.
Kelçik: Elma, armut gibi meyvelerin yenilmeyen iç kısmı
Kelek: Çan, büyük zil
Keleplemek: Fırlatıp atmak
Kemre: Hayvan gübresi
Kesek: Kazılmış toprak parçası
Kesmük: Tanelerinden arındırılmış mısır koçanı
Keşan:
Yöreye özgü peştemal
Keşik: Sıra
Keyfanı: Nine, keyif hanımı
Kıble:
Güney, güneyden esen rüzgar
Kıdım kıdım: Azar azar
Kıldır kıldır: İşin iyi gitmesi
Kısım: Bir elin alacağı miktar, avuç
Kısımlamak: Avuçlamak
Kıtırmak: Düzgün
Kıymık: Çok küçük odun parçası
Kiraz:
Haziran
Kolan: Bağcakdan uzun ve geniş, eğrilmiş yünden dokunan
taşıma ipi
Kolarmak: Horozlanmak, karşı koymak
Kostil: Patates, gostil
Kozak: Olmamış meyve
Kösere: Bıçak, girebi, balta eğelemeye yarayan silindir taş
Kösmük: Sigara izmariti
Kubarmak: Dayılanmak, kasılmak, gereksiz yere övünmek
Kuşlastiği: Sapan
Kuvak: Saçtaki
kepek
Külek kafalı:
Koca kafalı, kafası büyük
Külek: Ahşaptan yapılmış yağ kabı
Küpü:
Baltanın sırtı
Mada: İştah
Madara: Utanılacak duruma düşme
Mahna:
Sebep, bahane
Maksuz: (Mahsus) Şakacıktan
Melocan:
Taze diken ucu, merulcan
Mendebur: Aşırı
derecede kötü insan
Merdiman: Merdiven
Mezelemek: Taklidini yapmak
Mıh: Çivi
Mil: Tığ
Mile: Misket
Miz: Buzağının ineği emmemesi için ağzına takılan madeni
tel
Mudara: Sağlam olmayan
Muzu: Kötü, bela
Mükkem:
Sağlam
Nacak:
Baltanın küçüğü, girebinin büyüğü
Namazlo:
Seccade, namazlık
Nasibetini etmek: Birinden bahsetmek
Navu: Ne var
Nebri: Yaramaz
Nerdek: Üzüm pekmezi şerbeti
Nezecük:
Taze, tazeliğini yitirmemiş
Orak: Temmuz
Orta güz:
Ekim
Oyrak: İki yarın arasında kalan bölüm
Öğmeç: Ayrana ekmek doğranarak yapılan yemek
Öğmek: Değmek, sürmek, temaş etmek
Örklemek:
İnek ya da atı iple bağlamak
Örsemek: İneğin
boğa istemesi
Öso: Ucu yanık odun parçası
Palaçur: Derli toplu olmayan, iyi giyinmeyenler için
kullanılır.
Palak: Malak, manda yavrusu
Palan: İnce
minder
Palarmak: Kızmak, hiddetlenmek, kubarmak
Palas pandıras:
Apar topar
Papara:
Dayak
Pasa: Sürekli, devamlı
Payandura: Destek
Perikmek: Ürkmek
Periktirmek: Ürkütmek
Pervaz:
Kapı, pencere kenarları
Peşkir: Havlu
Peşko: Küçük soba
Pey: Taşların üst üste getirilmesiyle yapılan eğreti duvar
Pırlamak: Uçup
gitmek, bulunduğu yerden bir anda yok olmak
Poçka: Küçük boylu, küçük
Pontul:
Pantolon
Pool: Taze mısırın köz ateşinde ya da kaynamış suda
pişirilmiş hali
Poymak: Caymak, vazgeçmek
Pöstekisi Çıkmak: Pestili çıkmak
Pur: Sert
kumlu toprak
Pür: Çamın
iğne gibi olan yaprakları
Pürçek:
Fındığın döllenmesini sağlayan oluşumun ilk hali
Sakırtlak: Kene
Saplıyak:
Metal yemek kepçesi
Sarıcalı:
Rengi sarı bal yapmayan bir arı türü
Sasaklanmak: Şaşıp kalmak, gereksiz oyalanmak
Sasuk:
Tatsız, sası
Sayıklamak: Uyuklamak
Sef solak: Yalan yanlış
Sef: Yanlış
Sefitmek: Yanlış yapmak
Seğirtmek: Koşmak
Serenti: Samanlık
Sırça: Porselen tabak
Sırkıtmak: Şişenin dibini iyice boşaltmak
Sırpat: Diri, canlı
Sırtarmak: Sırıtmak
Sıvatlamak: Ovalamak
Siliman doruk: Bir mantar türü
Sim sim etmek:
Yavaş hareket etmek
Sinnenmek: Gizlenmek, saklanmak
Soğlama:
Başak, solama (Fındık toplandıktan sonra geri kalanların biriktirilmesi)
Sökütmek:
Üstünü başını çıkartmak
Söykenmek: Dayanmak, yaslanmak
Şalak: Fazla
olgunlaşan salatalık
Şaplak: Şamar, tokat
Şelek: Sepetin bir boy büyüğü, hey’in küçüğü
Şenlik: Ekili dikili avlu, bostanlık
Şıma: Sıva
Şil: Gözde oluşan akıntı.
Şişek: Genç
erkek koyun
Şundan ağrı:
…şundan dolayı
Talpalama: Yoğurdu ayran yapmak için karıştırmak
Tangıramak: Gürültü etmek
Tangıratma: Herhangi bir yere vurulduğunda, çarpıldığında çıkan
ses
Tapan tapış: Kapanın elinde kalma hali
Tapıranmak: Acele etmek, telaşlanmak
Tasal: Beceriksiz, tembel, üşengeç
Tayır tayır: Çabuk çabuk
Tayıradak: Çabukça
Tekcem: Keşke
Telef tasal:
Yorgun argın
Telefsimek:
Susamak
Tendeş: Kafadar
Tepruş: Bakır tabak
Terek:
Tahtadan mutfak rafı
Tevek: Asma
dalı
Tığ teber: Dört başı mamur
Tıkıl: Yuvarlak
Tırmıt: Mantarın küçüğü
Tıs tıkıl: Yusyuvarlak
Tıs tıkmak: Karnını iyice doyuranlar için kullanılır
Tilpermek: Üşümek, soğuktan titremek
Toftaşmak: Yatışmak, rahatlamak
Toklu:
Kuzunun büyüğü
Topulca: Yemeği yapılan bir ot, sakarca
Tömmek: Çömelmek
Uçuk uçması: Toprak kayması
Uçuluk: Çulluk
Uçurmak: Uçurtma
Uguf: Yol, yöntem
Uruf olmak:
Üzülmek, canı sıkılmak
Uşak: Çocuk
Uvatlamak: Düzeltmek
Üfelemek: Ovalamak
Ürmek: Havlamak
Vısvıkiç:
Ağzına kadar dolu
Vira: Devamlı
Yabuk: Eğri büğrü, yamuk
Yağlaş:
Mısır unundan yapılan muhallebi
Yalap aynası: Gözlerinin beyazının gözükmesi
Yalavu:
Alev, kıvılcım, ateşin sıcaklığı
Yalavuz,Yalağuz: Yalnız, tek başına
Yalı yulu: Kolay kolay
Yalmaç: Yal, hayvan yiyeceği
Yamalık kilimi: Küçük bez parçalından dokunan kilim
Yamalık: Küçük bez parçası
Yamsuk: Eğri
Yarmaça: Tomruğun baltayla ortadan ayrılmış hali
Yaşardana: Büyümekte olan dana
Yaşmak: Tülbent, başörtüsü
Yaymak: Otlatmak
Yennik: Hafif
Yepelek: Cansız bir ot.
Yerikli: Aşeren
Yeygi: Ot cinsinden hayvan yiyeceği
Yeykin: Kızılağaç, yaykın
Yıldır yıldır: Pırıl pırıl
Yiti: Koyu, sıvılaştırılmamış
Yoku kalmak: Kırıntıları kalmak
Yuka: Suyun
derin olmayan kısmı, sığ
Yunmak:
Yıkanmak, çimmek
Yüz: Kılıf, yorgan yüzü
Zaar: Köpek, zağar
Zabacca:
Sabahleyin
Zahra:
Mısırın un haline getirilmiş hali, zahire
Zay olmak: Ziyan olmak
Zemer: Ocak,
zemheri
Zenne: Nazik
Zıbıç: Sebze
ve meyvenin sap kısmı
Zıpka:
Yöreye özgü paçası dar, üstü bol pantolon
Zumzuk: Tokat, yumruk, zumbuk
YÖRESEL DEYİMLER
Adamı kan tulumu etmek: Adamı gücendirmek
Adı batasıca: Ölesice (Kötülük yapanlar için kullanılır)
Andır galsın:
Yerin dibine geçsin
Annağa gelmek: Anlağa gelmek, göz önüne gelmek
Aruk gözlü gine: Gözün büyümesi ve beyazının görünmesi durumunda kullanılır
Az anaduğun değilsin: Çok
kurnazsın
Az keşik ver: Başkasına da sıra ver
Badır badır konuşmak: Gerekli gereksiz konuşmak
Balli bacaklı gine: Ayakları kirli olanlar için kullanılır
Başının pekmezini akıtmak: Başından kan akıtmak
Beli buza dönmek:
Beklentisinin bulamamak
Bi ho çıkıp geleyim: Hemen döneceği bir yere gidip gelmeyi ifade eder.
Bi temiye yapmak: Bir işi ara vermeden, bir defada yapmak.
Cam u ne dememiş: Canım o da neymiş, canım o ne demekmiş
Carıl carıl (akmak): Şırıl şırıl akmak
Cetlek gözlü gine: Gözü açık olanlar için kullanılır
Çarpana çalmak: Çok büyük gayret gösterircesine çalışmak
Çool çool etmek: Fazla yürümek ya da fazla ayakta kalmak sonucu ayak tabanlarının diken
batıyormuşçasına yanması hali
Dadandığı yere tuz
ekelemek: Beğendiği bir şeyi tekrar
tekrar isteyenler için kullanılır.
Dalı ağrıtma: Fındık dalının incinmemesi için söylenir.
Danama azgını: Ayıplanacak kişiler için kullanılır
Davun çıkasıca: Kötü olmasını istediği kişiler için kullanılır
Delecen göz: Gözleri açık olanlar için kullanılır
Divil divil etmek: Fazlaca hareketli olmak (İnteraktif olanlar için kullanılır.)
Dokuz çortu bir atlamak: Tarlada, bağda çok çalışmak
Dolizo gibi gezmek: İşsiz güçsüz gezmek
Elicek başlı gine: Başını dik tutarak gezenler için kullanılır
Emek horutmak: Yapılan emeğe değmemek
Eynini sökütmek: Üstünden giysilerini çıkarmak
Gagaç ağazlı gine: Sevilmeyen insanlar için kullanılır
Gagak burunlu: Burnu eğri ve uzun olanlar için kullanılır
Gavur ermeninin gızı: Sevilmeyenler için kullanılır
Gero bacaklı gine: Bacakları eğri olanlar için kullanılır
Gıl fıranga giyinmek: Çok iyi giyinmek
Gız anam bacım: Candan sevdiğini ifade etmek için kullanılır
Göz bölertmek: Korkutmak için harekete geçmek
Gözüğün kör yalağına
girsin: İstenmeyen bir şey öne
sürüldüğünde kullanılır
Hayrı kesilesice: Beddua etmeyi istememe durumunda kullanılır
Heböle gel: Bu tarafa gel, aha böyle gel
Hennünü alma: Toprağın suya doyması, hennük
Irgat orağı saklamak: Çalışanı avare etmek
İlikli çula inmek: Çok eziyet çekmek
İlikli çula koymak: Birini zora sokmak
Kavga dağarcığı: Çok kavga eden
Kaynağınan pişsin: Ateş söndürüldükten sonra mevcut buharıyla pişme
hali.
Kovan oluğu gibi: İnsanların çok kalabalık olması durumu
Kudurum koymak: Aklına, vaz geçemeyeceği bir heves koymak
Kuru kurutgan etme: Sıkıntı vererek zayıflatma
Saplıyak boğaz: Boğazı ince ve uzun olanlar için kullanılır
Seyirdi gine gitmek: Koşa koşa gitmek
Sıltarı gine gelmek: Sırıtarak gelmek
Tekil tosmak kılmak: Yerde takla atmak
Tıs tıkmak: Karnını iyice doyuranlar için kullanılır
Yalap aynası: Gözlerinin beyazının gözükmesi
Yer yılanı gibi: Çok kurnaz ve güçlü olanlar için kullanılır
Yürek aluğuna koymak: Çok korkmak
“Sülaledeki şehitlerimiz; Hamit Özdemir, Ahmet Özdemir ve Tahsin Pamir’in aziz hatıralarını saygı ve şükranla anıyoruz”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder