26 Şubat 2012 Pazar

MOLLAHASANOĞULLARI SOYAĞACI (Yayımlanmamış kitap)


ÖNSÖZ

Mollahasanoğulları, Giresun’un Piraziz ilçesinde yerleşik ailelerden biridir. Sülaleye adını veren Hasan’ın, Nefsipiraziz’e, Şeyhli’den geldiği bilinmektedir. Oraya nereden geldiği hakkında bilgiye ulaşılması için çalışmalar sürdürülmektedir.

O, iyi bir din adamıdır. Nefsi Piraziz cami imamlığını da kendisi yapmıştır. Bulunduğu toplumun önderi olması nedeniyle “din bilgini” ve “kadı” anlamına gelen “Molla Hasan” unvanını almıştır. “Ağır ol da molla desinler” sözü, onun gibi din âlimleri için söylenmiş olsa gerektir.

Hangi yılda doğduğu ve öldüğü tespit edilememiştir. Oğlunun ve iki torununun da hangi yıllarda yaşadıklarına dair bilgiye ulaşılamamıştır. Torununun oğullarından bazıları Piraziz nüfus kayıtlarında yer almıştır. Torunlarının torunları ise tamamıyla kayıtlara geçmiştir.

Buna göre en eski torununun torunu Abdullah’ın 1869 doğumlu olduğu tespit edilmiştir. Bu bilgiden hareket ederek ve her nesil için 25 yıl hesaplanarak geriye gidildiğinde Molla Hasan’ın 1770’li yıllarda doğduğu tahmin edilmektedir.

Nüfus kayıtlarının devletçe, 1905 yılından itibaren tutulduğu bilinmektedir. Piraziz Nüfus Müdürlüğündeki bu bilgilerden yola çıkılarak yapılan çalışmada, Mollahasanoğulları hakkında, 1850 yıllarına ait bilgilere rastlanılabilmektedir.

Daha önceki bilgilere ise Sabri Pamir aracılığıyla ulaşabilmekteyiz. Kendisi Mollahasanoğullarının altıncı kuşak torunlarındandır. Sabri Pamir’i, 1996 yılında, babam Aydın Özdemir’in yardımıyla, İstanbul’da tanıma şansı buldum. İlerlemiş yaşına rağmen tam bir Atatürk Türkiye’si bürokratıydı. Soyağacımıza ait bilgiler, onun tarafından Osmanlıca olarak kaleme alınmıştı. Kendisinden bir kuşak önceki büyük dedem Emir Özdemir ve kendi kuşağından İmam Fevzi ile birlikte 1947 yılında Piraziz’de, çınar ağacının altında, Molla Hasan’dan beri gelenleri bir kâğıda yazmışlardır. Dörde katlanmış bu dosya kâğıdı, onun şahsi arşivindeydi ve hâlâ ilk günlerdeki intizamını koruyordu. Bu belgeyi çoğaltarak bir suretine kendi ağzından Türkçe karşılıklarını yazdım. Ayrıca o yıllarda çalıştığım TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığındaki Osmanlıca mütercimlerinden de aynı Türkçe karşılıkları aldım.

Emir Özdemir, İmam Fevzi ve Sabri Pamir; farklı kardeşlerin torunlarıydı. Kendi kollarından kimlerin geldiğini tek tek hatırlayarak 1947 yılında soyağacı kâğıdına not etmişlerdir.

İşte o belge ile Piraziz nüfus dairesindeki bilgiler birleştirildiğinde Molla Hasan soyuna ait bilgileri kesintisiz ve eksiksiz tespit etmiş oluyoruz.

Başta Molla Hasan’ın kendisi olmak üzere, onun soyunun devamı olan birçok büyüğümüzün cami imamı yani cemaatin önderi konumunda bulunduğunu görüyoruz.

Osmanlı döneminde kadılık gibi ulvi bir görevin sahibi olan büyüğümüz Kadı Mustafa ile onur duyuyoruz.

Ayrıca Birinci Dünya savaşının yaşandığı yıllarda cephede şehit düşen Ahmet ve Hamit Özdemir ile ve yine yüzbaşı olarak katıldığı savaşlarda şehit düşen Tahsin Pamir ile gururlanıyoruz.

Milli mücadele yıllarında ulu önder Mustafa Kemal’in muhafızlığını yapan İstiklal madalyası sahibi Emir Özdemir ile övünüyoruz.

Osman Ağa’nın yanında yer alarak kahramanlıklar yapan Hasan Ayyıldız ile göğsümüz kabarıyor.

Bugün bize düşen görev, dedelerimizin ruhunu şad etmek için daha çok övünülecek insan yetiştirmektir.

Molla Hasan’ın iki torunu Salih ve İbrahim’in toplam 5 oğlu vardır. Sonraki yıllarda bu beş oğulun, dört ayrı soyadı almış olduğunu görmekteyiz.

Mehmet Ali ve Mustafa’dan gelenler ÖZDEMİR,
Osman’dan gelenler PAMİR,
Hasan’dan gelenler AYYILDIZ,
Hüseyin’den gelenler ÖZTÜRK soyadını almışlardır.

Soyağacı belgesi incelendiğinde torunlara, çoğu kere dede ve büyük anne isimlerinin verildiği görülmüştür. Bu da büyüklere saygının ifadesi olarak değerlendirilmiştir. Ancak sonraki yıllara gelindiğinde bu gelenekten uzaklaşılmıştır.

Bazı isimler yörede başka bilinmiş, nüfus kayıtlarına değişik yazılmıştır. Buna dair bilgiler parantez içinde gösterilmiştir.

Dikkati çeken son bir nokta da, yöremizde yakın evliliğin çok fazla oluşudur. Görevim gereği ülkemizin birçok yerinde bulundum. Hiçbir bölgede bizde olduğu kadar insanlar birbirleriyle yakın evlilik yapmıyor. Çerkezler, Abazalar, Trakya’da ve Akdeniz Bölgesinde yaşayanlar asla yakınlarıyla evlenmiyorlar. Hatta yedi kuşak öteden olmazsa, evliliğin adını bile etmiyorlar. Daha da ötesi, akraba olmasalar bile aynı mahallede büyüyenler birbirlerini kardeş gibi gördükleri için evliliği düşünmüyorlar. Belki yöremizde, arazi paylaşımının yaratacağı sorunlar böyle gerektiriyordu. Ama şimdi arazinin cazibesi kalmamıştır. Üstelik tıbben de yakın evlilik uygun görülmüyor. Uzmanlar her defasında, yakın evliliğin, engelli bebek doğumlarına yol açtığını belirtiyorlar. Bütün bunları göz önünde bulundurarak amca, dayı, hala ve teyze çocuklarının bile evlilik yaptığı bizdeki durumun yeniden gözden geçirilmesi ve yakın evlilik yapılmaması gereği ortaya çıkmaktadır.

Soyağacına ait bilgiler yazılırken birlikteliği sağlamak açısından, erkeklerin adı önce yazılmıştır. Bayanlara ait bilgi verilirken italik harf kullanılmıştır.

Aynı adlar yazılırken karışıklığa yol açmaması için bazıları doğum tarihleriyle birlikte verilmiştir.

İsimlerin sonundaki parantez içinde yazılan tarih, o kişinin doğum tarihini göstermektedir. Ölüm tarihleri ise ayrıca belirtilmiştir.

İsimlerin önünde bulunan 6B, 7C, 8A gibi rakam ve sayılar adı geçen kişinin kaçıncı kuşaktan ve kaçıncı sıradaki oğul olduğunu göstermektedir. Örneğin A ise birinci oğul, B ise ikinci oğul anlamına gelmektedir.

Ayrıca ard arda yazılmış 7A, 7B, 7C gibi aynı rakam grubunda yer alanların kardeş oldukları anlaşılabilecektir.

Bu çalışma bir ilktir. 250 yıla yakın bir dönemi kapsamaktadır. Bilgilere kesin kaynaklardan ulaşılmıştır. Buna rağmen eksik bilgiler ve yanlışlar olabilecektir. Eksiklerin, bilenler tarafından tamamlanması en büyük dileğimdir. Ayrıca herkesin, yakınlarına ait ilginç ve dikkat çekici bilgileri varsa bu bilgilerin de eklenmesi çalışmayı zenginleştirecektir. Böylece daha hacimli bir kitap elde edilmiş olacaktır. 

Soyağacına ait bilgilerin belli zaman aralıklarıyla güncelleştirilmesi, geçmişle gelecek arasında köprü kurulması açısından önemlidir. Sonu 0 ve 5 ile biten yıllarda yeni güncel bilgilerin eklenmesi yerinde olacaktır.

Çalışmaya yöremizi ilgilendiren iki hikâye ile yöresel sözcükler ve yöresel bazı deyimler ilave edilmiştir.

Çalışmanın oluşumunda katkıları bulunan Sabri Pamir’e şükranlarımı sunarım. Ayrıca Ali Özdemir’e, Ali Nuri Özdemir’e, Hamdullah Özdemir’e ve diğer emeği geçenlere teşekkür ederim.

Çalışmadaki eksikler ve yanlışlar sadece bana aittir. İlgilenenlere yararlı olmasını dilerim.     


 

 

 

BÜYÜKLERİMİZ ve BİZ


 

 

1) MOLLA HASAN


 
Sülaleye adını veren kişidir. Şeyhli’den Nefsi Piraziz’e imam olarak gelmiştir. Birçok torununun, kendisi gibi imamlık yaptığı bilinmektedir. 1770’lerde doğduğu ve 1800’lü yılların ilk yarısında yaşadığı bilinmektedir. O, bizleri bazen gerileme devrinin sıkıntılarıyla, bazen ıslahat fermanlarının kısmi ferahlıklarıyla Üçüncü Selim’den Sultan Vahdettin’e kadar, oradan da büyük önder Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetine ve bugünlerimize taşıyan kuşağın bilinen en soylu büyüğüdür.

Osman adında bir oğlu vardır.

 

2) MOLLA HASAN OĞLU OSMAN

(Mollahasan Osmanlısı)

 
Molla Hasan’ın tek oğlu olan Osman hakkında, ne yazılı, ne de anlatılarak gelen bilgiye rastlanılmamıştır. 1800’lü yılların ilk yarısında yaşadığı bilinmektedir. Torunlarından birine kendi adı verilmiştir. Mezarı Nefsi Piraziz mahallesindedir.

Biz onu “Mollahasan Osmanlısı” olarak anıyoruz.

Osman’ın; Salih ve İbrahim adında iki oğlu vardır. Bu iki kardeşe de  “Mollahasan İkilisi” adını veriyoruz.

 

3A) MOLLA HASAN TORUNU SALİH

(Birinci Torun)

 
Salih; Molla Hasan’ın iki torunundan biridir. “Mollahasan İkilisi’nin ilkidir. 1820’lerde doğduğu sanılmaktadır. O’nun hakkında da ayrıntılı bilgi yoktur. Salih Efendi diye anıldığı bilinmektedir. Mezarı Nefsi Piraziz mahallesindedir. Mehmet Ali ve Osman adında iki oğlu vardır. Mehmet Ali’nin soyadı Özdemir, Osman’ın soyadı ise Pamir olmuştur.

 
 

3B) MOLLA HASAN TORUNU İBRAHİM

(İkinci Torun)

 İbrahim; Molla Hasan’ın diğer torunudur. “Mollahasan İkilisi’nin ikincisidir.  Onun da 1820’lerde doğduğu, ancak çocuklarının yaşına bakıldığında Salih’den küçük olduğu sanılmaktadır. Eşinin adının Hatice olduğu bilinmektedir. Mezarı Nefsi Piraziz mahallesindedir. Mustafa, Hasan ve Hüseyin adında üç oğlu vardır. Mustafa’nın soyadı Özdemir, Hasan’ın soyadı Ayyıldız, Hüseyin’in soyadı Öztürk olmuştur.

 
MOLLAHASAN BEŞLİSİ

 

4A) MEHMET ALİ ÖZDEMİR

4B) OSMAN PAMİR
 

4A) MUSTAFA ÖZDEMİR

4B) HASAN AYYILDIZ

4C) HÜSEYİN ÖZTÜRK

 
Beşli; Molla Hasan’ın torunlarının oğullarıdır.

Soyağacının daha kolay takip edilebilmesi için iki torundan gelen Mollahasan Beşlisi, sırasıyla ele alınacak ve biriyle ilgili tüm bilgilerden sonra diğerine geçilecektir.

Beşlinin her biri hakkında bilgi verilirken sonradan aldıkları soyadları da belirtilecektir.

 


MOLLAHASAN ONALTILISI


 
Mollahasan Beşlisinin 16 oğlu vardır. Bu 16 oğula “Mollahasan Onaltılısı” adını verebiliriz. Beşinci kuşağı oluşturmaktadırlar.

Onaltılı; Molla Hasan’ın iki torunu olan Salih ve İbrahim’in torunlarıdır. 

İsimlerinin sonundaki 1’den 16’ya kadar olan sayılar, onların sıra numaralarını göstermektedir.

5A) ABDULLAH ÖZDEMİR(1)

5B) AHMET ÖZDEMİR(2)

5C) TEVFİK ÖZDEMİR(3)

 

5A) TAHSİN PAMİR(4)

5B) ALİ PAMİR(5)

 

5A) EMİR ÖZDEMİR(6)

5B) HAMİT ÖZDEMİR(7)

5C) ALİ ÖZDEMİR(8)

 

5A) TAHİR AYYILDIZ(9)

5B) OSMAN AYYILDIZ(10)

5C) HASAN AYYILDIZ(11)

 

5A) İBRAHİM ÖZTÜRK(12)

5B) TEMEL ÖZTÜRK(13)

5C) SABİT ÖZTÜRK(14)

5D) ŞEVKET ÖZTÜRK(15)

5E) SALİM ÖZTÜRK(16)

 

 

DOKUZ KUŞAK


 
Mollahasan sülalesi, halen dokuzuncu kuşağı yaşamaktadır. Kuşaklar, şemalar halinde gösterilmiştir. Ayrıca kuşaklara göre isimler aşağıya çıkarılmıştır:

 

BİRİNCİ KUŞAK               : Molla Hasan

İKİNCİ KUŞAK                  : Osman                     

ÜÇÜNCÜ KUŞAK             : Salih

                                               : İbrahim

 DÖRDÜNCÜ KUŞAK       : Mehmet Ali Özdemir

                                               : Osman Pamir

                                               : Mustafa Özdemir

                                               : Hasan Ayyıldız

                                               : Hüseyin Öztürk.

 
BEŞİNCİ KUŞAK               :Abdullah Özdemir- Ahmet Özdemir- Tevfik Özdemir- Tahsin Pamir- Ali Pamir- Emir Özdemir- Hamit Özdemir- Ali Özdemir- Tahir Ayyıldız- Osman Ayyıldız- Hasan Ayyıldız- Temel Öztürk- Sabit Öztürk- İbrahim Öztürk- Şevket Öztürk- Salim Öztürk.

 ALTINCI KUŞAK              : Temel Özdemir- Salih Özdemir- Halis Özdemir- Osman Özdemir- Cemal(Seyit) Özdemir- Fevzi Özdemir- Mustafa Özdemir- Osman Pamir- Salih Sabri Pamir- Nazmi Pamir- Remzi Özdemir- Tahsin Özdemir- Azmi Özdemir- İbrahim Özdemir- İsmail Özdemir- Orhan Özdemir- Hüseyin Ayyıldız- Hasan Ayyıldız- Abdullah Ayyıldız- Ali Ayyıldız- Sayar Ayyıldız- İbrahim Ayyıldız- Muzaffer Ayyıldız- Mustafa Ayyıldız- Aşkı Öztürk- Hakkı Öztürk- Emir Öztürk- Murat Öztürk- Hüseyin Öztürk- Avni Öztürk- Dursun Öztürk- Ahmet Öztürk- Beşir Öztürk.

 
YEDİNCİ KUŞAK              : Abdullah Özdemir- Hamdullah Özdemir- Kenan Özdemir- Ahmet Özdemir- Şevki Özdemir - Dursun Özdemir- Ahmet Hamdi Özdemir- Harun Özdemir (Karadeniz)- Mehmet Ali Özdemir- Kahraman Özdemir- Naim Özdemir- Tahsin Pamir- Tuncer Pamir- Ersen Pamir- Ali Pamir- Mustafa Özdemir- Ayhan Özdemir- Ahmet Özdemir- Cemil Özdemir- Ersen Özdemir- Aydın Özdemir- Öznur Özdemir- Olgun Özdemir- Hamdişen Özdemir- Ali Nuri Özdemir- Mustafa Özdemir- Tekin Özdemir- İdris Özdemir- Mehmet Özdemir- Murat Ayyıldız- Tahir Ayyıldız- Duran Ayyıldız- Nezir Ayyıldız- Sabri Ayyıldız- Osman Ayyıldız- Mehmet Ayyıldız- Şaban Ayyıldız- Birol Ayyıldız- Mehmet Ayyıldız- Ömer Ayyıldız- Hasan Ayyıldız- Erol Ayyıldız- Ali Kemal Ayyıldız- Mehmet Öztürk- Hüseyin Öztürk- Hasan Öztürk- Adil(Sabit) Öztürk- Mustafa Öztürk- Mürsel Öztürk- Ahmet Öztürk- Mehmet Öztürk- Sabri Öztürk- Şenel Öztürk- Mehmet Öztürk- Salih Öztürk- Abdullah Öztürk- Hamdullah Öztürk- Salim Öztürk- Murat Öztürk- Rıdvan Öztürk- Tuncay Öztürk- Uğur Öztürk.

 
SEKİZİNCİ KUŞAK          : İshak Özdemir- Temel Özdemir- Tezcan Özdemir- Emrullah Özdemir- Bekir Özdemir- Metin Özdemir- Mahmut Özdemir- Osman Özdemir- Abdulmuttalip Özdemir- Emrullah Özdemir- Erkan Özdemir- Ali Kemal Özdemir- Hayri Özdemir- Şenel Özdemir- Halis Özdemir- Şenol Özdemir- Hayri Özdemir- Faysal Özdemir(Karadeniz)- Yakup Özdemir- Yusuf Özdemir- Talip(Tevfik) Özdemir- Eyüp Özdemir- Şenel Özdemir- Necdet Özdemir- Alaattin Özdemir- Engin Özdemir- Erdoğan Özdemir- Erkan Özdemir- Kaan Pamir- İlhan Özdemir- İlhami Özdemir- Orhan Özdemir- Coşkun Özdemir- Fatih Özdemir- Onur Özdemir- Özgür Özdemir- Erol Özdemir- Şenel Özdemir- Birol Özdemir- Köksal Özdemir- Erdal Özdemir- İbrahim Özdemir- Ali Özdemir- Ahmet Özdemir- Ünsal Özdemir- İsmail Özdemir- Ömral Özdemir- Alkan Özdemir- Ertuğrul Özdemir- Yalçın Özdemir- Engin Ayyıldız- Erdoğan Ayyıldız- Ergin Ayyıldız- Lütfi Ayyıldız- Bülent Ayyıldız- Mustafa Ayyıldız- Yasin Ayyıldız- Abdullah Ayyıldız- Doğuş Ayyıldız- Utku Ayyıldız- Furkan Ayyıldız- İbrahim Ayyıldız- Ahmet Numan Ayyıldız- Tahsin Ayyıldız- Muhammed Ömer Ayyıldız- Mahmut Esat Ayyıldız- Temel Öztürk- Turhan Öztürk- Sedat Öztürk- Ufuk Öztürk- Aşkı Öztürk- Önder Öztürk- Temel Öztürk- Aykut Öztürk- Ersoy Öztürk- Ersan Öztürk- Emir Öztürk- Bülent Öztürk- Turgay Öztürk- Şevket Öztürk- Şenol Öztürk- Özgür Öztürk- Okay Öztürk- Emin Öztürk- Özgür Öztürk- Hakan Öztürk- Gökhan Öztürk- Hakan Öztürk- Yunus Emre Öztürk.

 
DOKUZUNCU KUŞAK     : Gökhan Özdemir- Salih Özdemir- Orhan Özdemir- Enes Özdemir- Alperen Özdemir- Resul Özdemir- Eren Özdemir- Ahmet Zeki Özdemir- Uğur Özdemir- Murat Özdemir- Zeki Özdemir- Fikret Özdemir- Volkan Özdemir- Serkan Özdemir- Hakan Özdemir- Deniz Özdemir- Doğukan Özdemir- Serdar Özdemir- Emir Özdemir- Ercan Özdemir- Anıl Özdemir- Ali Emir Özdemir- Mustafa Talha Özdemir- Hüseyin Taha Öztürk- Hasan Öztürk- Adil Öztürk- Oğuz Öztürk- Enes Öztürk- Emir Can Öztürk- Mehmet Can Öztürk- Adem Öztürk.

 

TORUNLARIN SAYISI


 Sayı olarak bakıldığında ortaya çıkan tablo aşağıdaki gibidir: (Burada sadece erkeklerin sayısına yer verilmiştir. Bayanların isimleri metin içinde yer almıştır.)

 
 
   
Molla Hasan
1
İkinci Kuşak (Oğlu Osman)
1
Üçüncü Kuşak (Torunları Salih ve İbrahim)   
2
Dördüncü Kuşak (Mollahasan Beşlisi)
5
Beşinci Kuşak (Mollahasan Onaltılısı)
16
Altıncı Kuşak
33
Yedinci Kuşak
62
Sekizinci Kuşak
89
Dokuzuncu Kuşak
31
TOPLAM  
240

     Tabloda görüldüğü gibi Molla Hasan’ın tek oğlundan olan tüm erkek torunlarının sayısı, 2004 yılı sonu itibarıyla, kendisi dâhil 240 kişidir.

 

 

4A) MEHMET ALİ (ÖZDEMİR)


 
1800’lü yılların ortalarında doğduğu ve ikinci yarısında yaşadığı bilinmektedir. Nefsipiraziz köyü camiinde imamlık yapmıştır. Bu nedenle Mehmet Ali Hoca diye anılmıştır. Molla Hasan’ın ikinci torunu Salih’in oğludur. Osman adında bir kardeşi vardır. Annesinin adı Fatma’dır. Eşinin adı da Fatma’dır. Bu Fatma’nın, Hasan ve Ayşe kızı 1844 Nefsi Piraziz doğumlu olduğu bilinmektedir. Abdullah(1869), Ahmet(1871) ve Tevfik(1873) adında üç oğlu vardır.

5A) MEHMET ALİ’NİN OĞLU ABDULLAH ÖZDEMİR(1)


1869-1912 yılları arasında yaşamıştır. Sabri Pamir kayıtlarına göre 8 Mayıs günü ölmüştür. Molla Hasan’ın ilk torununun torunudur. Osman ve Fatma kızı 1864 doğumlu Gülsüm ile evlidir. Temel(1903) adında bir oğlu, Ayşe(1890), Zeynep(1891) ve Zelfi(1912) adında üç kızı vardır. Zelfi, Abdullah’ın ikinci eşi Emine’den kızıdır. Bu Emine; Salih ve Zeliha kızı ve 1892 doğumludur. Zeynep ise Nezaket Özdemir’in kayınvalidesidir.

Osman ve Selime kızı 1896 doğumlu Firdevs ile evliliğinden Abdullah(1940) ve Hamdullah(1941) adında 2 oğlu, Ruhiye(1930) adında 1 kızı vardır. Temel’in Hafize ile evliliğinden Taliye(1934) adında 1 kızı vardır. Firdevs, yörede Ünsiye olarak tanınmıştır. Döneminin en büyük ebelerindendir. Hamdullah, nüfus kayıtlarında Hafize’nin oğlu olarak gösterilmiştir.

7A) Temel’in oğlu Abdullah Özdemir; İdris ve Emine(Zeliha) kızı 1937 doğumlu Günay ile evlidir. İshak(1961), Temel(1964) ve Tezcan(1977) adında üç oğlu, Hacer(1968) adında bir kızı vardır.
8A) Abdullah’ın oğlu İshak Özdemir; Mehmet ve Ruhiye kızı 1960 doğumlu Nimet ile evli olup Arzum(1984) ve Eylem(1990) adında iki kızı vardır. Genç yaşta kaybettiklerimizdendir. Arzum, gıda mühendisidir.

8B) Abdullah(1940)’ın oğlu Temel Özdemir (1964); İsmet ve Naciye kızı 1970 doğumlu Sunay ile evlidir.

8C) Abdullah’ın oğlu Tezcan Özdemir (1977); İstanbul’da çalışmaktadır. Tevfik ve Hatice kızı (1981) doğumlu Nurcan ile evlidir. Ağustos 2006'da doğan Egemen İshak adında bir oğlu vardır.

Abdullah’ın kızı Hacer(1968); İstanbul’da çalışmaktadır. Sivas merkez nüfusuna kayıtlı Fuat Bulut ile evlidir.

7B) Temel(1903)’in oğlu Hamdullah Özdemir; Mustafa-Zelfi kızı 1946 doğumlu Kıymet ile evlidir. Emrullah(1965), Bekir(1970), Metin(1974), Mahmut(1989) adında 4 oğlu, Emine(1972) adında 1 kızı vardır.

8A) Hamdullah’ın oğlu Emrullah Özdemir; Hasan ve Emine kızı 1968 doğumlu Azize ile evli olup Kübra(1994) ve Buse(1998) adında 2 kızı vardır.

8B) Hamdullah’ın oğlu Bekir Özdemir; Ali ve Fatma kızı 1980 doğumlu Selime ile evli olup Tuğba(1998), Esma  (1999) ve Rumeysa (2008) adında 3 kızı vardır.

8C) Hamdullah’ın oğlu Metin Özdemir; Mehmet ve Makbule kızı 1984 doğumlu Sevil ile evli olup, Aleyna (2008) ve Zehra Nur (2012) adında 2 kızı vardır.

8D) Hamdullah’ın oğlu Mahmut Özdemir

Hamdullah'ın kızı Emine (1972); Piraziz Çayır Köyü nüfusuna kayıtlı Hasan Kâşif Aydın ile evli olup, Servet (1995) adında 1 oğlu ve Esranur (1999) adında 1 kızı vardır.

5B) MEHMET ALİ’NİN OĞLU AHMET ÖZDEMİR(2)


1871-1916 yılları arasında yaşamıştır. Hurşit ve Gülistan kızı Pembe ile evlidir. İkinci eşi; İbrahim ve Vesile kızı 1876 doğumlu Emine’dir. Salih(1905), Halis(1912), Osman(1913), Cemal(1914) adında 4 oğlu vardır. Birinci dünya savaşında şehit olmuştur.


Tevfik ve Dudu kızı 1905 doğumlu Zeliha ile evlidir. Kenan(1938-2010) ve Ahmet(1939) adında iki oğlu, Zehri(1928-Yöredeki adı Hatun), Fatma(1930-Yöredeki adı Gülhanım), Dudu(1933), Hafize(Yöredeki adı Ayşe) adında 4 kızı vardır.

7A) Salih’in oğlu Kenan Özdemir; Mustafa ve Zekiye kızı 1939 doğumlu Fatma ile evlidir. Osman(1962), Abdulmuttalip(1963), Emrullah(1964) adında 3 oğlu ve Emine(1959) adında 1 kızı vardır.

8A) Kenan’ın oğlu Osman Özdemir; Dursun ve Şerife kızı 1967 doğumlu Gönül ile evlidir. Gökhan(1988) adında 1 oğlu vardır.

9A) Gökhan Özdemir; Osman ve Gönül’ün oğludur. 

8B) Kenan’ın oğlu Abdulmuttalip Özdemir; Naci ve Taliye kızı 1964 doğumlu Gönül ile evlidir. Salih(1995) ve Orhan(2000) adında 2 oğlu, Hilal(2002) adında 1 kızı vardır.

9A) Salih Özdemir; Abdulmuttalip ve Gönül’ün ilk oğludur.

9B) Orhan Özdemir; Abdulmuttalip ve Gönül’ün ikinci oğludur.

8C) Kenan’ın oğlu Emrullah Özdemir; Mehmet ve Aşlar kızı 1982 doğumlu Sevinç ile evlidir. Aleyna ve Beyza adında 2 kızı vardır.

7B) Salih’in oğlu Ahmet Özdemir; Hamit ve Aliye kızı, Gülyalı doğumlu Necmiye(1949-1993) ile evlilik yapmış olup Erkan(1972) adında 1 oğlu, Neşide(1968-Nüfusta Filiz) ve Esen(1970) adında 2 kızı vardır.

8A) Ahmet(1939)’in oğlu Erkan Özdemir; Naci ve Gülay kızı 1980 Ordu doğumlu Demet ile evlidir. Nisa Duru(2002), Ela Efdal(2009) ve Elizan Ada adında 3 kızı vardır.

Ahmet’in kızı Neşide; Ankara Kızılcahamam nüfusuna kayıtlı Cengiz Atacan ile evli olup Oğuzhan(1993) adında 1 oğlu ve Başak(1999) adında 1 kızı vardır. Oğuzhan, bilgisayar konusundaki bilgi ve becerisini asistanlık seviyesine kadar çıkarabilmeyi bilmiştir. 

Ahmet’in kızı Esen; Giresun Kemaliye nüfusuna kayıtlı Sezai Kara ile evli olup Sezgin Çağlar (1992) ve Kaan(2000) adında 2 oğlu vardır. 

6B) Ahmet(1871)’in oğlu Halis Özdemir

Rasim ve Şerife kızı Fatma ile evlidir. Şevki(1933) adında bir oğlu, Şerife(1930) adında 1 kızı vardır.

7A) Halis’in oğlu Şevki Özdemir; Salih ve Zeliha kızı Fatma (Gülhanım) ile evlidir. Ali Kemal(1954) ve Hayri(1968) adında iki oğlu, Pembe(1959) adında 1 kızı vardır. Sülalenin en çalışkan ve neşeli kişilerindendir. Uzun yıllar Almanya’da kalmıştır. Herkese yardım etmesiyle ve herkese aynı yakınlıkta durabilmesiyle tanınmıştır. 

8A) Şevki’nin oğlu Ali Kemal Özdemir; Ayvaz İrfan ve Beliyen kızı 1957 Giresun doğumlu Selma ile evli olup Enes(1993) adında 1 oğlu, Sedanur(1980) ve Ruhunur(1984) adında 2 kızı vardır. Giresun Orman Müdürlüğünde makine mühendisi olarak çalışmaktadır.

9A) Enes Özdemir; Ali Kemal ve Selma’nın oğludur.  

9B) Ali Kemal’in kızı Sedanur; Bursa Osmangazi ilçesi nüfusuna kayıtlı Bahri ve Emine oğlu 1975 doğumlu Serkan Yavuz ile evli olup, Aslı Efdal adında 1 kızı vardır.                                                                                                          
8B) Şevki’nin oğlu Hayri Özdemir; Niyazi ve Emine kızı 1973 doğumlu Habibe ile evli olup Alperen(1997) adında bir oğlu, Yaren(1999) ve Zeynep Ahsen adında iki kızı vardır. Piraziz’de eczacıdır. Politika ile aktif olarak ilgilenmektedir.

9A) Alperen Özdemir; Hayri ve Habibe’nin oğludur.

6C) Ahmet’in oğlu Osman Özdemir

6D) Ahmet’in oğlu Cemal Özdemir

Yöredeki adı Seyit’tir. Abdullah ve Hatice kızı Zekiye(1914) ile evlidir. Dursun(1942) adında bir oğlu, Emine(1939) adında 1 kızı vardır. 

7A) Cemal(Seyit)’in oğlu Dursun Özdemir; Halis ve Fatma kızı Şerife ile evli olup Şenel(1958), Halis(1963), Şenol(1968) adında 3 oğlu, Havize(1966) ve Gönül(1967) adında 2 kızı vardır.

8A) Dursun’un oğlu Şenel Özdemir; Şevki ve Fatma kızı Pembe ile evli olup Arif Emre(1988) adında 1 oğlu, Nurgül(1983) adında 1 kızı vardır.

            8A) Şenel'in kızı Nurgül ; Terme İlçesi nüfusuna kayıtlı Hasan Ali ve Şengül oğlu 1980 doğumlu Murat Cavunt ile evlidir. Bera Nur adında 1 kızı vardır.

8B) Dursun’un oğlu Halis Özdemir; Ali Nuri ve Ayşe kızı 1966 doğumlu İnci ile evlidir. Gizem(1988) ve İrem(1995) adında 2 kızı vardır. Almanya’da yaşamaktadır.

8C) Dursun’un oğlu Şenol Özdemir; Halit ve Halime kızı 1978 doğumlu Gülümser ile evlidir. Resul(1998) ve Taha Eren (2004) adında 2 oğlu vardır.

9A) Resul Özdemir; Şenol ve Gülümser’in ilk oğludur.

9B) Taha Eren Özdemir; Şenol ve Gülümser’in ikinci oğludur.

 

5C) MEHMET ALİ’NİN OĞLU TEVFİK ÖZDEMİR(3)


1873 doğumludur. Tevfik Ağa olarak tanınmıştır. Ali ve Fatma kızı, 1872 doğumlu Zübide ile evlidir. Ayrıca Ahmet ve Fatma kızı 1880 doğumlu Dudu ile ikinci evlilik yapmıştır. (Pamir kayıtlarına göre 1947 yılında sağdır.) Annesinin adı Fatma’dır. İmam Fevzi(Ali Feyzullah)(1904) ve Mustafa(1913) adında iki oğlu, Selime(1914) ve Zeliha(1905) adında iki kızı vardır. Zeliha, ikinci eşi Dudu’dan olmuştur.

6A) Tevfik’in oğlu İmam Fevzi Özdemir

Şerif ve Ayşe kızı 1900 doğumlu Gülbeyaz ile evlidir. Ahmet Hamdi(1924),  Harun(1928), Mehmet Ali(1932-2005) ve Kahraman(1939) adında dört oğlu, Şükriye(1923), Emine(1926), Lütfiye(1927) adında 3 kızı vardır.

7A) İmam Fevzi’nin oğlu Ahmet Hamdi Özdemir; Tahir ve Hatice kızı 1922 doğumlu Nafia ile evli olup Hayri(1948) adında 1 oğlu, Sedaket(1946) adında bir kızı vardır. Piraziz’de ilçe emniyet amirliği hizmet binası ile okul amaçlı bir binanın yapılmasını sağlamıştır.   

8A) Ahmet Hamdi’nin oğlu Hayri Özdemir; Trabzon nüfusuna kayıtlı Mehmet ve Sakine kızı 1955 doğumlu Şükran ÖZDEMİR ile evli olup Ahmet Zeki(1974) adında 1 oğlu ve Elif(1976) adında 1 kızı vardır. Çocuklarına ait kayıtlar, İstanbul nüfus idaresindedir.

9A) Ahmet Zeki Özdemir; Ahmet Hamdi’nin torunu, Hayri’nin oğludur. Letonya uyruklu İrina Lisicina ile evli olup, Aylin(2011) adında bir kızı vardır.

9B) Elif; Ahmet Hamdi’nin torunu, Hayri’nin kızıdır. İstanbul ili Bahçelievler nüfusuna kayıtlı İbrahim Ethem ve Hilmiye oğlu 1971 doğumlu İlker VELİ ile evli olup, Zehra Seniha(2001), Selma(2004), Zeynep Neda(2007) ve Azra(2013) adında 4 kızı vardır.

7B) İmam Fevzi’nin oğlu Harun; (Yavuz) Ali ve Ayşe kızı 1933 doğumlu Atiye (Taliye) ile evli olup Faysal adında bir oğlu, Sebahat(Ursel), Aysel, Aliye adında 3 kızı vardır. Uzun yıllar Ordu’da çalışmış ve yaşamıştır. ÖZDEMİR soyadını KARADENİZ olarak değiştirmiştir. Nüfus kaydını Ordu’ya taşımıştır.

8A) Harun’un oğlu Faysal

8B) Harun’un kızı Sebahat; Yöredeki adı Ursel'dir. Piraziz İlçesi Gökçeali Köyü nüfusuna kayıtlı Abdullah ve Emine oğlu 1955 doğumlu Mücahit KAHRAMAN ile evli olup Murat(1988) adında 1 oğlu ve Ezgi(1981) adında 1 kızı vardır.

8C) Harun’un kızı Aysel; Ermenek İlçesi nüfusuna kayıtlı Hasan ve Ayşe Sıttıka oğlu 1959 doğumlu Mehmet KALMAZ ile evli olup Semih(1990) adında 1 oğlu ve Ayşe Özge(1987) adında 1 kızı vardır.

8D) Harun’un kızı Aliye; Ordu nüfusuna kayıtlı Adil ve Ayşe oğlu 1954 doğumlu Faruk MUSTAFAOĞLU ile evli olup, Oğulcan(1994) 1 oğlu ve Ayşe(1999) 1 kızı vardır.

7C) İmam Fevzi’nin oğlu Mehmet Ali Özdemir; Salih ve Zeliha kızı 1928 doğumlu Hatun (Nüfusta Zehri) ile evli olup Yakup(1957), Yusuf(1958), Talip(1960) (Nüfusta Tevfik) adında 3 oğlu, Emine(1951), Ayşe(1953) ve Hatice(1963) adında 3 kızı vardır. Bu kitabın hazırlandığı 2005 yılında hayatını kaybetmiştir.

8A) Mehmet Ali’nin oğlu Yakup Özdemir; Ramis ve Müzeyyen kızı 1968 Gaziantep doğumlu Nüvit ile evli olup Uğur(2001) adında 1 oğlu, Özdenur(1992) adında 1 kızı vardır.

9A) Uğur Özdemir; Yakup ve Nüvit’in oğludur.

8B) Mehmet Ali’nin oğlu Yusuf Özdemir; Şakir ve Zeynep kızı 1958 doğumlu Sevlav (Sevilay olarak bilinmektedir) ile evli olup Murat(1990) adında 1 oğlu, Melike(1992) adında 1 kızı vardır.

9A) Murat Özdemir; Yusuf ve Sevilay’ın oğludur.

8C) Mehmet Ali’nin oğlu Talip Özdemir (Tevfik)

7D) İmam Fevzi’nin oğlu Kahraman Özdemir; Hüseyin ve Selime kızı 1939 doğumlu Nuriye ile evli olup, Eyüp(1958), Şenel(1961) ve Necdet(1963) adında 3 oğlu, Fatma(1959), Nuran(1969) ve Nurcan(1976) adında 3 kızı vardır. 

8A) Kahraman’ın oğlu Eyüp Özdemir; Sadettin ve Naile kızı 1958 doğumlu Günay ile evli olup Zeki(1990) ve Fikret(1993) adında 2 oğlu, Gülay(1986) adında 1 kızı vardır.

9A) Zeki Özdemir; Eyüp ve Günay’ın oğludur.

9B) Fikret Özdemir; Eyüp ve Günay’ın oğludur.

8B) Kahraman’ın oğlu Şenel Özdemir; Kamil ve Fatma kızı 1970 doğumlu Nazan ile evli olup Volkan(1992) adında 1 oğlu ve Dilara Rabia(1999) adında 1 kızı vardır.

9A) Volkan Özdemir; Şenel ve Nazan’ın kızıdır.

8C) Kahraman’ın oğlu Necdet Özdemir; Selim ve Güllü kızı 1966 doğumlu Aynur ile evli olup Pınar(1990) adında 1 kızı vardır.

6B) Tevfik’in oğlu Mustafa Özdemir

Abdullah ve Emine kızı 1912 doğumlu Zelfi ile evlidir. Naim(1940) adında bir oğlu, Hamdiye(1932), Havva, Fatma, Kıymet(1946), Refika(1954) adında 5 kızı vardır. Fatma genç yaşta kaybettiklerimizdendir.

7A) Mustafa’nın oğlu Naim Özdemir; Ali ve Kadın kızı 1938 doğumlu Semiha ile evli olup Alaattin(1959), Engin(1961), Erdoğan(1971), Erkan(1975) adında 4 oğlu, Neriman(1968) adında 1 kızı vardır.

8A) Naim’in oğlu Alaattin Özdemir; Enver ve Nebiye (Seniye) kızı 1964 doğumlu Süreyya ile evli olup Serkan(1984) adında 1 oğlu, Anıl(1988) ve Eda (2003) adında 2 kızı vardır. Lise sonrası Belçika’nın Charleroi kentine gitmiş ve oraya yerleşmiştir.

9A) Serkan Özdemir; Alaattin ve Süreyya’nın oğludur.

8B) Naim’in oğlu Engin Özdemir; Orhan ve Sabiha kızı Hakime ile evli olup Hakan(1992) ve Deniz(1989) adında 2 oğlu, Ebru(1996) adında 1 kızı vardır.  

9A) Hakan Özdemir; Engin ve Hakime’nin oğludur.

9B) Deniz Özdemir; Engin ve Hakime’nin oğludur.

8C) Naim’in oğlu Erdoğan Özdemir; İkram ve Letafet kızı 1979 doğumlu Seçil ile evli olup Doğukan(2000) adında 1 oğlu vardır. ODTÜ mezunudur ve Bursa’da Tofaş’ta mühendis olarak çalışmaktadır.

9A) Doğukan Özdemir; Erdoğan ve Seçil’in oğludur.

8D) Naim’in oğlu Erkan Özdemir; Karadeniz Teknik Üniversitesi mezunudur. Giresun Seka’da mühendis olarak çalışmaktadır. 

 

4B) OSMAN (PAMİR)


1800’lü yılların ortalarında doğduğu ve ikinci yarısında yaşadığı bilinmektedir. Molla Hasan’ın torunu Salih’in oğludur. Mehmet Ali adında bir kardeşi vardır. Güller ile evlidir. Tahsin ve Ali adında iki oğlu, Naciye, Şükriye ve Lütfiye adında üç kızı vardır. PAMİR soyadını almışlardır.

5A) OSMAN’IN OĞLU TAHSİN PAMİR(4)



5B) OSMAN’IN OĞLU ALİ PAMİR(5)


1875-1947 yılları arasında yaşamıştır. Trabzon doğumludur. Hasan ve Emine kızı Trabzon doğumlu Didar(1886-1973) ile evlidir. Osman Nuri, Sabri ve Nazmi adında 3 oğlu, Nebahat, Nedime, Behire adında 3 kızı vardır. Mollahasanoğullarının memuriyeti seçen kanadı olmuştur. Giresun Milli Emlak Müdürlüğü yapmıştır. Daha sonra memuriyet hayatını Trabzon’da devam ettirmiştir. Oğulları da memuriyeti tercih etmişlerdir.

6A) Ali’nin oğlu Osman Nuri Pamir

1913-1977 yılları arasında yaşamıştır. Giresun doğumludur. Ali ve Hatice kızı 1917 Tokat doğumlu Huriye ile evlidir. Tahsin(1942) adında 1 oğlu, Ayla(1940) adında 1 kızı vardır. 

7A) Osman Nuri’nin oğlu Tahsin Pamir; Ahmet ve Naciye kızı 1943 Değirmendere doğumlu Müzeyyen ile evlidir. Mürvet Burçak(1969) ve Başak(1975) adında iki kızı vardır.

Osman Nuri’nin kızı Ayla’nın; Pamir ve Mert adında iki oğlu vardır.


1916-2000 yılları arasında yaşamıştır. Giresun doğumludur. Nüfus kayıtlarında Salih Sabri olarak bilinmektedir. Hasan ve Serhat kızı 1917 Trabzon doğumlu Mevhibe ile evlidir. Tuncer(1936) ve Ersen(1937) adında 2 oğlu, Esin(1940) ve Can(1943) adında 2 kızı vardır. 1930’da Trabzon Lisesini bitirdi. 1934’de evlendi. 1933’de Giresun’da 33 lira maaşla Zabıt Kâtibi olarak göreve başladı. 6 ay Tirebolu’da, 6 ay Görele’de görev yaptıktan sonra Giresun’da Mahkeme Zabıt Kâtibi olarak görevini sürdürdü. 1939’da Başkâtip Muavini oldu. 1940-1945 yılları, duruşmaya çıktığı ve spor yaptığı yıllardı. Gençliğinde uzun süre futbol oynadı. 1945’de İcra Memurluğuna geçiş yaptı ve 75 lira maaşla Bulancak’ta göreve başladı. 1947-1949 yılları arasında Bitlis’te İcra Memurluğu görevi yaptı ve Vakfıkebir’e döndü. 1953 yılında Vakfıkebir’den Samsun’a atandı. 1969’da emekli oldu ve 1992’de İstanbul’a taşındı. Sosyal faaliyetlerdeki aktifliği nedeniyle Samsun’da uzun yıllar Memur Emeklileri Derneği Başkanlığı yaptı. 1947 yılında Emir Özdemir ve İmam Fevzi ile Piraziz’de Molla Hasan sülalesinin soyağacını çıkardı. O yıllardan sonra Piraziz’e gitmediği, Piraziz’deki öteki Mollahasanlıların kendilerini tanımadıkları bilinmektedir. Emir’in torunu Aydın’ın gayretleri ile İstanbul’da yaşadığı tespit edilince 1996 yılında tarafımdan kendisiyle temas kurulabilmiştir.


8A) Kaan; Tuncer ve Meryem’in oğludur.

7B) Sabri’nin ikinci oğlu Ersen PAMİR; Nihat ve Seher kızı 1950 Samsun doğumlu Feyza ile evlidir. Gülben(1971) ve Berfü(1978) adında iki kızı vardır. Orman mühendisidir. Adana’da çalışıyor ve orada oturuyor. Kızı Gülben, Oyakbank’da çalışıyor.

Sabri’nin kızı Esin, Emekli Hava Albay Atilla GÜRKAN ile evli ve İstanbul Kozyatağı’nda oturuyor. İktisat mezunu Burçin adında bir oğulları ve Boğaziçi mezunu Elçin adında bir kızları vardır.

Sabri’nin kızı Can, avize işi yapan Yılmaz DEMİR ile evli ve İstanbul’da oturuyor. Büyük oğlu Ongun, Leh dili eğitimi yapıyor. İkinci oğlu Onur, Doğuş Üniversitesindedir.

6C) Ali’nin oğlu Nazmi Pamir

1924 Giresun doğumludur. Miraç ve Fatma Şaziye kızı 1929 İstanbul doğumlu Şazimet ile evlidir. Bursa’da oturuyor. Ali adında 1 oğlu, Füsun adında 1 kızı vardır.

7A) Nazmi’nin oğlu Ali Pamir (1953); Hüseyin ve Firdevs kızı 1958 Bursa doğumlu Gülten ile evlidir. Tekstilcidir. Cavit ÇAĞLAR’la çalışıyor. Ali’nin iki kızı var. Birisinin adı Sebla(1981), diğerinin adı Lerzan’(1987)dır.

Nazmi’nin kızı Füsun; Bursa’da Şekerbank’tan emekli. Füsun’un Cihan adında bir oğlu vardır.

Ali’nin kızı Nebahat Altan(1917) Giresun doğumludur. Ankara’da yaşıyor. Yalçın adında 1 oğlu ve Güller ve Gülçin adında iki kızı vardır. Yalçın Ankara’da petrol mühendisidir. Yalçın’ın Elvan ve Burcu adında Amerika’da iki kızı vardır. Güller’in İsmail adında bir oğlu vardır. İsmail doktordur. Gülçin’in Tomris ve Pınar adında iki kızı vardır.

Ali’nin kızı Nedime Eyüboğlu (1919) Giresun doğumludur. Trabzon’da yaşıyor. Oğlu Işık Trabzon’da yaşıyor. Diğer oğlu Can, Trabzon’da avukat. Can bir eczacı ile evli ve bir oğlu vardır. Kızı Güneş’in 2 oğlu ve 1 kızı vardır. Trabzon’da yaşıyor.

Ali’nin kızı Behire Altınel (1922) Giresun doğumludur. İstanbul’da yaşıyor. Kocası sağdır. Oğlu İrfan’ın Murat adında bir oğlu ve Merve adında bir kızı vardır. Oğlu İlhan’ın Melis ve Melda adında 2 kızı vardır.

 


4C) MUSTAFA (ÖZDEMİR)



1852-1918 yılları arasında yaşamıştır. Molla Hasan’ın torunu İbrahim’in oğludur. Osmanlı döneminde kadılık yaptığı için Kadı Mustafa diye anılmıştır. Ana adı Hatice’dir. Cevahir(1859), Zeliha(1870) ve Şahinde(1885) adında üç karısı olmuştur.

Cevahir, Civar olarak tanınmıştır. Amcası Salih’in kızıdır.

Cevahir ile evliliğinden Havva, Fatma ve Emine adında 3 kızı vardır.

Kadı Mustafa kızı Havva, Terzioğlu sülalesinden …ile evlidir.

Hüseyin Terzi’nin annesidir.

Hüseyin oğlu Ahmet Terzi’nin ve Hüseyin kızı Nafiye ve Kıymet’in babaannesidir.

Ahmet oğlu Pilot Osman Terzi, Cumhur Terzi ve Hüseyin Terzi’nin büyük babaannesidir.

Kadı Mustafa kızı Fatma, Çatalahmetoğlu sülalesinden Ömer Ağa ile evlidir.

Hasan Çatal, Faik Çatal ve Sakine Çatal’ın annesidir.

Hasan oğlu Eşref Çatal, Hakkı Çatal, Salih Çatal, Necati Çatal ile kızlar Fikriye, Fatma, Sıdıka, Fethiye, Emine’nin babaannesidir.

Faik oğlu Sabri Çatal, Öner Çatal, Olgun Çatal ile kız Fatma Çatal’ın babaannesidir.

Sakine kızı Selime Çatal’ın babaannesidir.

Eşref oğlu Mustafa Çatal, İlhan Çatal ile Eşref kızı Gülfem ve Gülen’in büyük babaannesidir.

Hakkı oğlu Suat (Vahdet) Çatal, Hayri Çatal, Güven Çatal’ın büyük babaannesidir.

Necati kızı Bilgi ile Seniye’nin büyük babaannesidir.

Salih oğlu Mesut Çatal, Bahtiyar Çatal ile Salih kızı  Sevinç, Zeliha, Medine’nin büyük babaannesidir.

Sabri oğlu Ömer Çatal, Hakan Çatal (İsmail Çatal), Volkan Çatal ile Sabri kızı Lale’nin büyük babaannesidir.

Öner oğlu Ali Çatal, Önder Çatal ile Öner kızı Arziye Nazan ve Türkan’ın büyük babaannesidir.

Olgun oğlu Sabri Çatal ile Olgun kızı Nazlı, Deniz, Asuman’ın büyük babaannesidir.

Kadı Mustafa kızı Emine, Kırcaoğlu sülalesinden Mehmet ile evlidir.

Niyazi Kırca, Hicabi (Mustafa) Kırca ve Fatma Aydemir’in annesidir.

Niyazi oğlu Selahattin Kırca, Bahaettin Kırca, Nurettin Kırca, Talat Kırca, Sadi Kırca ile Niyazi kızı Zinet ve Efaket’in babaannesidir.

Hicabi oğlu Avni Kırca, Mehmet Kırca, Şahin Kırca, Hüseyin Kırca, Kenan Kırca ile Hicabi kızı Gültaze’nin babaannesidir.

Fatma Aydemir oğlu Naci Aydemir’in babaannesidir.

Selahattin oğlu Selami, Engin ve Metin’in büyük babaannesidir.

Bahaettin oğlu Sabri Kırca, Tayip Kırca’nın büyük babaannesidir.

Nurettin oğlu Cengiz’in büyük babaannesidir.

Talat oğlu Niyazi, Yener ve Mehmet’in büyük babaannesidir.

Sadi oğlu Selçuk, Serdar, Cengiz’in büyük babaannesidir.

Zinet oğlu Ali, Mehmet, Ünsal ve İsmail’in büyük babaannesidir.

Efaket oğlu Özcan’ın büyük babaannesidir.

Avni oğlu Muzaffer’in büyük babaannesidir.

Mehmet oğlu Şenol ve Hakan’ın büyük babaannesidir.

Şahin oğlu Abdurrahman ve Uğur’un büyük babaannesidir.

Hüseyin oğlu Serkan’ın büyük babaannesidir.

Kenan oğlu Kemal’in büyük babaannesidir.

Gültaze oğlu … büyük babaannesidir.

İkinci eşi Zeliha’dan Emir, Hamit ve Ali adında üç oğlu, Selime ve Ayşe adında iki kızı vardır. Zeliha, Karahasanoğlu sülalesindendir. Derviş kızı olarak anılmaktadır. Zeliha’yı, bir yayla yolculuğu sırasında kaçırılma olayı sonrasında tanımış ve yine yıllar sonra yayla yolunda bir baskın sonucu kaybetmiştir.

Üçüncü eşi Şahinde, Hatun Nine olarak bilinmektedir. Yaslıbahçe’den iki kızıyla birlikte gelmiştir. Kızlardan biri Ali Özdemir eşi, İbrahim Özdemir, İsmail Özdemir ve Orhan Özdemir’in annesi Ayşe’dir. Diğeri İmam Emir eşi, İkram Çatal’ın annesi Kerime’dir.  

Kadı Mustafa’nın Hasan ve Hüseyin adında iki kardeşi vardır.

5A) KADI MUSTAFA’NIN OĞLU EMİR ÖZDEMİR(6)


1894-1978 yılları arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın büyük oğludur. Ana adı Zeliha’dır. Nüfusta Emrullah diye anılmıştır. Eşi Cörütoğullarından Dudu’dur. Dudu, nüfus kayıtlarında 1887 doğumludur. Remzi ve Tahsin adında iki oğlu ve Nezaket(Emine) adında bir kızı vardır. Yaylacılık ve hayvancılık en büyük tutkusuydu. Kurtuluş savaşı yıllarında Osman Ağa ile birlikte Büyük Atatürk’ün korumasında bulunmuştur. İstiklal madalyası sahibidir.

6A)Emir’in oğlu Remzi Özdemir

1913-1986 yılları arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın torunudur. Tahsin ve Nezaket’in büyük ağabeyleridir. Zeynep’le olan evliliğinden Mustafa, Ayhan adında 2 oğlu, Mediha, Nazmiye, Nezihe, Hikmet adında 4 kızı, Hatun (Emine-1912-Kızılev) ile olan evliliğinden Ahmet, Cemil ve Ersen adında 3 oğlu vardır. Silaha olan tutkusuyla tanınmıştır.

7A) Remzi’nin oğlu Mustafa Özdemir(1934-1989): Emir’in en büyük torunudur. Remzi’nin Zeynep’ten olan oğludur. Zeynep(Zeyneti-1925-Pervari) ile evlidir. Uzun yıllar İzmir’de yaşamış ve 55 yaşında ölmüştür. İlhan, İlhami ve Orhan adında 3 oğlu, Ayşeçil adında bir kızı vardır.

8A) Mustafa’nın oğlu İlhan Özdemir(1954): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Mustafa ve Zeynep’in büyük oğludur. Fatma ile evlidir. Sevil adında bir kızı vardır. İzmir’de oturmaktadır. Emeklidir.

8B) Mustafa’nın oğlu İlhami Özdemir(1957): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Mustafa ve Zeynep’in ikinci oğludur. Zerrin ile evlidir. Müjde adında bir kızı vardır. İzmir’de oturmaktadır. Her ikisi de emeklidir.

8C) Mustafa’nın oğlu Orhan Özdemir(1962): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Mustafa ve Zeynep’in oğludur. Derya ile evlidir. Serdar adında bir oğlu, Sedef adında bir kızı vardır. İzmir’de oturmaktadır.

9A) Serdar; Orhan ile Derya’nın oğludur.

Mustafa’nın kızı Ayşeçil(1959): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Mustafa ve Zeynep’in kızıdır. Zafer KÜÇÜK ile evlidir. Nükhet adında bir kızı, Hüseyin adında bir oğlu vardır. İzmir’de oturmaktadır.

7B) Remzi’nin oğlu Ayhan Özdemir(1939-2004): 1936 doğumlu olduğu, yanlışlıkla kız Hikmet’in yerine 1939 diye yazıldığı bilinmektedir. Emir’in torunudur. Remzi’nin Zeynep’ten olan oğludur. Sıdıka(1944) ile evlidir. Coşkun adında bir oğlu ve Candeğer, Emine, Gülay ve Fatma adında 4 kızı vardır. Gülay dışında hepsi Almanya’ya gitmişler, orada çalışmaktalar. Almanya’ya gitmeden önce çeşitli işlerde çalıştı. Piraziz’de çarşı ve mahalle bekçiliği yaptı. Almanya’da çalıştığı ve oturduğu bölgenin, Giresun yaylalarını aratmamasının kendisi için bir şans olduğunu beyan etmektedir.

8A) Ayhan’ın oğlu Coşkun Özdemir(1976): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Ayhan ve Sıdıka’nın oğludur. Almanya’da oturmaktadır. Yasemin ile evlidir. 11 Şubat 2006 tarihinde doğan Talha adında bir oğlu vardır.

Ayhan’ın kızı Candeğer(1964): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Ayhan ve Sıdıka’nın kızıdır. Almanya’da oturmaktadır.

Ayhan’ın kızı Emine(1965): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Ayhan ve Sıdıka’nın kızıdır. Almanya’da oturmaktadır.

Ayhan’ın kızı Gülay Özkaya(1967):  Remzi ve Zeynep’in torunudur. Ayhan ve Sıdıka’nın kızıdır. Nüfustaki adı Günnur’dur. Cavit (Cafer) Özkaya ile evlidir. İstanbul’da oturmaktadır.

Ayhan’ın kızı Fatma Özkaya(1973): Remzi ve Zeynep’in torunudur. Ayhan ve Sıdıka’nın kızıdır. Ablası Gülay’ın kocasının kardeşi Şenol ile evlidir. İstanbul’da oturmaktadır.

7C) Remzi’nin oğlu Ahmet Özdemir(1946): Emir’in torunudur. Remzi’nin Hatun’dan olan oğludur. Murat adında bir oğlu ve Serpil, Hatun ve Yeşim adında 3 kızı vardır. Hatice ile evlidir. Uzun yıllar İzmir’de yaşamaktadır.

8A)Ahmet’in oğlu Murat Özdemir; Remzi ve Hatun’un torunudur. Ahmet ve Hatice'nin oğludur. Emir adında bir oğlu vardır. İzmir’de oturmaktadır.

9A) Emir Özdemir; Ahmet’in torunu, Murat’ın oğludur.

Ahmet’in kızı Serpil; Remzi ve Hatun’un torunudur. Ahmet ve Hatice’nin kızıdır. Evlidir. İzmir’de oturmaktadır.

Ahmet’in kızı Hatun; Remzi ve Hatun’un torunudur. Ahmet ve Hatice’nin kızıdır. İzmir’de oturmaktadır.

Ahmet’in kızı Yeşim; Remzi ve Hatun’un torunudur. Ahmet ve Hatice’nin kızıdır. Evlidir. İzmir’de oturmaktadır.

7D) Remzi’nin oğlu Cemil Özdemir(1948): Emir’in torunudur. Remzi’nin Hatun’dan olan oğludur. Denizci olarak askerlik yapmıştır. Ordu’dan Esma(1958-Ulubey) ile evlidir. Fatih ve Onur adında iki oğlu, Pınar, Derya, Deniz ve Elif adında kızları vardır. Piraziz’e ilk kez elbise kuru temizleme hizmetini getirmiştir. Ayrıca terzilik yapmıştır.

8A) Cemil’in oğlu Fatih Özdemir(1978); Remzi ve Hatun’un torunudur. Cemil ve Esma’nın oğludur. Sağlık Meslek Lisesini bitirmiştir. Astsubay olarak çalışmaktadır. Tevfik ve Sevim kızı 1981 Ordu doğumlu Ziynet ile evlidir.

9A) Fatih'in oğlu Kağan Özdemir; Cemil ve Esma’nın torunudur.

9B) Fatih’in kızı Melike Esma(2005); Cemil ve Esma’nın torunudur.

8B) Cemil’in oğlu Onur Özdemir(1984); Remzi ve Hatun’un torunudur. Cemil ve Esma’nın oğludur. Nüfustaki adı Barbaros’tur.

Cemil’in kızı Pınar(1979); Remzi ve Hatun’un torunudur. Cemil ve Esma’nın kızıdır.

Cemil’in kızı Derya(1980); Remzi ve Hatun’un torunudur. Cemil ve Esma’nın kızıdır.

Cemil’in kızı Deniz Özdemir(1986); Remzi ve Hatun’un torunudur. Cemil ve Esma’nın kızıdır.

Cemil’in kızı Elif Özdemir(2002); Remzi ve Hatun’un torunudur. Cemil ve Esma’nın kızıdır.

7E) Remzi’nin oğlu Ersen Özdemir(1951); Emir’in torunudur. Remzi’nin Hatun’dan olan en küçük oğludur. Arguvan nüfusuna kayıtlı Sonay(1957) ile evlenmiştir. Özgür adında bir oğlu vardır. İstanbul’da oturuyorken evinde çıkan bir yangında oğlunu kurtarırken kendisi yanarak ölmüştür. Genç yaşta kaybettiklerimizdendir.

8A) Ersen’in oğlu Özgür Özdemir(1976): Remzi ve Hatun’un torunudur. Ersen ve Sonay’ın oğludur. Nüfustaki adı Cem Özgür’dür.

Remzi’nin kızı Mediha Cörüt(1928): Emir’in torunudur. Remzi’nin Zeynep’den olan en büyük kızıdır. Dedesi Emir’in kız kardeşi Selime’nin oğlu Hamit ile evlidir.

Remzi’nin kızı Nezihe (Naziye) Yılmaz(1930): Emir’in torunudur. Remzi’nin Zeynep’den olan kızıdır. Şeyhli Mahallesinden Aliustaoğullarından Aslan ile evlidir.

Remzi’nin kızı Nazmiye Uzunoğlu(1931): Emir’in torunudur. Remzi’nin Zeynep’den olan kızıdır. Mehmet Uzunoğlu ile evlidir. Hayati, Hayri, Osman, Hasan ve Hüseyin adında 5 oğlu ve Fatma, Müşerref ve Hülya adında 3 kızı vardır.

Remzi’nin kızı Hikmet(1939): Emir’in torunudur. Remzi’nin Zeynep’den olan kızıdır. Fahri Uzunoğlu ile evlidir. Uzun yıllar İzmir’de yaşamaktadır. 

6B) Emir’in oğlu Tahsin Özdemir

1915-1993 yılları arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın torunudur. Remzi ve Nezaket’in ortanca kardeşidir. Necibe ile evlidir. Necibe(1907-1958), Yahyazade Ali Efendi’nin (1856-1918) torunudur. Yahyazade Ali Efendi’nin babası Durmuş Efendi, annesi Firdevs Hanımdır. Çocukluğunda, kendisiyle aynı adı taşıyan dedesi Ali Şıh’dan kuran dersleri alarak hafızlığını ikmal etmiştir. Zihni kabiliyeti nedeni ile ailesinde ve çevresinde takdir gördüğü bilinen Ali Efendi, eğitimini tamamlamak için İstanbul’a medreseye gönderilmiştir. İstanbul’da hangi medreselerde okuduğuna dair bilgiler kesinlik ifade etmemektedir. Ancak eğitim hayatında başarılı olmalıdır ki daha medreseyi bitirmeden önce İstanbul’da önemli camilerde çeşitli konularda konuşmalar yapmış, hatiplik görevinde bulunmuştur. Dönemin Osmanlı sultanı II. Abdülhamit’in iltifatına mazhar olan Ali Efendi’nin, medrese talebeleri arasında Abdülhamit karşıtlığına dayalı fikirlerin yaygınlık kazanması üzerine memleketine dönme kararı aldığı ifade edilmektedir. Şeyh İdris’in 13 ncü batından torunu olduğunu, adına tanzim edilen beratlardan anladığımız müderris Ali Efendi’nin memleketine döndükten sonra Şeyh İdris tekkesinde dersler vermeye başladığı biliniyor. Onun bu çalışması ilgi görmüş olmalıdır ki duyulan ihtiyaç üzerine Gökçeali köyü ile Şeyhli köyü arasına kendi adını taşıyan medresesini inşa ederek 1908’de eğitim öğretimine burada devam etmiştir. Bu medresede yüzlerce hafız yetiştirmiştir. Necibe, Yahyazade Ali Efendi’nin oğlu Emrullah’ın kızıdır. Mehmet, Şevket, Osman adında üç amcası, Hakime, İftar ve Emiş adında üç halası vardır. Ali ve Hakkı adında iki erkek kardeşi, Çakır adında bir kız kardeşi vardır. Tahsin’in Necibe ile olan evliliğinden Aydın ve Öznur adında 2 oğlu, Emine ve Fatma adında 2 kızı, Güller(1926) ile olan evliliğinden Olgun adında bir oğlu ve Suna adında bir kızı vardır. Uzun süre muhtarlık yapmıştır. Güller, 25 Mart 2010 tarihinde vefat etmiştir.

7A) Tahsin’in oğlu Aydın Özdemir(1938-2012): Emir’in torunudur. Tahsin’in Necibe’den olma büyük oğludur. Nüfustaki adı Kazım’dır. Esas doğum tarihi 1936’dır. Dedesi Emir’in kız kardeşi olan Selime’nin kızı Ketayin ile henüz 16 yaşında, 1952’de evlenmiştir. Ketayin’in adı nüfus kayıtlarına Ketalin olarak geçmiştir. İran’da çok kullanılan Ketayun adından geldiği tahmin edilmektedir. Erol, Şenel(Erdoğan) ve Birol adında 3 oğlu, Ayşe, Gül(Dudu), Hatice, Selime, Tülay ve Nermin adında 6 kızı vardır. Gençlik yıllarında Piraziz’de otel işletmeciliği yapmıştır. Daha sonraki yıllarda yine Piraziz’de esnaflığa devam etmiştir. Piraziz’den hiç ayrılmayanlardandır.

8A) Aydın’ın oğlu Erol Özdemir(1956); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in büyük oğludur. Adı, Gülfigâr Uzunoğlu tarafından verilmiştir. Yurdeşen ile evlidir. Yaşayan çocukları yoktur. Ankara’da Polis kolejini ve 1976’da Polis akademisini bitirmiştir. Sırasıyla Gaziantep, Antalya, Bitlis, Çorum, Elmadağ, İstanbul, Edirne ve Ankara’da görev yapmıştır. 1990 yılında Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünde Kamu Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Programını bitirerek Kamu Yönetimi Uzmanı olmuştur. Birinci sınıf emniyet müdürüdür. Yayımı Piramit Yayınevi tarafından gerçekleştirilen MAVİ YOL – 33 10 MERKEZ adlı bir kitabı vardır.

8B) Aydın’ın oğlu Şenel Özdemir(1957); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in ikinci oğludur. Nüfustaki adı Erdoğan Özdemir’dir. Teyzesinin kızı Candeğer(1965) ile evlidir. Muhammet Emre adında bir oğlu, Sibel ve Serpil adında iki kızı vardır. Yıllardır İstanbul’da yaşamaktadır. Çoğunlukla şoförlük mesleğiyle iştigal etmiştir.

9A) Şenel'in (Erdoğan'ın) oğlu Muhammet Emre Özdemir(2010): Aydın ve Ketayin’in torunudur. Şenel ve Candeğer'in oğludur. Molla Hasan’ın dokuzuncu kuşaktan torunudur.

9B) Şenel’in kızı Sibel Özdemir(1983); Lise eğitimini İstanbul’da tamamlamıştır.

9C) Şenel’in kızı Serpil Özdemir(1988); Eğitimine İstanbul’da devam etmektedir.

8C) Aydın’ın oğlu Birol Özdemir(1972); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in son oğludur. Ailenin en küçüğüdür. Teyzesi Nazile’nin kızı Leyla(1972) ile evlidir. Ercan adında bir oğlu, Nazlıcan adında bir kızı vardır. Endüstri Meslek Lisesi Metal İşleri Bölümü mezunudur. Piraziz’de oturmaktadır.

9A) Birol’un oğlu Ercan Özdemir(1997); Aydın ve Ketayin’in torunudur. Birol ve Leyla’nın oğludur. Molla Hasan’ın dokuzuncu kuşaktan torunudur.

Ercan< Birol< Aydın< Tahsin< Emir< Kadı Mustafa< İbrahim <Osman< Molla Hasan 

Birol’un kızı Nazlıcan Özdemir(2003); Aydın ve Ketayin’in torunudur. Birol ve Leyla’nın kızıdır.

Aydın’ın kızı Ayşe Uzunoğlu(1953); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in büyük kızıdır. Hayati Uzunoğlu ile evlidir. Zeki, Mustafa ve Enis adında üç oğlu vardır. Fındık fabrikasında çalışmış ve emekli olmuştur.

Aydın’ın kızı Gül Akbaş(1960); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in  kızıdır. Ordu nüfusuna kayıtlı Mustafa Akbaş ile evlidir. Özden adında bir oğlu, Özlem adında bir kızı vardır. Sagra fındık işleme ve çikolata fabrikasından emeklidir. Ordu’da oturmaktadır.

Aydın’ın kızı Hatice Özdemir(1962); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in  kızıdır. Selime ile ikizdir. Köksal Özdemir ile evlidir. Lise mezunudur. Piraziz’de oturmaktadır.

Aydın’ın kızı Selime Meral(1962); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in  kızıdır. Hatice ile ikizdir. Vedat Meral ile evlidir. İstanbul’da çalışmış ve Piraziz’e yerleşmiştir. Emeklidir.

Aydın’ın kızı Tülay Usta(1966); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in kızıdır. Mustafa Usta ile evlidir. Caner, Berkay-Gökay(İkiz) adında 3 oğlu vardır. Lise mezunudur. Pazarsuyu’nda Balık ağı fabrikasında çalışmıştır. 

Aydın’ın kızı Nermin Yurtseven(1970); Tahsin ve Necibe’nin torunudur. Aydın ve Ketayin’in kızıdır. İhsan Yurtseven ile evlidir. Mert ve Samet adında 2 oğlu vardır. Lise mezunudur. İstanbul’da oturmaktadır. Özel bir işletmede çalışmaktadır. İhsan, özel bir matbaadan emeklidir.

7B) Tahsin’in oğlu Öznur Özdemir(1941-1970): Emir’in torunudur. Tahsin’in Necibe’den olma ikinci oğludur. Nüfustaki adı Aslan’dır. Küçük yaşta su kuyusuna düştüğü için kötürüm kalmıştır. Otururken ve ancak değnekler yardımı ile yürüyebilmekteydi. Hiç evlenmemişti. 29 yaşında Kırot yamaçlarından kendisini atarak intihar etmiştir. Tabanca, bıçak ve cep feneri en büyük arkadaşıydı. (Yaşadığı dönemde Piraziz’de elektrik yoktu.) Son yıllarda devlet tarafından kol kuvvetiyle çalışabilen bir sakat arabası sahibi olabilmişti. Bu üç tekerlekli bisikletiyle Kaleyanı mahallesindeki evinden Piraziz’e gidip gelebiliyordu.

7C) Tahsin’in oğlu Olgun Özdemir(1970): Emir’in torunudur. Tahsin’in Güller’den olma oğludur. Teyzesinin kızı Bedriye ile evlidir.

Olgun’un kızı Gizem Gül Özdemir(1994); Tahsin ve Güller’in torunudur. Olgun ile Bedriye’nin(1972) kızıdır.

Olgun’un kızı Beyza Özdemir(1998); Tahsin ve Güller’in torunudur. Olgun ile Bedriye’nin kızıdır.

Tahsin’in kızı Emine Yılmaz(1947); Emir’in torunudur. Tahsin’in Necibe’den olma kızıdır. Nefsi Piraziz’den Deleplioğullarından Züfer Yılmaz ile evlidir.

Tahsin’in kızı Fatma Akdemir(1952-2013); Emir’in torunudur. Tahsin’in Necibe’den olma ikinci kızıdır. Ebe hemşiredir. Akranları arasında tek bayan memurdur. Öğretmen Mustafa AKDEMİR ile evlidir. Uzun süre Nefsi Piraziz’de görev yapmışlardır. Emekliliklerinde Giresun’da ve şimdi Piraziz’de oturmaktadırlar.

Tahsin’in kızı Suna(1966); Emir’in torunudur. Tahsin’in Güller’den olma kızıdır. Teyzesinin oğlu ilk eşi Ali’den Burcu ve Burçin adında iki kızı, ikinci eşinden İbrahim adında bir oğlu vardır.

Emir’in kızı Nezaket Özdemir(1915);  Kadı Mustafa’nın torunudur. Remzi ve Tahsin’in tek kız kardeşidir. Gerçek doğum tarihinin 1920 olduğu sanılmaktadır. Nüfus kaydında adı Emine’dir. Amcasının oğlu Azmi ÖZDEMİR ile evliliğinden Hamdişen adında bir oğlu ve Gülşen adında bir kızı vardır. Bu çalışmanın yapılmasında katkıları olmuştur. 1 Ağustos 2011 tarihinde vefat etmiştir.

 

5B) KADI MUSTAFA’NIN OĞLU HAMİT ÖZDEMİR(7)


1897-1916 yılları arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın oğludur. Ana adı Zeliha’dır. Nüfus kayıtlarında Hamdullah diye anılmıştır. Abdullah ve Gülsüm kızı 1891 doğumlu Zeynep ile evlidir. Azmi adında bir oğlu ve Zeliha (Emine) adında bir kızı vardır. Askerlik hizmetine gittiği ve 1916 yılında şehit olduğu bilinmektedir.  

6A) Hamit’in oğlu Azmi Özdemir

1919-1944 yılları arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın torunudur. Zeliha’nın kardeşidir. Nezaket ile evli. 25 yaşında iken ölmüştür. Hamdişen adında bir oğlu ve Gülşen adında bir kızı vardır.

7A) Azmi’nin oğlu Hamdişen Özdemir(1942): Nüfus kaydında adı Hamdullah’tır. Babası Azmi ve annesi Nezaket, amca çocuklarıdır. Dört yaşındayken babasını kaybetmiştir. Halasının kızı Emine ile evlidir. Genç yaşında Hollanda’ya işçi olarak gitmiştir. Hollanda’ya gitmeden önce dedesi Emir Özdemir ile yaylacılık geleneğini uzun süre sürdürmüşlerdir. Köksal ve Erdal adında iki oğlu, Yurdeşen, Zeynep ve Yeşim adında üç kızı vardır.

8A) Hamdişen’in oğlu Köksal Özdemir(1962); Azmi ve Nezaket’in torunudur. Hamdişen’in büyük oğludur. Aydın ve Ketayin kızı Hatice ile evlidir. Bir yıl Hollanda’da kalmasının dışında Piraziz’de yaşamaktadır. İnşaat malzemeleri satıcılığı ve aktif politika ile uğraşmaktadır.

8B) Hamdişen’in oğlu Erdal Özdemir(1967); Azmi ve Nezaket’in torunudur. Hamdişen’in küçük oğludur. Hakkı kızı 1972 doğumlu Emel ile evlilik yapmıştır. Anıl adında bir oğlu, Özge adında bir kızı vardır. Liseyi bitirdikten sonra Hollanda’ya gitmiş ve orada oturmaktadır.

9A) Erdal’ın oğlu Anıl Özdemir(1992); Erdal ile Emel’in oğludur. Hollanda’da yaşamaktadır.

Erdal’ın kızı Özge Özdemir(1994); Erdal ile Emel’in kızıdır. Hollanda’da yaşamaktadır.

Hamdişen’in kızı Yurdeşen Özdemir(1958); Azmi ve Nezaketin torunudur. Hamdişen ve Emine’nin büyük kızıdır. Giresun Öğretmen Okulunu 1976’da bitirdi. 1977’de Erol Özdemir ile evlendi. Sırasıyla Şebinkarahisar, Gaziantep, Antalya, Bitlis, Çorum, Elmadağ, Ankara, İstanbul ve Edirne’de sınıf öğretmenliği yaptı. 24 yıllık görevli öğretmenken 2000 yılında Edirne’de emekli oldu.

Hamdişen’in kızı Zeynep Çatal(1960-1999); Azmi ve Nezaketin torunudur. Hamdişen ve Emine’nin kızıdır. Ömer Çatal ile evlenmiştir. Faik ve Mesut adında iki oğlu, Sevgi adında bir kızı vardır. 1994 yılında eşi Ömer’i kaybetmiş, kendisi de 1999’da aramızdan ayrılmıştır.

Hamdişen’in kızı Yeşim Işıkdemir(1975); Azmi ve Nezaketin torunudur. Hamdişen ve Emine’nin kızıdır. Fatih Işıkdemir ile evlidir. Cansu adında bir kızı, Arda adında bir oğlu vardır. Hollanda’da yaşamaktadır.

Azmi’nin kızı Gülşen Özdemir(1944); Azmi ve Nezaket’in kızıdır. Halasının oğlu Ali Emiroğlu ile evlilik yapmıştır. Annesi Nezaket’in çabalarıyla, akranları arasında ortaokulda öğrenim şansı bulan tek bayandır.

Hamit’in kızı Zeliha Emiroğlu (1914) Kadı Mustafa’nın torunudur. Azmi’nin kızkardeşidir.  Çayırköy’den İdris Emiroğlu ile evlilik yapmıştır. Ali ve Mehmet adında iki oğlu, Güllü, Günay, Emine, Hatice, Aliye, Şerife ve Kadriye adında 7 kızı vardır. Özel eğitim sektöründe Piraziz’in adını; Beşiktaş ve Avrupa Kolejleri ile duyuran Talip Emiroğlu, Zeliha’nın torunudur.  


5C) KADI MUSTAFA’NIN OĞLU ALİ ÖZDEMİR(8)


1902-1979 yılları arasında yaşamıştır. Kadı Mustafa’nın küçük oğludur. Ana adı Zeliha’dır. Eşinin adı Ayşe’dir. Ayşe(1906); Şahinde’nin yani Hatun Nine’nin kızıdır.  İbrahim, İsmail ve Orhan (İrfan) adında üç oğlu vardır. Hatice, Safinaz, Nadiye(Fatma) ve Meliha adında 4 kızı vardır. Ayşe’nin kız kardeşi Kerime ise İkram Çatal’ın annesidir.

6A) Ali’nin oğlu İbrahim Özdemir

1923-1963 yılları arasında yaşamıştır. Ali’nin büyük oğludur. Kadı Mustafa’nın torunudur. Aşlar(Emine-Çayırköy) ile evliliğinden Ali Nuri adında 1 oğlu, Fatma adında 1 kızı vardır. Aşlar’ın kız kardeşi Şerife ise Tahir Çatal’ın annesidir.

7A) İbrahim’in oğlu Ali Nuri Özdemir(1946); Ali’nin torunudur. İbrahim ve Aşlar’ın oğludur. İbrahim adında 1 oğlu ve Neşe, İnci ve Işıl adında 3 kızı vardır. Ayşe ile evlidir. Dört yıl Hollanda’da kalmış ve Ankara’ya gelerek iş dünyasına girmiştir. 1970’li yıllarda Ankara’da semt marketçiliğini modern anlamda ilk başlatanlarından olmuştur. Uzun yıllar çalıştığı gıda toptancılığı işinden kendisini emekli etmeyi bilmiştir. Politika ile aktif olarak ilgilenmektedir. Zamanının bir bölümünü Ankara’da, bir bölümünü de Piraziz’de geçirmektedir. Bu çalışmanın yapılmasında büyük ölçüde katkıları olmuştur. Nefsipiraziz mezarlığında yer alan Molla Hasan’ın oğlu ve torunlarına ait mezarlar onun tarafından yeniden yaptırılmıştır.

8A) Ali Nuri’nin oğlu İbrahim Özdemir(1975); İbrahim ve Aşlar’ın torunudur. Ali Nuri ile Ayşe’nin tek oğludur. Dedesinin ismini almıştır. Ankara’da oturmaktadır. Üniversite tahsilini tamamlamıştır. Denizli nüfusuna kayıtlı Özgül ile evlidir.

9A) İbrahim’in oğlu Ali Emir Özdemir; 11 Kasım 2004 Ankara doğumludur. Padişahlar döneminden itibaren 250 yıldır Piraziz’de yaşayan Mollahasanoğulları sülalesinin, bu çalışmanın yapıldığı sırada, en yeni üyesidir. Onun dünyaya geldiğinde cep telefonları ülkemizde 10 yıldır kullanılıyordu. Dedesi Ali Nuri Özdemir, Ramazan bayramına üç gün kala doğan torunu için cep telefonuyla dostlarına geçtiği mesajda, “Allahıma hamdolsun ki, Ali Emir bugün saat 14.30’da dünyaya geldi. Hepimizin bayramını kutluyor” müjdesini veriyordu.

Ali Nuri’nin kızı Neşe Aydemir(1963); İbrahim ve Aşlar’ın torunudur. Ali Nuri ile Ayşe’nin büyük kızıdır. Hayati Aydemir ile evlidir. Mutlu ve Mete adında iki oğlu vardır. Ankara’da oturmaktadır. Mutlu, astsubaydır.

Ali Nuri’nin kızı İnci(1966); İbrahim ve Aşlar’ın torunudur. Ali Nuri ile Ayşe’nin kızıdır. Halis Özdemir ile evlidir. Gizem ve İrem adında iki kızı vardır. Almanya’da oturmaktadır.

Ali Nuri’nin kızı Işıl(1970); İbrahim ve Aşlar’ın torunudur. Ali Nuri ile Ayşe’nin kızıdır. Kastamonu nüfusuna kayıtlı Adem Güzel ile evlidir. Tuğçe(1991) ve Selin(2001) adında 2 kızı vardır. Ankara’da oturmaktadır. 

İbrahim(1923)’in kızı Fatma Baş(1942); Ali’nin torunudur. İbrahim ve Aşlar’ın kızıdır. Şeyhli’den Faik Baş ile evlidir. Vahit ve Turgut adında iki oğlu vardır. Uzun yıllar Hollanda’da yaşamaktadırlar.

6B) Ali’nin oğlu İsmail Özdemir

1926-2004 yılları arasında yaşamıştır. Ali’nin ikinci oğludur. Kadı Mustafa’nın torunudur. Hasan ve Sakine kızı Sıdıka(1930) ile evliliğinden Mustafa ve Tekin adında 2 oğlu, Zeliha adında bir kızı vardır. Yaylacılık geleneğini ölünceye değin sürdürenlerdendir.

7A) İsmail’in oğlu Mustafa Özdemir(1949); Ali’nin torunudur. İsmail ve Sıdıka’nın oğludur. Zinet ile evlidir. İlkokul öğretmenliği ve İlköğretim Okulu Müdürlüğü yapmıştır. Ali, Mehmet, Ünsal ve İsmail adında 4 oğlu vardır.

8A) Mustafa’nın oğlu Ali Özdemir(1968); İsmail ve Sıdıka’nın torunudur. Mustafa ve Zinet’in oğludur. Mehmet ve Şükran kızı 1967 Bulancak doğumlu Nevin ile evlidir. Piraziz Nüfus Dairesinde çalışmaktadır. Bu Soyağacı’nın yapılmasında nüfusla ilgili bilgiler kendisinden derlenmiştir. 

9A) Ali’nin kızı Eylül(2007); Mustafa ve Zinet’in torunudur. Nehir’in ikiz kardeşidir.

9B) Ali’nin kızı Nehir(2007); Mustafa ve Zinet’in torunudur. Eylül’ün ikiz kardeşidir.

8B) Mustafa’nın oğlu Mehmet Özdemir(1971); İsmail ve Sıdıka’nın torunudur. Mustafa ve Zinet’in oğludur. Ahmet diye anılmaktadır.

8C) Mustafa’nın oğlu Ünsal Özdemir(1972); İsmail ve Sıdıka’nın torunudur. Mustafa ve Zinet’in oğludur.

9A) Ünsal’ın oğlu Mustafa Talha Özdemir (2000); Mustafa ve Zinet’in torunudur. Ünsal ve Hatice’nin(1976) oğludur.

9B) Ünsal’ın kızı Yağmur (2004); Mustafa ve Zinet’in torunudur. Ünsal ve Hatice’nin(1976) kızıdır.

8D) Mustafa’nın oğlu İsmail Özdemir(1984); İsmail ve Sıdıka’nın torunudur. Mustafa ve Zinet’in oğludur. Dedesinin adını almıştır.

7B) İsmail’in oğlu Tekin Özdemir(1950); Ali’nin torunudur. İsmail ve Sıdıka’nın oğludur. Gülfem ile evlidir. Bir süre nakliye işiyle uğraştıktan sonra esnaflığa devam etmiştir.

8A) Tekin’in oğlu Ömral Özdemir(1978); İsmail ve Sıdıka’nın torunudur. Tekin ve Gülfem’in oğludur. Emral olarak anılmaktadır. İsmail ve Havva kızı 1982 doğumlu Perşembeli Belgin ile evlidir.

9A) Ömral’ın oğlu Arda Özdemir (2005); Tekin ve Gülfem’in torunudur.

8B) Tekin’in oğlu Alkan Özdemir(1980); İsmail ve Sıdıka’nın torunudur. Tekin ve Gülfem’in oğludur.

İsmail’in kızı Zeliha(1959); Ali’nin torunudur. İsmail ve Sıdıka’nın kızıdır. Nefsi Piraziz’den Mustafa Aygüneş  ile evlidir.

6C) Ali’nin oğlu Orhan Özdemir

1927-1988 yılları arasında yaşamıştır. Ali’nin en küçük oğludur. Kadı Mustafa’nın torunudur. Nigar(1927) ile evliliğinden İdris ve Mehmet adında iki oğlu vardır.

7A) Orhan’ın oğlu İdris Özdemir(1954); Ali’nin torunudur. Orhan ve Nigar’ın oğludur. Sağlık memurluğu yapmıştır. Fatma ile evlidir.

7B) Orhan’ın oğlu Mehmet Özdemir(1957); Ali’nin torunudur. Orhan ve Nigar'ın oğludur. Öğretmenlik yapmıştır. Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı Giresun Fen Edebiyat Fakültesi sekreteridir. Necla(1959) ile evlidir. Ertuğrul ve Yalçın adında iki oğlu vardır.

8A) Mehmet’in oğlu Ertuğrul Özdemir(1981); Orhan ve Nigar’ın torunudur. Mehmet ve Necla’nın büyük oğludur.

8B) Mehmet’in oğlu Yalçın Özdemir(1985); Orhan ve Nigar’ın torunudur. Mehmet ve Necla’nın ikinci oğludur.

Ali’nin kızı Safinaz Özdemir: (1923-1993)

Ali’nin kızı Hatice Özdemir: (1928-1934)

Ali’nin kızı Fatma(Nadiye) Özdemir: (1932)

Ali’nin kızı Meliha Çatal: (1939) Ali’nin küçük kızı. Kadı Mustafa’nın torunu. Murat Çatal ile evlilik yapmıştır. Necmi, Dursun ve Uğur adında üç oğlu, genç yaşta kaybettikleri Necmiye ile birlikte Necla ve Aygüzel adında üç kızı vardır.

Kadı Mustafa’nın kızı Selime Cörüt(1900):

Kadı Mustafa’nın kızıdır. Gülyalı’da Eminoğullarından Memik CÖRÜT ile evlilik yapmıştır. Osman, Hamit, Turgut adında üç oğlu, Ketayin(Nüfusta Ketalin), Aşlar, Arziye, Nazile adında dört kızı vardır. Osman’ın Zülfikar ile evliliğinden Tuncer, Ersen, Esat ve Cevat adında dört oğlu, Turgut’un amcası kızı Emine ile evliliğinden Birol ve Savaş adında iki oğlu, Hülya ve Arzu adında iki kızı vardır. Mediha ile evlilik yapan Hamit’in çocuğu yoktur. Ketayin’in Aydın ÖZDEMİR ile evliliğinden Erol, Şenel(Erdoğan) ve Birol adında üç oğlu, Ayşe, Gül, Hatice, Selime, Tülay ve Nermin adında 6 kızı vardır. Aşlar’ın Raif ÖZKAYA ile evliliğinden Cevdet, Nevzat ve Engin adında üç oğlu, Ayşegül adında bir kızı vardır. Arziye’nin Mehmet Ali YETGİN ile evliliğinden Ziya ve Ahmet adında iki oğlu, Candeğer, Yeter ve Nezahat adında üç kızı vardır. Nazile’nin Mehmet ER ile evliliğinden Ali ve Tarık adında iki oğlu, Nevin, Canan ve Leyla adında üç kızı vardır.    


Kadı Mustafa’nın kızı Ayşe Özdemir(1905):

Selime Cörüt’ün kızı Aşlar Özkaya’nın manevi annesidir.



4D) HASAN (AYYILDIZ)


1857-1918 yılları arasında yaşamıştır. Molla Hasan’ın torunu İbrahim’in oğludur. Ana adı Hatice’dir. Kadı Mustafa’nın ve Hüseyin’in kardeşidir. Süleyman ve Gülsüm kızı 1867 doğumlu Şerife ile evlidir. Tahir(1900), Osman(1902) ve Tahsin(1905) adında üç oğlu, Fatma(1888), Ayşe(1892), Havva(1910) adında üç kızı vardır. Nüfus kayıtlarına göre 1888 doğumlu Abdullah adında bir oğlu daha vardır. Edindiği tıbbi bilgiler ile çevresindekilere şifa dağıttığı bilinmektedir.    

5A) HASAN’IN OĞLU TAHİR AYYILDIZ(9)


1900 doğumlu olup Hatice(1896) ile evlidir. Hüseyin(1920) adında bir oğlu, Atiye(1922), Nafiye(1922) ve Efaket(1924) adında üç kızı vardır. Kurtuluş savaşı yıllarında Osman Ağa’nın yanında yer almış büyüklerimizdendir.

6A) Tahir’in oğlu Hüseyin Ayyıldız

Fatma ile evlidir. Murat ve Tahir adında iki oğlu, Dürdane(1949), Tayyibe(1953), Ayşe(1955) adında 3 kızı vardır. Soyadı Ayyıldız’dır. İnşaat yapım işleriyle uğraşmıştır.

7A) Hüseyin’in oğlu Murat Ayyıldız(1951); Enver ve Ketaye kızı 1957 doğumlu Hatun ile evlidir. Mobilya ve marangoz işleriyle uğraşarak bir yerde baba mesleğini sürdürenlerdendir. Engin(1976) ve Erdoğan(1985) adında iki oğlu, İlknur(1975) adında bir kızı vardır. Yenimahalle’de oturmakta ve aynı mahallenin muhtarlığını yapmaktadır.

8A) Murat’ın oğlu Engin Ayyıldız: Sağlık memurudur.

8B) Murat’ın oğlu Erdoğan Ayyıldız

7B) Hüseyin’in oğlu Tahir Ayyıldız (1957); Ali Osman ve halası Atiye kızı 1964 doğumlu Ayşe ile evlidir. Diş laboratuarı sahibi ve işleticisi iken genç yaşta kaybettiklerimizdendir. Ergin(1982) adında bir oğlu ve Tuba(1989) adında bir kızı vardır.

8A) Tahir’in(1957) oğlu Ergin Ayyıldız

Tahir’in(1900) kızı Atiye’nin; Dursun, Mustafa, Hatun, Emine, Ayşe adında çocukları vardır.

Tahir’in(1900) kızı Nafiye’nin; Hayri ve Sedaket adında çocukları vardır.

Tahir’in(1900) kızı Efaket’in; Ragıp, Osman, Ömral, Doğan, Hüseyin, Turan, Cihan adında çocukları vardır.

5B) HASAN’IN OĞLU OSMAN AYYILDIZ(10)


1902 doğumlu olup Hatice ile evlidir.  Hasan(1929), Abdullah(1931), Ali(1935) ve Sayar(1940) adında dört oğlu, Fatma(1921), Selime(1924), Aşlar(1926), Havva(1929), Yeter(1938) adında 5 kızı vardır.

6A) Osman’ın oğlu Hasan Ayyıldız

1929 doğumludur. Ahmet ve Saime Kızı 1928 doğumlu Şadiye ile evlidir. Duran(1951) ve Nezir(1956) adında 2 oğlu, Fatma(1963) adında 1 kızı vardır.

7A) Hasan’ın oğlu Duran Ayyıldız; Hasan ve Emine kızı 1950 doğumlu Dudiye ile evli olup Lütfi(1971) ve Bülent(1975) adında 2 oğlu, Dilek(1976) ve Arzu(1984) adında 2 kızı vardır. İstanbul’da emeklidir.

8A) Duran’ın oğlu Lütfi Ayyıldız; Şenel ve Şenay kızı 1967 Bozat doğumlu Hatice ile evli olup Vildan(1996) adında 1 kızı vardır. İstanbul’da çalışmaktadır.

8B) Duran’ın oğlu Bülent Ayyıldız

7B) Hasan’ın oğlu Nezir Ayyıldız; Hatice ile evli olup Mustafa(1979) ve Yasin(1991) adında 2 oğlu vardır. İstanbul’da minibüs işletmeciliği yapmaktadır.

8A) Nezir’in oğlu Mustafa Ayyıldız

8B) Nezir’in oğlu Yasin Ayyıldız

6B) Osman’ın oğlu Abdullah Ayyıldız

1931 doğumludur. Kazım ve Ayşe kızı 1930 doğumlu Vesile ile evli olup Sabri(1958) ve Osman(1965) adında 2 oğlu, Zinet(1956) ve Şahinde(1962) adında 2 kızı vardır.

7A) Abdullah’ın oğlu Sabri Ayyıldız; Osman ve Selime kızı 1959 doğumlu Gönül ile evli olup Abdullah(1983) adında 1 oğlu, Tülin(1979) ve Buse(1997) adında 2 kızı vardır. Çorlu’da emeklidir. 

8A) Sabri’nin oğlu Abdullah Ayyıldız (1983)

7B) Abdullah’ın oğlu Osman Ayyıldız; Mürsel ve Kâtibe kızı 1965 doğumlu Emine ile evli olup Doğuş(1992) adında 1 oğlu ve Büşra(1997) adında 1 kızı vardır. İstanbul’da Türk Hava Yollarında çalışmaktadır.

8A) Osman’ın(1965) oğlu Doğuş Ayyıldız

6C) Osman’ın oğlu Ali Ayyıldız

1935 doğumludur. Hasan Salim ve Fatma kızı 1942 doğumlu Ayşe ile evlidir. Mehmet(1962) ve Şaban(1970) adında 2 oğlu, Fethiye(1964), Emine(1966), Hacer(1975) adında 3 kızı vardır. Dere Ali’si olarak tanınmakta ve Piraziz’de yaşamaktadır.

7A) Ali’nin oğlu Mehmet Ayyıldız; Şemsettin ve Emine kızı 1963 doğumlu Fatma ile evli olup Utku(1982) adında 1 oğlu ve Ülkü(1985) adında 1 kızı vardır. Bulancak belediyesinde çalışmaktadır.  

8A) Mehmet’in oğlu Utku Ayyıldız

7B) Ali’nin oğlu Şaban Ayyıldız

6D) Osman’ın oğlu Sayar Ayyıldız

1940 doğumludur. Osman ve Selime kızı 1945 doğumlu Emine ile evli olup Birol(1967) adında 1 oğlu, Hatice(1964), Nezaket(1969), Leyla(1971) adında 3 kızı vardır.

7A) Sayar’ın oğlu Birol Ayyıldız; Ahmet ve Kezban kızı 1972 Şefaatlı doğumlu Hatice ile evli olup İpek(1997) ve Ceren(1999) adında 2 kızı vardır. Ordu’da orman mühendisi olarak çalışmaktadır.   

 

5C) HASAN’IN OĞLU TAHSİN AYYILDIZ(11)


1905 doğumlu olup Safinaz ile evlidir.  İbrahim(1930), Muzaffer(1932) ve Mustafa(1940) adında üç oğlu, Güssüm(1935) adında bir kızı vardır.

6A) Tahsin’in oğlu İbrahim Ayyıldız

Kazım ve Ayşe kızı 1930 Şeyli doğumlu Cemile ile evlidir. Mehmet(1965) adında 1 oğlu, Hacile(1955), Perihan(1957), Şerife(1961) ve Songül(1967) adında 4 kızı vardır.

7A) İbrahim’in oğlu Mehmet Ayyıldız; İshak ve Ayşe kızı 1971 Şişli doğumlu Nuray ile evli olup Furkan(1992) ve İbrahim(1995) adında 2 oğlu ve Nagihan(1999) adında 1 kızı vardır. İstanbul’da muhasebeci ofisinde çalışmaktadır.

8A) Mehmet’in oğlu Furkan Ayyıldız

8B) Mehmet’in oğlu İbrahim Ayyıldız

6B) Tahsin’in oğlu Muzaffer Ayyıldız

Salih ve Zeliha kızı Dudu ile evlidir. Ömer(1959) ve Hasan(1960) adında 2 oğlu, Hatice(1957) ve Safinaz(1970) adında 2 kızı vardır.

7A) Muzaffer’in oğlu Ömer Ayyıldız; Şerif ve Hatun kızı 1968 Kandıra doğumlu Senem ile evli olup Ahmet Numan(2003) adında bir oğlu, Rumeysa(1990), Sümeyra(1993), Ayşenur(1998) ve Beyzanur(2000) adında 4 kızı vardır. İstanbul’da taksi şoförü olarak çalışmaktadır.

8A) Ömer’in oğlu Ahmet Numan Ayyıldız

7B) Muzaffer’in oğlu Hasan Ayyıldız (1960); Mehmet ve Faika kızı 1963 doğumlu Sebahat ile evli olup Tahsin(1990) ve Muhammed Ömer(1999) adında 2 oğlu, Tuğba(1989) adında 1 kızı vardır. İstanbul belediyesinde çalışmaktadır.

8A) Hasan’ın oğlu Tahsin Ayyıldız

8B) Hasan’ın oğlu Muhammed Ömer Ayyıldız

6C) Tahsin’in oğlu Mustafa Ayyıldız

Hüseyin ve Havva kızı 1938 doğumlu Şükriye ile evlidir. Erol(1966) ve Ali Kemal(1969) adında 2 oğlu ve Zeynep(1965) adında 1 kızı vardır. Piraziz’de esnaf emeklisidir.

7A) Mustafa’nın oğlu Erol Ayyıldız; sülalenin ilk kaymakamıdır. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Nefsi Piraziz’de devam ettiği öğreniminin lise sonuna kadar olan bölümünü İstanbul’da tamamladı. 1983 yılında girdiği Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini 1987 yılında bitirerek 1989 yılında kaymakam adayı oldu. Bir yıl İngiltere’de kaldı. Ordu-Ulubey, Rize-Güneysu, Kahramanmaraş-Ekinözü, Nevşehir-Kozaklı, Rize-Çayeli kaymakamlıkları yaptı. 4 yıl Bitlis vali yardımcısı olarak çalıştı. İçişleri Bakanlığında Daire Başkanı ve Genel Müdür Yardımcısı görevlerinde bulundu. (Zonguldak valiliği yaptı.)


8A) Ali Kemal’in oğlu Mahmut Esat Ayyıldız

Mustafa’nın kızı Zeynep(1965), Ataköy’den Emin Pekdemir ile evlidir. Cihat ve Enes adında 2 oğlu ve Esra adında bir kızı vardır.

 
 

4E) HÜSEYİN (ÖZTÜRK)


1861-1917 yılları arasında yaşamıştır. Molla Hasan’ın torunu İbrahim’in oğludur. Ana adı Hatice’dir. Kadı Mustafa ve Hasan’ın kardeşidir. Eşi Hatice’den İbrahim(1878), eşi Selime’den Temel(1885) ve Sabit(1893), eşi Fatma’dan Şevket(1896) ve Salim(1905) adında 5 oğlu vardır. Ayrıca eşi Fatma’dan Selime(1892), eşi Selime’den Hatice(1896) adında 2 kızı vardır. Eşi Fatma; Ahmet ve Şerife kızıdır ve 1865 doğumludur.

5A) HÜSEYİN’İN OĞLU İBRAHİM ÖZTÜRK(12)


1878 doğumlu olup Hüseyin ve Fatma kızı 1880 doğumlu Havva ile evlidir. Ana adı Hatice’dir. Aşlar(1913), Havva(1915) ve Güllü(1916) adında 3 kızı vardır. Kızlarının birinden Mustafa adında bir torunu bulunmaktadır. 

İbrahim’in kızı Aşlar’ın, Şenel(1952) adında bir evladı vardır.  Şenel; Dursun ve Hatice kızı 1954 doğumlu Gülşen ile evli olup Atakan(1975) adında 1 oğlu, Nalan(1979) ve Nazan(1981) adında 2 kızı vardır.

Şenel’in oğlu Atakan; Sadettin ve Aynifer kızı 1976 Milas doğumlu Serap ile evli olup Efe Mert(2000) adında 1 oğlu vardır.

5B) HÜSEYİN’İN OĞLU TEMEL ÖZTÜRK(13)


1885 doğumlu olup Hüseyin ve Şerife kızı 1889 doğumlu Hatice ile evlidir. Ana adı Selime’dir. Aşkı(1915), Hakkı(1922), Emir(1926) ve Murat(1928) adında 4 oğlu vardır. Güllü(1923), Selime(1926) ve Ayşe(1926) adında 3 kızı vardır. Muhtar Temel olarak tanınmaktadır.

6A) Temel’in oğlu Aşkı Öztürk

Ahmet ve Zekiye kızı 1912 doğumlu Çakır ile evli olup Mehmet(1932), Hüseyin(1933), Hasan(1944), Adil(1948) adında 4 oğlu vardır. Ayrıca Faika(1940) adında bir kızı vardır. Adil’in nüfus kayıtlarındaki adı Sabit’tir.

7A) Aşkı’nın oğlu Mehmet Öztürk; Mehmet ve Hatice kızı 1935 Çayırköy doğumlu Gülcan ile evlidir. Temel(1964) ve Turhan(1965) adında 2 oğlu ve Sahure(1957), Hatice(1958), Yeter(1961), Leyla(1967), Aynur(1972) adında 5 kızı vardır. 

8A) Mehmet’in oğlu Temel Öztürk

8B) Mehmet’in oğlu Turhan Öztürk

7B) Aşkı’nın oğlu Hüseyin Öztürk (1933); Abdullah ve Emine kızı 1943 doğumlu Seniye ile evli olup Sedat(1972) adında 1 oğlu, Yurdeşen(1964) ve Şükriye(1966) adında 2 kızı vardır.

8A) Hüseyin’in oğlu Sedat Öztürk; Veysel ve Sevim kızı Erbaa 1974 doğumlu Nurcan ile evli olup Hüseyin Taha(2002) adında 1 oğlu ve Sıla(1996) adında 1 kızı vardır.

9A) Hüseyin Taha Öztürk; Sedat ve Nurcan’ın oğludur.

7C) Aşkı’nın oğlu Hasan Öztürk; Mustafa ve Şahinde kızı 1946 doğumlu Gültaze ile evli olup Ufuk(1970) ve Aşkı(1973) adında 2 oğlu, Neriman(1968), Nuran(1975), Şükran(1985) adında 3 kızı vardır.

8A) Hasan’ın oğlu Ufuk Öztürk

8B) Hasan’ın oğlu Aşkı Öztürk (1973); Rıdvan ve Müzeyyen kızı 1976 Amsterdam doğumlu Neslihan ile evli olup Hasan(1999) adında 1 oğlu ve Aysun(1996) adında 1 kızı vardır.

9A) Hasan Öztürk; Aşkı(1973) ve Neslihan’ın oğludur.

7D) Aşkı’nın oğlu Adil Öztürk; Nüfus kaydında adı Sabit’tir. Hasan ve Emine kızı 1957 doğumlu Necibe ile evli olup Önder(1973), Temel(1975) ve Aykut(1988) adında 3 oğlu, Çakır(1979) ve Naciye(1981) adında 2 kızı vardır.

8A) Adil(Sabit)’in oğlu Önder Öztürk; Hasan ve Gültaze kızı 1975 doğumlu Nuran ile evli olup Adil(1997-Amsterdam) adında 1 oğlu ve Elif(2000-Amsterdam) adında 1 kızı vardır.

9A) Adil Öztürk; Önder ve Nuran’ın oğludur.

8B) Adil(Sabit)’in oğlu Temel Öztürk (1964); Ruhi ve Reyhan kızı 1979 doğumlu Rukiye ile evli olup Hilal(1999) adında 1 kızı vardır.

8C) Adil(Sabit)’in oğlu Aykut Öztürk

6B) Temel’in oğlu Hakkı Öztürk

Safinaz ve ikinci olarak Ali ve Fatma kızı 1926 doğumlu Ayşe ile evli olup Safinaz’dan Mustafa(1942) ve Ayşe’den Mürsel(1952) adında 2 oğlu vardır. Yine eşi Ayşe’den Münevver(1949) ve Zeliha(1958) adında iki kızı vardır.

7A) Hakkı’nın oğlu Mustafa Öztürk 1942 doğumludur. 

7B) Hakkı’nın oğlu Mürsel Öztürk; Osman ve Zehra kızı 1955 doğumlu Fatma ile evli olup Ersoy(1978) ve Ersan(1980) adında 2 oğlu, Ayşegül(1984) adında 1 kızı vardır. 

8A) Mürsel’in oğlu Ersoy Öztürk

8B) Mürsel’in oğlu Ersan Öztürk

6C) Temel’in oğlu Emir Öztürk

Şevket ve Fidan kızı 1916 doğumlu Havva ile evli olup Ahmet(1945) ve Mehmet(1946) adında 2 oğlu vardır.

7A) Emir’in oğlu Ahmet Öztürk; Tevfik ve Selime kızı 1935 doğumlu Ayşe ile evli olup Emir(1962) ve Bülent(1968) adında 2 oğlu, Fatma(1964) adında 1 kızı vardır.

8A) Ahmet’in oğlu Emir Öztürk (1962); Hidayet ve Emriye kızı 1969 doğumlu Neşe ile evli olup Oğuz(1996) adında 1 oğlu, Sibel(1986) ve Serap(1988) adında 2 kızı vardır.

9A) Oğuz Öztürk; Emir ve Neşe’nin oğludur.

8B) Ahmet’in oğlu Bülent Öztürk; Şenel ve Zeynep kızı 1970 doğumlu Selime ile evli olup Ayşegül(1992), Tuğçe(1995) ve Şule(1999) adında 3 kızı vardır.   

7B) Emir’in oğlu Mehmet Öztürk; Aşkı ve Çakır kızı 1940 doğumlu Faika ile evli olup Turgay(1967) ve Şevket(1970) adında 2 oğlu, Sebahat(1963) adında 1 kızı vardır.

8A) Mehmet(1946)’in oğlu Turgay Öztürk; Mustafa ve Hayriye kızı 1974 doğumlu Dilber ile evli olup Enes(1994) ve Emir Can(1998) adında 2 oğlu vardır.

9A) Enes Öztürk; Turgay ve Dilber’in oğludur.

9B) Emir Can Öztürk; Turgay ve Dilber’in oğludur.

8B) Mehmet(1946)’in oğlu Şevket Öztürk; Ömer ve Altun kızı 1977 Afşin doğumlu Özlem ile evli olup Mehmet Can(1998) ve Adem(2000) adında 2 oğlu vardır.

9A) Mehmet Can Öztürk; Şevket ve Özlem’in oğludur.

9B) Âdem Öztürk; Şevket ve Özlem’in oğludur.

6D) Temel’in oğlu Murat Öztürk

Hüseyin ve Altun kızı 1927 doğumlu Nazmiye ile evli olup Sabri(1948) adında 1 oğlu vardır. İkinci evliliğini Nadiye(Fatma) ile yapmıştır.

7A) Murat’ın oğlu Sabri Öztürk; Fatma ile evli olup Şenol(1967) ve Özgür(1979) adında 2 oğlu, Şenay(1963) ve Nazmiye(1974) adında 2 kızı vardır. Şenay, Şeyhli’de Şenel Turan ile evlidir.

8A) Sabri’nin oğlu Şenol Öztürk; Mehmet ve Emine kızı 1981 Espiye doğumlu Mukaddes ile evli olup Funda(2002) adında 1 kızı vardır.  

8B) Sabri’nin oğlu Özgür Öztürk

5C) HÜSEYİN’İN OĞLU SABİT ÖZTÜRK(14)


1893 doğumlu olup Salih ve Fatma kızı Emine ile evlidir.

5D) HÜSEYİN’İN OĞLU ŞEVKET ÖZTÜRK(15)


1896 doğumlu olup Osman ve Zeliha kızı 1888 doğumlu Fidan ile evlidir. Havva(1916) adında 1 kızı vardır.

5E) HÜSEYİN’İN OĞLU SALİM ÖZTÜRK(16)


1905 doğumlu olup Hüseyin ve Zeynep kızı 1901 doğumlu Fatma ve ikinci olarak Hüseyin ve Güllü kızı 1911 doğumlu Hatice ile evlilik yapmıştır. Eşi Fatma’dan Hüseyin(1929), Avni(1933), eşi Hatice’den Dursun(1943), Ahmet(1945) ve Beşir(1950) adında 5 oğlu vardır. Ayrıca ilk eşi Fatma’dan Emriye(1920), Emine(1930), Nazmiye(1932), Ayşe(1942), ikinci eşi Hatice’den Fatma(1946), Gülhanım(1948) ve Zeliha(1955) adında 7 kızı vardır. Nüfus kayıtlarında Hasan Salim olarak yer almıştır.

6A) Salim’in oğlu Hüseyin Öztürk

Şerif ve Fatma kızı 1927 doğumlu Refiye ile evli olup Şenel(1952) ve Mehmet(1954) adında 2 oğlu, Şengül(1948), Şennaz(1951), Gülsevim(1956) ve Fatma(1956) adında 4 kızı vardır. Gülsevim ve Fatma ikizdir.

7A) Hüseyin’in oğlu Şenel Öztürk; Şemsettin ve Emine kızı 1952 doğumlu Zeynep ile evli olup Okay(1972) ve Emin(1973) adında 2 oğlu, Zeynep(197) adında 1 kızı vardır.

8A) Şenel’in oğlu Okay Öztürk; Salih ve Zeynep kızı 1974 Bulancak doğumlu Emel ile evli olup Büşra(1997) adında 1 kızı vardır.

8B) Şenel’in oğlu Emin Öztürk

7B) Hüseyin’in oğlu Mehmet Öztürk; Hüseyin ve Afet kızı Gönül ile evli olup Özgür(1980) adında 1 oğlu, Selda(1976), Ferda(1978) ve Emel(1985) adında 3 kızı vardır.

8A) Mehmet’in oğlu Özgür Öztürk

6B) Salim’in oğlu Avni Öztürk

Nuri ve Emine kızı 1931 doğumlu Fatma ile evli olup Salih(1952) adında 1 oğlu, Meliha(1958), Emine(1962) Türkan(1965) ve Nurten (Karadeniz) (1968) adında 4 kızı vardır. Nüfus kayıtlarında Hüseyin Avni olarak yer almıştır.

7A) Avni’nin oğlu Salih Öztürk; Fatma ile evli olup Hakan(1978) adında 1 oğlu, Lale(1977) ve Nalan(1980) adında 2 kızı vardır.

8A) Salih’in oğlu Hakan Öztürk; Mehmet ve Arziye kızı 1972 Bonn doğumlu Sezgin ile evlidir.

6C) Salim’in oğlu Dursun Öztürk

Arslan ve Gülbeyaz kızı 1931 doğumlu Penbe ile evli olup Abdullah(1961), Hamdullah(1963) ve Salim(1971) adında 3 oğlu, Refika(1956), Sümer(1959) ve Necibe(1964) adında 3 kızı vardır.

7A) Dursun’un oğlu Abdullah Öztürk; Abdullah ve Vesile kızı 1962 doğumlu Şahinde ile evli olup Gökhan(1983) ve Hakan(1993) adında 2 oğlu vardır.

8A) Abdullah’ın oğlu Gökhan Öztürk

8B) Abdullah’ın oğlu Hakan Öztürk

7B) Dursun’un oğlu Hamdullah Öztürk; Aydın ve Gülsen kızı 1967 doğumlu Gülzade ile evli olup Gamze(1989) ve Pembe Gül(1995) adında 2 kızı vardır. Hamdullah, yörede Hamit olarak bilinmektedir.

7C) Dursun’un oğlu Salim Öztürk (1971)

6D) Salim’in oğlu Ahmet Öztürk

Mehmet Ali ve Ayşe kızı 1945 Akçapınar doğumlu Emine ile evli olup Murat(1972) ve Rıdvan(1984) adında 2 oğlu, Ayşe(1971), Arzu(1974) ve Sevil(1975) adında 3 kızı vardır.

7A) Ahmet’in oğlu Murat Öztürk

7B) Ahmet’in oğlu Rıdvan Öztürk

6E) Salim’in oğlu Beşir Öztürk

Abdullah ve Vesile kızı 1956 doğumlu Zinet ile evli olup Tuncay(1973) ve Uğur(1982) adında 2 oğlu, Çiğdem(1978) adında 1 kızı vardır.

7A) Beşir’in oğlu Tuncay Öztürk; Ali ve Seniye kızı 1973 Korgan doğumlu Ülkü ile evli olup Yunus Emre(1999) adında 1 oğlu vardır.

8A) Tuncay’ın oğlu Yunus Emre Öztürk

7B) Beşir’in oğlu Uğur Öztürk.

 

 

 

MOLLAHASANOĞLU HİKÂYELERİ


 

 

YAYLA YOLLARINDAKİ HÜZÜN


Yaylalar; yüksek bölgelerde ve ormanlar arasında kalan dinlenme yerleridir. Yazın, havası iyi ve serin olduğu için makbuldür. Hayvanların beslenmesi açısından geniş imkân sağlar. Kışın, yaşam koşulları güç olduğu için boş bırakılır.

Yaylaya çıkmak ya da yaylacılık yapmak, özellikle sahil kesiminde yaşayanlar için bir tutku olmuştur.

Gelişmiş batılı ülkelere göre sanayi devrimiyle geç tanışan ülkemizde tarım devriminin etkileri uzun sürmüş, bu meyanda yaylacılık geleneği 1960’lı yıllara kadar yoğun biçimde devam etmiştir. Kırdan kente göçün arttığı yıllarda da etkisini yitirmiştir.

Karadeniz sahil kesiminde yaşayanlar, mutlak anlamda yaylacılık geleneğini sürdürenlerdendi. Kış mevsiminin sona ermesiyle başlayan yayla serüveni, yaz sonuna kadar devam ederdi.

Doğduğum il Giresun, ilginç bir konumdaydı. Karadeniz’in doğu yakasında bulunuyordu. İki şeyi akla getiriyordu: Yeşil ve mavi.

Şunu iddia edebilirim ki Giresunlu, yeşili dolu dolu yaşamayı bilmiştir. Ancak, il merkezinden itibaren batıya doğru gelindikçe mavi ile dostlukları, yeşil kadar barışık olmamıştır.

Doğudaki Trabzon ve Rize’de balıkçılık, deniz adamlığı gibi unsurlar ön plana çıkabilmişken, Giresun il merkezinden batıya doğru denizin nimetlerinden yararlanma oranında azalmalar olduğu gözlemlenmektedir.

Tarım ve hayvancılık gereği yeşil hep sevilmiş, nedense balıkçılık bir türlü benimsenememiştir. Denize olan ilgi, hiçbir zaman ön plana çıkamamıştır.

Giresun, fındıkla tanışıp hayvanların beslenme alanı küçülünce, geniş otlakların bulunduğu yaylalar daha da cazip hale gelmiştir.

Üstelik sahilin artan nem oranıyla bunaltıcı sıcağı, insanların yaz aylarında yaylalara çıkmasında önemli rol oynamıştır.

Piraziz, Giresun’un batısındaki son ilçeydi. Yaylacılık, bu ilçemizde de bir tutkuydu. Her köyün ya da sülalenin bir yaylası vardı. Bektaş, Çatalçam, Kuşburnu, Kenger, Paşakonağı  gibi.

Bektaş, bu yaylaların merkeziydi. Yaylacılar, bazı alışverişlerini her Pazar günü Bektaş’a gelerek yaparlardı. Özellikle canlı hayvan pazarı, çok hareketli bir hafta sonu yaşardı. Bugünkü ikinci el oto pazarları gibi…

Alışveriş sırasında alıcı ile satıcının elleri birbirine adeta kenetlenir ve sıkı bir pazarlık başlardı. Eller birbirinden ayrılmadan dakikalarca süren pazarlık, “gör hayrını” diyerek son bulurdu.

Mollahasanoğulları, Piraziz’in soylu ailelerinden biriydi. Sülaleye adını veren Hasan, Nefsi Piraziz köyüne cami imamı olarak gelmiş ve bu nedenle de Molla Hasan diye anılmıştır. Piraziz nüfus kayıtlarında bilinen en yaşlı torununun torunu, 1869 doğumlu Abdullah olarak tespit edilmiştir. Abdullah’tan itibaren her kuşak için 25 yıl hesaplandığında, Molla Hasan’ın 1770’li yıllarda doğduğu düşünülmektedir.  

Mollahasanoğlu sülalesinin yayla olarak mesken tuttukları obanın adı Çatalçam’dı. Çatalçam, Bektaş’tan gelen vadi dışında, etrafının ormanlarla çevrili olduğu geniş bir plato üzerine kuruluydu. Bektaş’a olan mesafesi 13 kilometreydi. Güzel bir yaylaydı. Aslında yaylalarımızın hepsi güzeldi. Giresun’da, bir oda başkanının dediği kadar vardı: “İstanbul’un Laila’sı varsa, bizim de yaylamız var.”

Anlaşılan oydu ki Mollahasanoğulları da Karadeniz’in yeşilini sevmişlerdi. Mavi, onların da ilgi alanlarının dışında kalmıştı. Bugün için sahil kesimi ne kadar revaçta ise o yıllarda iç kesimler daha makbul tutuluyormuş. Anlatıldığına göre bunda en önemli rolü, denize yakın yerlerdeki sivrisinekler oynuyormuş. Değeri az olduğu için, mirasta kız payı olarak deniz kenarındaki bahçeler ayrılıyormuş. Acaba doğrusu bu muydu? Yoksa sahilde sıkışmak yerine geniş otlaklardan yani yeşilden yararlanmak arzusu mu vardı? Hırçın dalgalar mı itici geliyordu? Ya da denizden gelecek saldırılar ve şarapnel parçaları mı iç kesimleri cazip kılıyordu?

Molla Hasan’ın torununun oğullarından biri olan Mustafa, 1852 yılı doğumluydu. Bugünkü hâkim ve savcı sistemine geçilmediği Osmanlı döneminde “kadı” olarak görev yapmış ve Kadı Mustafa olarak anılmıştı.

O dönemde, özellikle kaza bölgelerindeki kadılar, o yörenin en önde gelen yöneticileridir. Bugünkü noterlik, belediye, yargı hizmetlerinin hepsi kadının yetkisindedir. Asker toplanması, lojistik hizmetlerin gönderilip gönderilmemesi gibi birtakım askeri işlerin görülmesi de kadıların görev alanına giriyordu.

Kadı Mustafa, Cevahir ile evlidir. Bu evliliğinden oğlu olmamıştır ama Piraziz’in önemli ailelerinden Çatalahmetoğlu Faik’in annesi Fatma, Kırcaoğlu Niyazi’nin annesi Emine, Terzioğlu Hüseyin’in annesi Havva dünyaya gelmiştir.

İlerleyen yıllarda Kadı Mustafa, ilginç olabilecek bir meslek anısı yaşamış, baktığı bir kız kaçırma davasında olayın mağduresine aşık olmuştur.

Bugün bu anıyı bize, Kadı Mustafa’nın torunu Nezaket Özdemir, hâlâ o yılların heyecanını duyarak aktarmaktadır. 1978 yılında kaybettiğimiz babası Emir Özdemir ve hemen ardından kaybettiğimiz annesi Dudu’nun anlattıklarından yola çıkarak.

O’nun anlattığına göre 1890 yıllarıdır. Karahasanoğullarından Zeliha, o muhitin en güzel kızlarındandır. Hani o güzelliği dilden dile dolaşan türden. 1870 yılında doğan Zeliha, henüz yirmisindedir.

Bir mayıs günü, ailesiyle yaylaya göç etmektedir. Her geçişinde güzelliğiyle biraz daha nam salan Zeliha’yı, yayla güzergâhında yerleşik Pelitoğulları, bu defa kaçıracaklardır.

Nezaket Özdemir’in bu konuyla ilgili ilginç bir söylemi de var:

“Sarıldığı dallar elinde kalmış.”

Kaçırılma esnasında Zeliha ağaçlara o denli tutunarak direnir ki, Pelitoğulları onu kaçırabilmek için bu dalları kesmek zorunda kalırlar.

Ancak saldırganların beklemedikleri bir durum olur ve olayı farkeden Yahyaoğlu Ali Efendi ve adamları, Gökçeali’de Tekke mevkiinde kızı kurtarır ve ailesine teslim ederler. Ailesinin şikâyeti üzerine yakalanan sanıklar Kadı Mustafa’nın huzuruna çıkarılır. Tarafları dinleyen Kadı, olayda suçu bulunanları şiddetle cezalandırır.

Olayın mağduresi Zeliha ise olanca masumluğu ile Kadı’nın ilgisini çeker. Aralarındaki yakınlaşma daha sonra evliliğe dönüşür. Kadı 38 yaşındadır ve ilk evliliğinden oğlu olmamıştır. Üstelik o yıllarda, ikinci eş için engel bulunmamaktadır.

Aradan yıllar geçmiştir. Zeliha artık 5 çocuk annesidir. İlk oğlu Emir, on altı yaşına basmıştır. Boyuyla, endamıyla dikkatleri çeken bir delikanlıdır. Bugün Gülyalı olarak bilinen Abulhayır eşrafından soylu bir aile olan Cörütoğlu Ahmet Efendi’nin kızı Dudu ile anlı şanlı bir düğünle evlendirilmiştir.

Düğünün yapıldığı yıl yine yaylaya gidilecektir. Göç hazırlıkları yapılır. Kadı Mustafa, görevi nedeniyle Piraziz’de kalacaktır. Ama eşi Zeliha ve 5 çocuğu, göçle birlikte yola çıkacaktır. O yıllarda bir evin, bir göçü taşıyabilecek kadar at ve katırları bulunmadığı için kiralık temin edilmekteydi.

Yetişkinler yaya giderken, küçükler, atlara yüklenen ve yöredeki adlarıyla hey ya da şelek denilen büyük sepetlerde taşınırlardı.

Eşyaların ve çocukların taşındığı 7 at vardır. Sabah erkenden yola girilmiştir. Hâlâ genç ve güzel olan Zeliha ve 5 çocuğu, zorlu bir yayla yolculuğu için son hazırlıklarını yapmışlardır.

Kadı Mustafa, onlara refakat etmesi, hatta dayanışma içerisinde olmaları için Piraziz’de aynı köyde yaşayan komşuları Alioğullarından Şakir’i ve Temel’i, yine Mehdioğullarından Şükrü’yü de yaylaya göndermiştir.

Bu göç öncesinde Kadı’nın ilk eşi Cevahir ve yeni gelin Dudu’nun Piraziz’de kalması kararlaştırılmıştır. Ancak Dudu Gelin’in sorumluluğu büyüktür. Kayınpederi Kadı olduğu için toplanan aşar paralarını iyi muhafaza etmesi gerekmektedir.

1910 yıllarıdır. Karadeniz Bölgesinde Rum ve Ermeniler yaşamaktadır.

1890 yılında, bölgede, 800.000 Müslümana karşılık 200.000 Rum ve 50.000 Ermeninin yaşadığı belirtilmektedir. 1914 yılında Trabzon’da yaşayan Rum nüfusun 350.000 olduğu tahmin edilmektedir. (Cemal Şener, “Topal Osman Olayı”)

İngiliz yanlısı tutumuyla tanınan İstanbul hükümetinden yüz bulan Rum çeteleri, Karadeniz halkını rahatsız etmektedir. Topal Osman’ın, laz uşaklarından oluşturduğu Kara Zıpkalılar ile Rum çeteleri arasında çatışmaların yaşandığı yıllardır.

Osmanlı Devleti, Balkan savaşının ve Birinci Dünya harbinin arifesindedir.

Ama yaşam devam etmektedir. Nefsi Piraziz’den başlayacak bir yayla yolculuğu için son hazırlıklar tamamlamak üzeredir.

Zorlu bir yolculuk yapılacaktır. 15 kilometre ilerideki Bozat geçilecektir. Bozat, ilginç bir konumdadır. Sahilden başlayan fındık alanı Bozat’ın biraz daha yukarılarında son bulur ve artık yeni bir bitki örtüsü ile karşılaşılır. Üstelik Karadeniz Bölgesindeki nüfus, sahilden bu mesafeye kadar daha yoğundur. 15 kilometreden daha iç kesimlerde ise nüfus yoğunluğu azalır ve orman köyleri başlar.

Zorlu ve meşakkatli yolculuk güzergâhında Paşakonağı yaylası da vardır. Paşakonağı’nın sahilden uzaklığı 40 kilometredir. Daha sonra Gölkıran, Dedekalesi, İnderesi, Çıtlama, Kızılev, Bakırlısu ve Ağılıot mevkileri geçilecek ve Çatalçam yaylasına ulaşılacaktır. Paşakonağı ile Çatalçam arası 20 kilometre olduğu için, sahilden itibaren toplam 60 kilometre yol, yaya olarak kat edilmiş olacaktır.

1910’ların bu ilk yaz günlerinde göç kafilesi Bozat’ı geçmiştir. En önde büyük amcalardan Mehmet Ali Efendi’nin oğlu Abdullah gitmektedir. Kendisi 40 yaşlarındadır. Hasta olduğu için daha erken yola çıkmıştır.

Her şey Uzunali mevkiinde olmuştur. Burası sahile 30 kilometredir. Kafile yolun yarısını bitirmiş olmanın rehavetiyle yol alırken birdenbire tabanca ve tüfek sesleri ortalığı inletmiştir. Bu, pusu kurularak yapılan bir baskındır. Kan ve barut kokusu içerisinde herkes şaşkındır. Zaten kilometrelerce yol yürüdükleri için yorgun ve halsizdirler.

İlk kurşunlar genellikle erkeklere yöneltilmiş, Alioğullarından Şakir ve Temel, Mehdioğullarından Şükrü cansız yere düşmüşlerdir.

Etraf toz dumana karışmış, Zeliha’nın gözü oğlu Emir’e takılmıştı. Onu yere düşerken gören Zeliha öyle bir canhıraş bağırmış ki sesi karşı dağlarda yankılanmış:

“Ümmeti Müslüman! Oğlum vuruldu ya…”

Ama bunlar onun son sözleriydi. Aldığı kurşunlarla bir gelin edasıyla ve halen ay kadar güzelliğiyle atın üzerinden yere süzülmüştü.

Oysa Emir, annesinin zannettiği gibi yere düşmemiştir. Olay yerindeki bir atı siper etmek için yere eğilmiştir. Gençliği ve dinamizmi sayesinde kurşunlardan sıyrılmayı bilmiş ve saldırılara karşı koymuştur. Bu karşı koyma sırasında bir yaralı veren saldırganlar hızla olay yerinden kaçmışlardır.

Baskında Kadı’nın göç kafilesinden 8 kişi hayatını kaybetmiş, ayrıca Emir’in kurtulmasını sağlayan at telef olmuştur.

20 yıl kadar önce yayla yolunda kaçırılma şanssızlığını yaşayan Zeliha, aynı yolda bu defa yaşamını yitiriyordu. Yıllar önce orman kanunu ile kız kaçıranlar, eylemlerine yine pusu kurup kan akıtarak devam ediyorlardı.

Ailesi ve yakınları baskına uğrayan Kadı Mustafa yıkılmıştır. Yayla yolunda baktığı bir dava sonucunda tanıdığı ve evlendiği, beş çocuğunun annesi Zeliha’yı yine yayla yolunda, hazin bir sonla kaybediyordu. Acısı büyüktü. Sonraki günlerde baskını gerçekleştirenleri yakalatarak hak ettikleri cezayı bulmalarını sağlamıştır.

Genç Emir, bu olaydan çok etkilenmiştir. Acımasız bir saldırı ile annesinin öldürülmesi, çok çabalamasına rağmen annesini koruyamaması onu büsbütün yıkmıştı. Babası ve yakınlarıyla birlikte geri dönerek, kaybettikleri yoldaşları için, son görevlerini yerine getirdiler.

Ama o bir yaylacıydı. Doğa, orman, hayvan onun olmazsa olmazıydı. En semiz koyunlar onun olmalıydı. En gösterişli atlar, en sevimli taylar ona yakışırdı. Boğalarının ve tosunlarının mahareti obadan obaya konuşulurdu. Sürüsünün sadık bekçisi köpeğini kendi elleriyle beslediği bilinirdi. Yaylacılık onun ve ailesinin yaşam biçimiydi. Ve gerçekten o yaylayı, yaylacılığı çok seviyordu. Babası, bir kadıydı. Ama ne o, ne de kardeşi Ali, devlet kademelerinde görev almayı düşünmemişler, bir tutku haline gelen yaylacılığı, toprağı, yeşili benimsemişlerdir.

Mavi mi?

Onlar da ilgilenmemişler. Hâlâ da ilgilenen yok. Bir kayığı ya da balıkçı motoru olan hiçbir Mollahasanlı duymadım. Denizle ilgilenen yakınlarımızı maalesef ben buraya not düşemiyorum. Ama gelecekte bir gün Mollahasanoğulları ya da Piraziz hakkında yazanlar, mavinin güzelliğine ve maviyle ilgilenenlere daha çok yer vereceklerdir.

Artık tarım ve hayvancılığın azaldığı, endüstri döneminin etkili olduğu 1960’lı yıllar ve sonrasında, kırsal alandan kentsel alana göçün arttığı görülmüştür. Bu da yaylacılık geleneğinde ciddi azalmalara yol açmıştır. 

Şimdi yaylacılık günübirlik yapılmaktadır. Eskiye dayalı yaşamı nostaljik olarak tatmak isteyenler, bugün bu arzularını günlük olarak yerine getirmektedirler.

Dileğimiz, yayla yollarımızın; pusu kurularak insanların öldürüldüğü ya da kaçırıldığı yollar olması yerine sevgi yolu, dostluk yolu olmasıdır.

 

 


EDİRNE’DEN PİRAZİZ’E BİR YOL HİKÂYESİ


O yıl Edirne’de çalışıyordum. İzin için mayıs ayını seçtim. Yurdeşen, artık emekliydi. Okulların kapanması için bekleme zorunluluğumuz da yoktu.

Hyundai’yi yeni almıştık. Elantra modeliydi. Yolculuğumuz problemsiz geçiyordu. Edirne’den Ankara’ya kadar uzanan otoyol yolculuğu keyif verici oluyordu. Ankara Samsun arasında zaman zaman çift yönlü yolda seyretmek mümkün olabilmekteydi. Çoğu yerdeki rampalarda bulunan tırmanma şeritleri seyahati biraz daha kolaylaştırıyordu. Yolun büyük bir bölümü tek yönlüydü. Ama kaplama dar sayılmazdı.

Oysa Samsun’dan itibaren Sarp sınır kapısına kadar devam eden Karadeniz sahil yolu 1950’li yılların sonunda, 1960’ların başlarında yapılmıştı.

Henüz ilkokul öğrencisi iken toprak zeminli sahil yolunu anımsıyordum. Sonra bana devasa gibi gelen yol yapım taşıtları ile çalışmaları hayranlıkla izlediğim yıllar geldi aklıma.

Sahil yolumuz o yıllarda asfalt olmuştu. Artık iki araba geçişirken, birisi durmak zorunda kalmayacaktı.

1960 öncesinin toprak yolu, yeni yolumuz yanında patika gibi kalmıştı. Üstelik yeni sahil yolumuz bölgenin yeşiliyle denizin mavisi arasında lacivert bir şerit oluşturmuş ve güzelliğe ayrı bir güzellik katmıştı.

O yıllarda ülkemizde yerli otomotiv sektörü faaliyette değildi. Araç trafiği azdı. Piraziz’deki bütün araçları tanıyabiliyorduk. Hatta kimin arabasının daha hızlı olduğunu, yarışta nasıl bir sonuç alabileceğini bile tahmin edebiliyorduk. Şoförlerin hepsini tanıyorduk. Onlar araba sürebildikleri için takdir edilen insanlardı. Meziyet sahibi kişilerdi. Hülasa hatırlı kişilerdi.

Ülkemizde hâlâ, yayalar yerine arabalara öncelik verilmesi belki de bu izlerin bir sonucu olsa gerek. Oysa batı devletlerinde, özellikle kent içi trafikte bütün araç sürücüleri öncelikle yayaların geçişlerini bekler, sonra taşıtlar yoluna devam eder. Çünkü yayalar hasta olabilirler, görme özürlü olabilirler, küçük olabilirler, dalgın olabilirler. Ama şoförlerin ehil oldukları kesindir. Onlara göre işi şansa bırakmamak için, ehil sürücülerin yayalara öncelik tanıması gayet doğaldır.

1960’lı yıllar Karadeniz insanının göç verdiği yıllar olmuştu. Maalesef demiryolu yoktu. Deniz vardı ama maalesef denizyolu da mevcut değildi. Bu nedenle geliş gidişli bu asfalt yol, ilaç gibi gelmişti. Hele 1960’lı yılların hemen sonunda ilk yerli otomobillerimizin üretimine de başlamıştık ki yol biraz daha önemini hissettirdi.

Oysa şimdi ikibinli yıllara adımımızı atmıştık. Araçlar sayıca çoğalmıştı. Güçlü ve hızlıydılar. Yol şimdi eskisi kadar geniş değildi. Araçların sayıca çokluğu ve hızları yol kaplamasını adeta daraltmıştı.

Şimdi kırk yıl sonra yol çalışmaları yeniden yapılıyordu. Bunu yol boyunca gördüğümüz tabelalardan ve yol yapım çalışmalarına katılan devasa araçlardan anlayabiliyorduk. Denizin dolduruluşundan anlıyorduk. Yola hayır diyemiyorduk ama sahilin bozuluşunu da içimize sindiremiyorduk. Deniz, bir gün öcünü alacak mıydı acaba?

1960’lı yıllara ilişkin anımsayabildiğim bir şey de ramazanın kış aylarına rast geldiğiydi. Şimdi iki yönde çift şeritli yolun yapıldığında da ramazan, kış aylarına isabet etmişti.

Karadeniz sahil yolu, ramazan ayının bir daha kışa rastlayacağı bir dönemde mi otoban olacaktı.

Kim bilir?

1960 öncesi toprak yol.

1960 sonrası asfalt yol.

2000 sonrası duble yol.

Bugün bu kronolojik gelişmenin kanıtını, Piraziz’de oturduğumuz Denizkent sitesindeki evin hemen önünde görebilmek mümkündür. Yanıbaşımızdan geçen derenin üzerine 1960’ların çok öncesinde yapılan köprü, şimdikilerin inadına sapasağlam ayakta durmaktadır. 1960’larda yapılan köprü ise günümüzde yan yol olarak kullanılmaktadır. 2000’lerin başında yapılan duble köprü ile birlikte dört eser, ülkemizin kat ettiği gelişmeyi de simgelemektedir.

Samsun’dan Piraziz’e kadar 180 kilometre mesafe vardı ve bu mesafe üç saate yakın bir sürede kat edilebiliyordu.

Yeşilin her tonundaki giysilerini çoktan giymiş sahil şeridini izlemek doyumsuzdu. Fındık bahçelerindeki menekşeler yeşil örtü ile o kadar uyum içerisindeydi ki...

Sıkça rastlanan yağmur,  yerini bu defa pırıl pırıl bir havaya bırakmıştı.

Deniz ve sahil çok güzeldi ama Karadeniz sahil yolunda araba sürmek o kadar kolay değildi.

Her zaman olduğu gibi ilk olarak yakınlarımızı ziyaret ettik. Annemin en yakın arkadaşı Ercan’dı. Ercan benim yeğenimdi. Annemin de bilmem kaçıncı torunu. Hesaplanmazsa bilemem. Benim de yıldızım barıştı Ercan’la. Dört yaşındaydı, ama her çocuk gibi bilmediği bir şey yoktu. Emine Gelin’in öğrettiği yeni manileri ezberlemiş, özellikle içerisinde argo olanları daha bir hünermiş gibi söylüyordu.

Tatilimizin üçüncü gününde Edirne’den telefon geldi. Bir konser için gelen ses sanatçısına yönelik silahlı saldırı olayından dolayı tatili kesip göreve dönmem isteniyordu.

Dönüş hazırlıklarını bitirmek üzereydik ki Yurdeşen,  Birol’un aradığını söyledi. Birol, Ercan’ın babası ve benim küçük kardeşimdi.

-Abi, bir devre arkadaşını veriyorum, dedi.

Telefondaki sesi hemen tanıdım. Nail’di. Nail Trabzon’da görev yapıyordu. Eşi ve oğlu Evren ile Ankara dönüşü Birol’un iş yerine uğramışlar, bizim Piraziz’de olduğumuzu öğrenince de hemen aramışlar.

Nail’le polis koleji sınavlarına birlikte girmiştik. 1970 yılında Ankara’da aynı otelde kalmıştık. Babalarımız da birbirlerini tanımışlardı. Kolejde, polis akademisinde sıra arkadaşıydık. Kendisi Tekirdağ’lıydı. Zaman zaman görüşüyorduk. Her ikimiz için de sürpriz oldu.

Ancak ne var ki biz dönmek zorundaydık. Nail’e, kardeşimin iş yerinde beklemesini söyledim. Eşyalarımızı son kez kontrol edip evdekilerle vedalaştık ve Yurdeşen’le birlikte Birol’un yanına gittik.

Nail’i üç yıldır görmemiştim. Oğlu Evren büyümüştü.

-Sekizinci sınıftayım Erol Amca, dedi.

Tatili yarıda bırakıp dönüyor olmama şimdi daha çok üzüldüm. Nail’le güzel günler geçirebilirdik. Çok samimiydik. Ona her şeyi olduğu gibi anlattım. Yarım saat kadar beraberlikten sonra yola çıkmak zorunda kaldık.

Ancak Naillerin gitmesini istemiyordum. Küçük bir plan yaptık. Buna göre ben varmışım gibi kardeşim Birol kendileriyle ilgilenecekti. Yol yorgunuydular. O günü Piraziz’de geçirecekler, ertesi gün gideceklerdi.

Evimiz sahilden bir kilometre kadar içerdeydi.

Bizim ayrılışımızdan sonra yürümeye karar vermişler. Birol’un, dükkanından  ayrılmasını istememişler. Bunun üzerine Birol da kendilerine refakat etmeleri için Coşkun’a rica etmiş.

Coşkun, yirmi beş yaşlarında, herkesin işine koşan bir gençti. Sabit bir işi yoktu. Günlük çalışır, günlük yaşardı. Matrak bir yapısı vardı. Herkes onu konuşturmayı severdi. O da keyifliyse herkese göre gerekli lafları esirgemezdi. Başkalarına karşı saygıda kusur etmezdi. Kendisine fazlaca itibar etmeyen, kılığı kıyafeti yerindeki birine bir gün “Senin o boğazındaki kravatı ben çöteme bağ bile yapmam” dediğini hiç unutamam.

Ertesi gün Birol telefonla aradı. Misafirlere gerekli ilgiyi gösterdiğini, onların da hoşnut ayrıldığını bildirdi.

Bir gün sonra, Edirne’de çalışırken otobüs terminalinden gelen bir haberle adıma bir koli gönderildiği söylendi. Bu bir video kasetiydi. Rize Ses seyahatle göndermişler. Naillerin, Piraziz’de geçirdikleri saatleri kasete kaydettiklerini, içindeki Evren’e ait nottan anladım.

“Erol Amca, gördüklerimi sizinle paylaşmak istedim.”

Kaset, zumlanmış masmavi bir çift göz görüntüsüyle başlıyordu. Bu, babasının gözleriydi. Kamera, bu maviden başka bir maviye geçiş yapıyordu. Denizin mavisine. Sonra Piraziz’in yeşiline.

Evren, kırk yıllık kameraman gibi çekim yapmıştı. Görüntüdeki güzellikleri sanki ben hiç görmedim. Oysa daha iki gün olmuştu ayrılalı.

Piraziz’i Edirne’den seyretmek daha bir anlamlıydı. Piraziz, Edirne’den daha bir güzel görünüyordu.

Bu güzellikleri izlerken fonda romantik bir Karadeniz ezgisi ne hoş olurdu diye düşünüyordum ki tanıdık bir ses, “Burası Erol Abimin okuduğu ilkokulun yeri” diyordu.

Bu Coşkun’un sesiydi. Coşkun’un sesine daha birçok ses karışıyordu. Çünkü günlerden perşembeydi. Perşembe, Piraziz’in hafta günüydü. Kadınlar en çok perşembe günleri çarşıya iniyorlardı. Piraziz o gün daha çok kalabalıklaşıyordu, daha çok hareketleniyordu.

Ne tuhaf! Henüz iki gün önce ayrıldığım yerin, amatör bir elden çıkmış görüntülerini, sanki kırk yıldır ilk kez görüyormuşçasına yeniden seyrediyordum.

Coşkun, üç yabancı kişiye rehberlik yapıyordu. Bir yandan da anlatıyordu. Fonda daha birçok ses vardı. Satıcıların sesleri, kadınların sesleri, köylere gidecek minibüs muavinlerinin sesleri.

Coşkun’un ilginç kişiliği sözlerine de yansıyordu. Dobra dobra ve yorumsuz konuşuyordu. Bir süre susuyor, sonra yeniden devam ediyordu:

-Babam söyledi, gopça kadarmış, sonra Şıflı’ya ortaokula gitmiş. Orayı da bitirince Borucugilin oğluyla polis kollecine gitmiş. Garasano Durmuş’un torunu ve yiğeni de onlarla okumuş...

Sonra ilçeyi tanıtmaya devam ediyordu:

Habu kavlan ağacı Piraziz’in sembolü gibidir. Belki de 150 yaşında vardır. Garallolarının içanesi yapılmasaydı öteki dalı da şimdi haburaları serinletecekti... Bu cadde, Değmen caddesi. Eskiden yol burdan gidermiş. Şimdi bu yolun yerine el, denizi doldurup yol yaptı. Haşu binada değmendi. Şimdi çalışmıyor. Eskiden her evin bir çiten darısı oluyordu. Un, burda ünüyordu... Haşura kadınlar pazarı. Bakraçla getirdikleri yoğurtları, külekle getirdikleri tereyağlarını burda satarlar. En büyük müşterileri lokantacılardır. Memurlar da burdan alışveriş yaparlar. Haşu kadının önündeki melocan. Muflaması çok has olur. Üstüne de bir yumurta kırarsın. Şu da fındık tırmıtı. Soğanınan yağlanınca et gibi yemeği olur. Ala bohçanın üstündeki de çalı çileği. Pancarı görüyoz mu, aynen yayla pancarı gibi. Habu bezene de su gibi. Gayganası çok has olur. Bu, kaldirik. Pancar diblesi gibi yemeği yapılır. Şu hoşuran. Onun da kaldirik gibi yemeği olur.

Coşkun, kendine özgü edasıyla misafirlere Piraziz’i anlatıyordu. Kamera bir görüntüden başka bir görüntüye geçiyordu:

-Birolların tükkanının arkasındaki konak Naim Beylerin. Naim Bey, bu konak için dede yadigârı demektedir. Kendisi Tiralilerdendir. Eskiden milletvekilliği yapmış. Gazetecilik yapmış. Şimdi kitap yazmaya devam ediyor. Çok kitapları var. Kitaplarında Piraziz’e de yer vermiştir. Kışın İstanbul’da yaşar, yazın buraya gelir... Kasaplar, eskiden yola çok yakındılar. Sonra deniz kenarına alındılar. Şimdi yol denizden geçince halleri nolucak, belli değil. Eskiden sekizi birden arı gibi vızır vızır çalışırdı. Tükkanların içi dışı insanlarla vısvıkiç dolardı. Köfte ve purzula yemek için ta Ordu’dan, Giresun’dan gelirlerdi. Yolcu otobüsleri ile İstanbul’a, Ankara’ya gidenler de etlerini burdan alıp götürürlerdi. Şimdi et bahalandı. Millette para yok. Burda hep düve ya da inek kesilir. Mal, cenikte yepelek otu yayılır ama malın etine esas nezzeti yayladaki gırtıl otu verir.

Coşkun, ilçe jandarma komutanlığı binasını, belediye başkanlığını, PTT binasını gösteriyordu. Daha ilerde kaymakamlık binası ve sağlık ocağı vardı. Yenimahalle’de, Şeyhli yolu ağzında, Melemez’in Aşkı’yla karşılaştılar.

-Ula Aşkı, haşimdi sa çatmam iyi oldu. Habunlar Erol abinin misafirleri. Gel beraber gidelim.

Sonra Şeyhli yoluna girdiler. Anlaşılan, eve kadar olan bir kilometrelik yolu yürüyeceklerdi. Misafirlerin, pazar alışverişlerini bitirip eve dönenleri izlemeleri ve görüntülemeleri üzerine Coşkun ve Aşkı bilgi vermeye devam ediyordu:

-Kadınların sırtındakiler şelek. Aslında fındık zamanı kullanılır. Daha büyükleri ise heydir. Şimdi bu şeleklerle kadınlar pancar patak ne bulurlarsa Perşembe günleri pazarda satmaya getirirler. Eskiden nenemler harmanda kolan dokurlarmış. Şelekleri ve heyleri sırtlarında taşırken, bu kolanlar omuzlarını kesmezmiş. Kolanların biraz küçükleri ise bağcak oluyor. Bağcak da küçük eşyaları taşımak için kullanılıyor. Şimdi artık dokuyan yok.

-Emek horutmaz da onun için.

-Habu yafidi Memed. Yafidi Memed’in kış yaz girebisi, kazması, girintisi elinden düşmez. Havu üstündeki gamsilesini, gasmik bağlasa da eyninden çıkarmaz. Onu bazen bir geçeğe çıkmış ağaç budarken, bazen tarla kazarken, has baldıcan, ham baldıcan dikerken görmek mümkündür. Hışır bir el arabası ile bazen epice taş taşır. Harmanın peyini yapar. Fıraktının cablaması tez kuruyup çürüdüğü için peyi daha çok tercih eder. Geçen gün Taliplerin malı tallasına girmiş. Yediği yetmemiş gibi hep tallayı hışırlamış. Kızınca gine aynı lafı söylemiş: Hayrı kesilesiceler.

Görüntüde pazardan dönen iki kadın vardı. Bellerinde peştemalleri, başlarında şalları olduğu için tanıyamadım. Evren, bir yandan yolun kenarına kadar güzelliklerini esirgemeyen menekşeleri görüntülerken bir yandan da kadınların hararetli konuşmalarını kaydetmişti:

-Gız anam bacım, pancar çorbası bişirmesi bilmiyen gelin olur mu? Anası babası hiçbişi öğretmemiş. Bişi söylüyom, melül melül gözüme bakıyor. Öyle diyelip duruyo. Gız anam, daha ilk günden çocuğa kalmış. Çocuk da onun gibi danama azgunu olursa sen işe bak. Bi de ana olucak. Onun çocuğu da onun gibi feşel olur valla. Geçen gün bir bezene gayganası yap dedim. Hiç oralı değil. Bakim, dible yapması biliyo mu diye pancarı önüne koydum. Nerde? Bizim ki, gövelti şeyleri çok seviyor. Oğlan da öyle. Ne melocan pişirebilir, ne tırmıt kavurması. Serenti de az gine taflan turşusu vardı. Onu yağla dedim. Tasal anam, tasal. Çok tasal. Serenti de bir elma bulmuş. Elma da göğnümüş de göğnümüş. Kelçüğünü bari yal kabına at. Nerde! Bize öyle söylendi mi, biz seğirdi gine gider, tayıradak yapardık. Ugufinen yapmasak kaynanam dünyanın lafını ederdi. Yalu yulu yere laf işitmemek için işimizi tayır tayır yapardık. Üstüne başına o kadar öte beri aldık. Gine ebrük basma eyninde. Başındaki cember bir haftadır yunucak. Halbusem o kadar cemberi var, o kadar yaşmağı var. Dün akşam, tavukları afıra at dedim. Sen, iki cücüğü unut. Davun çıkasıca çakal almış. Emme eyiş ağızlı gine badır badır konuşmayı biliyo.

-Gız, bizimkiler ondan az mı? Dün talladan geldidim. Az söykeneyim dedim. Öyle telefsidiydim ki geline, ayran talpala da içelim dedim. Getirdi ama, elicek başlı gine, gözüme sokucak gibiydi. Güccük gelin ondan daha kan ayaklı. İş yaparken hiç sasaklanma bilmez. Dün baktım. Sabah mal, yayımdan er gine geldi. Yalını verdi. Önlerine yeygü attı. Sonra aşanıya girdi, bakırı yudu. Onun yuduğu kapkacak yaldır yaldır ediyor. Tepruşları ayrı, sırçaları ayrı gine tereğe dizdi. Atişe makana suyu attı. İlistirden geçirdi. Yağladı. Biraz has baldıcan doğradı. Bostanlar şalağa kaçmış. Has gine yudu ve doğradı. Az gine zeytinyağı koydu. Eli yakışıyor anam bacım. Üstüne de bi kaç zeytini has gine yerleştirdi. Aha sa oldu bir salata. Az gine fasile turşusu vardı. Küpten çıkardı. Soğanlı gine yağladı. Gülüzar çok tasal. Havalar çoktan ısındı, aruk gözlü gine, peşkoyu yeni kaldırdı. Oğlanların büyüğü aha onbeşine girdi. Pontulunun paçası sökülmüş. Sen sanki iğne bulamadın. Yorgan iğnesiyle kandaklamış. Koca çocuk, artık utanıyor. Annesine bazı diyemediklerini Kıymet yingesine söylüyor. Geçen gün yingesine, “tekçem annem sen olsaymışsın” demiş.

Görüntü bu defa Kırot’taydı. Toprağı oldukça kireçli olduğu için Kırot, o yörenin fındık dikili olmayan ender alanlarından biriydi. Büyükçe bir harman yerini andırıyordu. Çocuklar için de iyi bir oyun yeriydi. Ses, zaman zaman kayboluyordu. Aşkı ve Coşkun bazen bir şeyler anlatıyor, bazen de kendi aralarında konuşuyorlardı:

-Ula Coşkun, ben habu arayı ne zamandır yöri gine gitmemiştim. İsin çavuşlarla Bostano köplüsü arası da baya varmış. Cıgara da bitti. Sen de cıgara içmezsin ki. Ha şimdi kösmüğü bile burnumda tütüyo.

-Habu Kırottaki çocuklar kimin acaba?

-Güller’in kiracısınınkilerle Aslanut’un uşaklarına benziyo. Uçurmak uçuruyolar. Herhasıl kandil almaca oynuyolar.

Başka iki kadının sesi kasete aksetmişti. Görüntüye girmedikleri için tanıyamadım.

-Gız, habu Bostano deresinin göden sesi hiç bitmez.

-Gödensiz dere olur mu?

-Adamlar yümseklerden geldiler. Derenin habu govuğuna ev yaptılar.

-Şennik de yapmışlar. Fasile çangalı da dikmişler emme bu tallada ayakta diyelmek bile zordur.

-Gız, bu dere yatağında kışın adam soğuktan buyar.

-Bıldır haburda bir cavanağa dutulduydum. Mübarek carıl carıl yağmıştı. Hiç unutmuyom. Her tarafım ciscibit ıslanmıştı.

Evren’in kasetine takılanlar arasında harmandaki konuşmalar da vardı. Harmanda Coşkun’un dedesi, annesi, babaannesi, ablası Arziye’yle küçük kardeşi Gülsüm vardı:

-Arziye, havurdan ba bir gısım darınen bi gısım çeç fasile getir. Habu tatallamanın içine  atmayınca hiç dadı duzu olmuyo.

-Kapıyı da germe ger açık bıraktı. Anam, bu siyekler çocuğu yiyecekler. Gız, beşiğe de bi annakla da öyle gel.

-Güssüm sen de biraz anuk topla, nezecüklerinden olsun.

-Güssüm kızım, havurdan ösoyu ba ver de öyle git. Habu cıgari yakim.

Kameraya yansıyan görüntülerde üç de ilkokul öğrencisi vardı. Doğrusunu söylemek gerekirse kimin çocukları olduklarını bilemedim:

-Dün akşam Hacca bibimler bizdeydi. Hacca bibim gelirken bir çöte gostil getirmiş. Annem gostilleri haşladı. Bi has olmuştu ki.. Mediya ablam da pool pişirdi. Ben poolu daha çok yiyince Hacca bibim kızdı. Poolu hapur hupur yedin emme gostil haşlamasını gıdım gıdım yiyosun, dedi.

-Dün ilkindide bizim kapıda da çekiş oldu. Annemle Gülüzar yingem çekiştiler. Gülüzar yingemin sarı düvesi bizim tallayı heleklemiş. Darıyı hep kırmış. Tallanın her tarafını çavuna katmış. İptin annem çok ilendi. Sona da yingem düveye saydı. Yeykin ağacına bağladı. Sa, su sel yok, dedi. Eline aldığı ışkın çubukla bir iki vurdu. Bir yandan da yalmacını hazırlıyordu. Afır hep kemre olduğuna iki şelek kavsuğu altlarına attı. Kavsuk geçen seneden beri kurumuş, gasgatiramiç olmuştu. Annemi bu kadar hiddetlenmiş görmemiştim. Ellerini beline koydu da Gülüzar yingeme döndü. Sona da “gavur ermeninin gızı, annama gel bakim,” dedi. “Orda burda goculuk yapmayı, ona buna ayama takmayı bilirsin de habu düveye sahip çıkamazsın. Talla zamanı kızı keşiğe bile göndermedidin.”

-Ben böön, öğlünçağ annemi garılar bazarında buldum. Annem, Gülşen abamın dikdiği yeni entarısını giymişti. Başına da Zaliye bibimin İstanbul’dan getirdiği yaşmağı çekmişti. Haşlığımı ondan aldım. Bazara getirdiği melocan ile fındık tırmıtını tapan tapış etmişler. Bir gıdık mantar bile bir milyona gidiyomuş. Öğlüne kadar hepsini satmış. Bakırcıdan bir güğümle bir muflama tavası almış. Sahanla tepruş tabaklar bakırcıda çok bahalıymış. Annem de onların yerine sergiciden sırça tabak almış.

Evren, fındık ağaçlarını ekrana getiriyordu. Anlaşılan bu yıl mahsul iyi olacaktı. Ancak kamera bir süre sonra bir şemsiyeye sabitleniyordu. Halis dayı şemsiyeyi ceketinin boyun kısmından arkaya asmış, öyle taşıyordu. Bu, Evren’in alışık olmadığı bir yöntemdi. Dikkatini çekmiş ve kameraya almış. Halis dayı, Harun amca ile pazardan dönüyorlardı. Fındığı mı konuşuyorlardı acaba diye kulak verdim:

-Geçtiğimiz Pazar günü, habu bizim Murat’ın düğününde ne tabanca atıldı biliyo musun? Millette envayi çeşit tabanca var gardaşım. Mollasano Remzi’nin tabancasını basturan olmadı. Ula herifte bir turalı polis var, bana mısın demiyo. Sanki tabancanın ağzından ateş gibi gıpgızıl yalo çıkıyo.

-Haco Fikri’nin ki tutukluk yapmış, öyle mi?

-Haco Fikri’ninki, onunkunun yanında tabanca mı? Gerçi tabancası yaldır yaldır ediyor ama tutukluk yaptıktan sonra hiç kıymeti yok. Ta Bozat’tan duymuşlar tutukluk yaptığını.

-Yeykin ağacına ayna koymuşlar dediler.

-Her defasında Çolak Fahri’nin İsin aynayı çığçeç etti. Ayna şangur şungur aşağıya inerken millet İsin’i cıbbana kattı.

-Zaten İsin’in olduğu yerde bir cayırtı kopar.

-Başka düğünlerde de en iptin İsin aynayı vurur. Sevimli de birisi kerata. Gıravat mıravat takmaz ama eyni başı temizdir. Gıl franga giyinmeyi pek bilir.

-Geçen Yaslon kahvede söylüyorlardı. Tulumon orda bir uşak, ağaçtaki kabartlak inciri bile vuruyormuş.

-Ula ne kabartlak inciri? Herif, incirin bideğini bile çığçeç ediyomuş.

-Dün sabah Eyritallada malı yayarken fındığı vuran bir kavlan ağacı vardı. Onu kestim. Üç katır yükü yarmaçası çıktı. Balta da iyice köreldiydi. Evin yanında kösereye tuttumda, bir de bilo verim dedidim. Delecen gözlü gine İsin geçiyordu. Yoldan ağarı “Harun emmi”, dedi. “Ne kadar bilolarsan bilola, ayna yeykinden girebinen, baltayınen düşmüyor.”

Sahilden baba evimize gidinceye kadar iki köprü geçilirdi. Bize daha yakın olanına “Bostano” köprüsü denilirdi. Bostanoğlu ile ilgisi ne kadardır bilinmez ama bu kelimeden kısaltılmışa benzemektedir. Öteki köprünün belirgin bir adı yoktu. Genellikle “alt yanki köprü” diye anılırdı. Bize yakın olan köprüden itibaren dededen kalma fındık bahçelerimizin sınırları da başlardı. Büyükbahçe, Yolüstü, Kırot bu bahçelerimizden bazılarının isimleriydi.

Evren’in kamerası fındık ağaçlarının dalları arasından denizi görüntülüyordu. Görüntü sonradan denizden ayrılıp yeşilliği takip ederek Kırot’a uzanıyordu. Kırot’ta 4-5 çocuk uçurtmaları ile meşguldüler. Evren; varsa yoksa yeşili, maviyi, biraz da yolda yürümekte olan yerel giysili insanları görüntülemiş. Nail, ekranda en az görülenlerden. Coşkun ve Aşkı ekrana gelmeseler de sesleriyle hiç de uzakta sayılmazlar. Büyükbahçe geçilirken çocukluğumuzun ablaları olan ve konuştuklarında daha iyi tanıdığım üç kadın görüntüleri ve sesleriyle zaman zaman ekrana geliyorlardı: 

-Sen yaylıya ne zaman gidicen Anşa?

-Uşakların okulu bitmeden yaylıya mı gidilebiliyor? Dee bir ay var diyolar.

-Kız sen sefittin mi? Kirez ayının sonunda okullar paydos olucak ya.  

-Ne bilim anam bacım, ablurdan beri aha bir ay geçti. Hepsini aklımda tutabiliyo muyum? Bıldır da vaktin nasıl geçtiğini anlıyamadım. Bir de baktım ki gölü göçü yüklemiş, ceniğe dönüyoruz.

-Ömralcuğazıma birkaç çın üzüm gönderim dedim emme ezilir diye gönderemedim. Bazardan iki karpuz, iki kavun, biraz da çefteli aldım. Çefteliyi ezilmesin diye kozaklarından seçtim. Bizim keyfanı meyve diye ölüyo. Üzüm gönderemince nerdek yaparlar diye bekmez gönderdim. Oğlanın bu sıralar madası yoğmuş. Pasa öksürüyomuş. Keyfanı için de iki peşkirle bir peştembal koydum. Aliye’ye diktirdiğim pazen entarıyı da torbaya koydum. Imık gine giyer dedim. Haşimdi Ömral’ımın, Camidüzüne doğru seğirdi gine araba önüne geldiği gözümün önünde.

-Ispoon arabası Çalıobadan öte yana gitmiyor diyorlardı. Yol bozukmuş.

-Daha dün gelmiş ya araba. Kenger’e kadar yol açıkmış. Bizim Çatalçam’dan Osman’ın oğlu elinde çakakla oynarken barmağına kıymık batmış da, çıkaramamışlar. Osman diyomuş ki “Nedir benim çektiğim bu oğlanın feşelliğinden, beni ey gine yürek aluğuna koyacak”. Oğlanın sancısı çok olduğu için Giresin’de, sağlık ocağına getirmişler de orda aldırmışlar. Oğlan ağlarken Hasan emminin koyun enüğü üğürmüş de üğürmüş. Keyfanı, “Bu enük boşuna üğürmez, oğlanın acısı çok, bak havu enük bile bunu hissediyor” demiş ve oğlanı öyle yola koyup ceniğe göndermişler.

-Bizim Hasan’ın da var ya feşel bir uşağı. Okan dedikleri. Ünsiye’nin “tellik burun” diye ayama taktığı oğlan. Uçurmağı evin kalemliğine takılmış. Alıcam diye sen evin şımasına geçek daya. Derken havurdan düş. Balli bacaklı gine, ayağına çölük batmış. Sağlık ocağında aldırmışlar.

-Havuncacuğazı niye habu cenikte tutup da sakırtlaklara yedirirler, bilemedim. Çocuğun buğazı uzadı. Ey gine saplıyak buğaz oldu. Telefsi gine burda duracağına yaylıya gönderelim de yüzüne gözüne kan gelsin demeyi bilmezler. Koyun sütüne fırın darısı ekmeği doğrayıp öğmeç yedirseler yeter.

-Gız benim de haşimdi yiyesim geldi. Neyidi o eskiden. Fırın darısının apayrı bir kokusu olurdu. Ekmeği ağızda un gibi dağılırdı. Gulle gine yesen bile yiyebiliyodun.

-Ekmek yapılan saçlar şimdi yok oldu. Atişe gelen tarafı cilim çamuruyla has gine sıvanırdı. Ekmeği yavaş yavaş ve yanmadan pişirsin diye.

-Cörüto kızının petil ekmeği de çok has olurdu. Sacın üstünden iner inmez, üstüne mal yağı sürülünce dadından yenmezdi. Yağlı ekmeğe en çok çocuklar sevinirlerdi. Petil ekmeği buğday unundan olduğu için ancak hali vakti yerinde olanlar yapabilirlerdi.

-Buğday deyince bulgur çektiğimiz günler aklıma geldi haşimdi. Gaynanamın dibeğinde elicekle az mı bulgur dövdük. Çekilen bulgurlar has gine yunur, harmanda çadırın üstüne serilirdi.

-Şimdi ne saç kaldı, ne sacıyak. Dibek de kalmadı, elicek de kalmadı.

-Pazar ekmeği evin kapısına kadar geliyor şimdi.

-O zamanlar bir başka oluyordu. O kadar fındık elden geçiyordu. Kaç kavsuk çuval, bahçadan harmana taşınıyordu. Kabuk, elle atlanıyordu. Patoz matoz nerde? Tayır tayır atlanıp çöte yarışı yapılıyordu. Az şuraya söykeneyim diyemezdin. Gaynanamı, fındıktan önce bir gasivet alıyordu. Bahçanın tikeni vurulacak. Az bıraksan andır tikenler adam boyunu geçiyordu. Sonra yırtık çuvallar yamanacak, sökükleri dikilecek. Kız büyüdü. Ona çöte alınacak. Geçen sene kırılan dırmığın yerine yeni dırmık alınacak. Küreğin sapı değişecek. Yümseklerden ırgat bulunacak. Solama edilecek.

-Bizim ki de fındık daha daldan kurtulmadan “acaba yağacak mı?” telaşına düşerdi.  “Yağmadan harmanı kürenen bir çevirsek, sonra da bir ayak vursak” diye sayıklamaya başlardı. O iş bittikten sonra kabuk atlama konuşulurdu. Kabuktan sonra çeçlerin seçilme işi başlardı. Havu güneşin annanda çeç seçerken ter adamın sırtından çıkardı. Öyle telefsiniyordu ki iki saplıyak ayran az bile geliyordu. Sonunda çeçler çuvallanıp evin en güzel yerine diziliyordu. Geçen seneye göre kaç çuval fındığın daha az olduğu ya da fazla mı olduğu, ancak çeçler çuvallanınca belli oluyordu. Gine iş bitmiyordu da bu sefer hoduk atlama işi başlıyordu. Hoduk fındıklar az gine ıslatılınca daha kolay ayıklanıyordu. Hoduklar bazen de kışa kalıyordu. Kışın hodukları görünce “habu kış haçan geldi” diye aklıma geliyordu. Demek ki havu aralar darılar toplanıyordu. Kurutulup çitenlere dolduruluyordu. Alaflar bağlanıyordu. Kış için malın altına galaz toplanıyordu. Bir iki güllük yığını yapılıyordu. Çöğörler kesiliyordu. Havu adı batasıca çöğörleri nettiğimizi şimdi hiç bilmiyom. Demek ki hoduk, bu işlerden ağarı kışa kalıyordu. Kışın da adama, bulmuş gibi geliyordu.

-O zamanlar tasallık diye bişi yoktu. Bir adamın iki adam olduğu zamanlardı. İş başında sasaklanıldığı görülünce uslular hemen bir laf ederlerdi.

-Eskiden evin garıları öğlin yemeği için eve gelmeyi hiç sevmezlerdi. Haşimdi televizyonda Rozalindalar, Marialar çıktı ya, herkes yemeği ben yapimde getireyim diye hemen eve koşuyolar.

-Duduya halam bile havu yaşta hiç gözünü ayırmaz, bütün dizileri ahrına kadar seyredermiş. Geçen gün gelin söylüyordu. “Bir ayran talpala da içelim” demiş. Gelin de tencerenin dibindeki yoğurdu tencereden ağarı talpalamış da küçük bir tasla Duduya halama vermiş. Gelin daha tası goğuz etmeden, seninkinin gözü televizyonda ya, doldu sanıp “evlülü gelin, evlülü” diye tası çekiyormuş.

Evren’in kamerası, Ali Nuri Özdemir’in o güzel evini, evin merdiven girişindeki ve balkonlarındaki sütunları yakın çekime almıştı. Fonda yine Coşkun ve Aşkı’nın sesi vardı:

-Habu Mollasano Ali Nuri ne has ev yaptırmış haburuya.

-Ula sen ne diyon. Yeni ev yaptıran herkes şimdi bu evden model alıyo ya.

Artık ses kesilmişti. Ekranda evin sütunları vardı. Sonra bir çıt sesi duyuldu.

 

 

 


YÖRESEL SÖZCÜKLER


 

Ablur: Nisan

Abraş: Yaramaz, çilli, çopur yüzlü

Ağu: Zehir, avu

Ahir güz: Kasım

Akunduruk: Çam ağacından elde edilen sakız

Aladana: Bir mantar türü

Alaf: Koçanı koparılmış mısır bitkisi

Alamuk: Bulutlu havanın sıcak ve bunaltıcı hali

Alaşman: Gelişi güzel giyinmiş olan

Aldak basmak: Koşarken ya da kaçarken ani yön değiştirmek

Alıştırmak: Ateşi tutuşturmak

Analanmak: Yatıp yuvarlanmak

Anç ki : Demek ki

Andır: Kötü, fena, lanet

Angaz: Büyük, ağır ve hantal eşya; kaba inşaat

Angıramak: Avazı çıktığı kadar bağırmak

Annak: Anlak, meydan, görülebilen yer

Annaklamak: Uzaktan bakmak, gözlemek

Anuk: Nane

Aşana: Mutfak

Avara etmek: Meşgul etmek, oyalamak.

Avara: Boş gezen

Ayalmak: Yeni uyanmak, ayılmak

Ayama: Takma isim, lakap

Aycuk: Azıcık

Badanaç: Patinaj

Badır badır konuşmak: Gerekli gereksiz konuşmak

Bağcak: Eğrilmiş yünden dokunan taşıma ipi, küçük kolan

Baldıcan: Patlıcan

Bardabaş: Dağınık, geçimsiz

Bek: Sert

Bekitmek: Kuvvetlice vurmak

Besbelli: Herhalde, belli ki

Bezene: Bezelye

Bıldır: Geçen sene

Bibi: Büyük hala

Bidek: İncirin minik hali

Bileki: İçinde ekmek yapılan çamurdan kap

Bilolamak: Eğelemek

Bitduma: Azıcık, citduma

Bitemiye yapmak: Bir işi ara vermeden, bir defada yapmak.

Bitemiye: Defaten, topluca.

Bitike: Küçücük

Bolarmak: Genişlemek, esnemek

Bölce: Börülce

Böön: Bugün

Buuz etmek: Eziyet etmek

Buymak: Üşümek

Büngüldemek: Yerinde duramamak, oynamak

Cablama: Bahçe çiti yapımında kullanılan uzun ve ince ağaç, çaplama

Camış: Manda

Cank ettirmek: Yüzüne sertçe tokat vurmak (Ses gelecek şekilde)

Carıl carıl (akmak): Şırıl şırıl akmak

Cavanak: Sağanak

Caydak: Boş. Bir şeyin yalın olarak anılması

Cazı: Fesat kadın, oyunbozan

Ceccal: Çok yaramaz çocuk, deccal

Cember: Kadın başörtüsü

Cenik: Kışın yaşanan yer, yayla karşıtı

Cıbban: Alkış

Cıbıldak: Çıplak

Cıbırtmak: Fındık ağacı dalının budanması

Cıdık: Kuş avı için ağaç dalından yapılan tuzak

Cılga: İnce su yolu

Cımak: Kök, ağacın kökü

Cımaklamak: Tırnağıyla tırmalamak

Cımbış: Eğlence, komik, şaka

Cırıkla: Bir tür hamur kızartması

Cıscıbıl: Çırılçıplak

Cıtlamuk: Sivilce

Cicik: Meme

Cilim: Çok yapışkan bir tür çamur

Cimcik: Çimdik

Cindoma: Çok az

Cis cibit: Kuru yer kalmayıncaya kadar ıslanmış olma hali

Civil: Küçük

Cöbre: Üzümün suyu alındıktan sonraki hali

Cücen: Civciv

Cücük: Civciv

Çakak: Küçük ve ince ağaç dalı parçası

Çakal Yağmuru: Hava güneşli iken yağan kısa süreli yağmur

Çalarmak: Kızarmak

Çalı çileği: Yaprağından çorba yapılan küçük bir ağaç türü

Çalpamak: Çalkalamak, yoğurt karıştırmak

Çangal: Fasulye sırığı

Çapula: Eskiden giyilen bir tür ayakkabı

Çarpana çalmak: Çok büyük gayret gösterircesine çalışmak

Çaştak: Payanda, dayangaç

Çatmak: Rastlamak

Çavgun: Esintili yağan yağmur

Çavun: Ayak izi

Çeç: Yeşil kabuğundan ayrılmış fındık, demir para 

Çeğen: Çene, köşe

Çekek: Küçük gemi barınağı

Çekiş: Kavga, dövüş, niza, ağız dalaşı

Çellemek: Üşümek

Çın: Üzüm salkımı

Çıtır: İpin birbirine dolaşması

Çiğin: Omuz

Çiğsenti: İnce yağan yağmur, çise

Çimmek: Yıkanmak, yunmak

Çiten: Mısır ambarı, çöten

Çivit: Çekirdek

Çort: Dikenle kaplı yer

Çotanak: Çok taneli yeşil kabuklu fındık

Çöğör: Mısır bitkisinin biçildikten sonra tarlada kalan kısmı, çöğür

Çölük: Mısır bitkisinin biçildikten sonra tarlada kalan kısmı

Çömen: Otluk

Çömez: Ufak çocuk

Çöntük: Ufak tefek, kısa boylu

Çöte: Sepet

Çöten:  Bkz. Çiten, mısır ambarı

Da: Anlamı güçlendiren ek, öyle, evet

Danamak: Ayıplamak

Danama azgunu:

Dadanmak: Alışmak. (Dadandığı yere tuz ekeler.)

Dadluk: Sevimli, tatlı

Dalı ağrıtma: Fındık dalının incinmemesi için söylenir.

Danamak: Ayıplamak

Dastar: Bir nevi kilim

Davun çıkasıca: Kötü olmasını istediği kişiler için kullanılır

Davun: Lanet

Dayangaç: Odunun ata yüklenmesi sırasında dengeyi sağlamak için kullanılan ucu çatal ağaç parçası

Debertmek: Karıştırmak, ayrıntıya girmek

Delecen göz: Gözleri açık olanlar için kullanılır

Dırımak: Her şeyiyle toplamak, geriye bir şey bırakmamak

Dibek: Bulgur dövülen ağaçtan oyma büyük kap

Dible: Genellikle kara lahanadan yapılan bir yemek adı

Dişlice: Hayvan gübresi için kullanılan uzun telli kürek

Divildek: Çok hareketli

Divildemek: Hareketlenmek

Diyelmek: Ayakta durmak

Dozirik: Hızlı uçan bir kuş

Dörmek: Karıştırmak

Döş: Sine, göğüs

Duvak: Kız tarafının evlenen kızlarını bir gün sonra ziyarete gitmeleri

Düdek: Ham, olmamış meyve

Ebrümek: Eskimek

Ecinni: Cin

Eğercek: Yün eğirme aleti, kirman

Eğiş (Eyiş): Kül küreği

Ekleşmek: Takılmak, laf atmak, kafa bulmak

Elicek: Dibekte bulgur dövmeye yarayan araç

Emek horutmak: Yapılan emeğe değmemek

Endik: Ağır başlı olmayan

Entarı: Entari, kadın elbisesi

Envayi çeşit: Çok çeşit

Essah: Sahi, gerçek, esas

Eşkere: Alenen, açıktan, aşikâr

Eşmek: Kazmak

Evlülü: Yeter, kâfi

Evmek: Acele etmek

Evza: Kibrit, ateş

Eyhe: Sana göre hava hoş, iyi ha!

Eyin: Giyilecek eşya

Eynini sökütmek: Soyunmak, giysilerini çıkarmak

Farfar: Gaz dolu şişenin ucuna bez konularak yapılan aydınlatma aracı, meşale

Fer: Derman, takat, güç

Ferik: Piliç

Feşel: Yaramaz

Fıraktı: Bahçe çiti

Fışkı: Dışkı

Fisil: Soğanın tohumluğu

Fol: Kümese bırakılan yumurta

Folaklamak: Fındığı yeşil kabuğundan ayıklamak, holaklamak

Foltak: Bol

Gagak burunlu: Burnu eğri ve uzun olanlar için kullanılır

Gagiliç olmak: Topaç olmak

Gagiliç: Topaç, eğri büğrü

Galdirik: Dere kenarlarında yetişen, turşusu da yapılan bir bitki türü, kaldirik

Gamsile: Yağmurluk

Gasgatiramiç: Kirden görünmez duruma gelmiş olma hali

Gasmik: Kir, gasmuk

Gavsuk: Fındığın dışındaki yeşil kabuk, kavsuk

Gaydelenmek: Genellikle kendi kendine yavaş ritimli türküler söylemek

Geçek: Merdiven

Gedik: Oyuk

Gelişetli: Eti budu yerinde

Germe ger: Tamamıyla açık

Gero: Ağaç dalını çekmek için kullanılan gelberi

Gevim: Çiğneme işi (sakız için)

Gevmek: Çiğnemek

Gıdık: Küçük sepet

Gidişmek: Kaşınmak

Girebi: Küçük nacak

Girinti: Tırpan

Goculuk etmek: Dedikodu yapmak

Goğuz: Dörtte üçlük bölüm, doluya yakın düzeyde, dolu ile yarım arası

Gohnik: Yaşlı kimse, moruk

Golan: Sırtta yük taşınırken kullanılan ip, kolan

Golibice: Karabatak

Gostil: Patates

Göcek: Kıyı, saklı yer

Göden: Kurbağa

Göğnümek: Çok bekleyen meyvenin çürümeye yüz tutması

Göresi gelmek: Özlemek

Gövelti: Yeşillik, yeşil sebze

Göz bölertmek: Gözlerini iyice açmak, Korkutmak için harekete geçmek

Gubarmak: Kasılmak

Gulle: Katıksız ekmek

Gumbul: Büyük sepet, kumbul

Guvak: Kepek

Guytak: Çukur, kuytu yer

Guzine: Bir tür soba, kuzine

Gübür: Toz

Gücük: Şubat Ayı

Güğüm: Belde taşınan büyükçe bir su kabı

Güllük: Eğrelti otu

Güni: Güney

Haböle: Ha işte böyle

Habu: Ha işte bu

Habura: Ha işte burası

Haccacuk: Güzelce

Haccak: Güzel

Haçan ki: Ne zaman ki

Haçan: Ne çabuk, madem

Halaklamak: Kullanılamaz hale gelinceye kadar bozmak

Halik: Küçük taş

Ham baldıcan: Domates

Harar: Büyük örme sepet

Hark: Tarlada fidelerin dikilmesi için özel hazırlanan yer, ark, hendek

Harpıtmak: Bir çırpıda yemek, kaşıkla bir kaşık yemek, yutmak

Hartama: Eskiden çatı kaplamada kullanılan çok ince tahta

Hartıl: Ahşap

Has baldıcan: Patlıcan

Haşindi: Ha işte şimdi

Haşöle: Ha işte şöyle

Haşu: Ha işte şu

Haşura: Ha işte şurası

Haura: Ha işte orası

Haus: Hafız

Havruz: Beşikte bebeğin ihtiyaç giderdiği silindir şeklinde tenekeden kap

Havu: O, ha işte o

Hayar: Habire

Hayasuk: Zamanı geçmiş

Hayat: Evin girişi, antre

Heböle gel: Bu tarafa gel

Helek olmak: Parçalanmak

Herhasıl: Her halde

Heri : Eh

Hers: Hırs, sinir

Herslenmek: Hırslanmak, sinirlenmek

Hey: Sepetlerin sırtta taşınan en büyüğü

Hıltak: Bol, bollaşmış

Hıltamış: Gevşemiş, bollaşmış

Hınkırmak: Sümkürmek

Hırlı: Göründüğü gibi olmayan, sinsi

Hıs hımıç etmek: Eğip bükmek

Hışır: Eski, eskimiş, kırık dökük

Hızan: Çocuk ve torunlar

Hızar: Büyük testere

Hicikmek: Birdenbire heyecanlanmak

Hopal: Köpeğin yavrusu

Horsa: Heves

Horsası geçmek: Hevesi geçmek, kızgınlığı geçmek

Horsasını almak: Hevesini almak

Hoşuran: Bir tür bitki

Hörelenmek: Üzerine yürümek, kafa tutmak, dayılanmak

Höshöldüremük: İyi demlenmemiş çay ya da içine çok fazla su katılmış yemek için kullanılır

Höşül: İyice ezilip suyu çıkmış meyve

Imık: Sıcak hava ile soğuk hava arası

Imımak: Isınmak

Irgamak: Sallamak, hareket ettirmek, ırgalamak

Irganmak: Kımıldamak, sallanmak

Işkın: Yeni fidan

Işmar etmek: Birine işaret etmek

Iymak: Yere düşürmek

İlenmek: Beddua etmek

İlistir: Süzgeç

İlk güz: Eylül

İptin: Önce, önceden

İşlik: Gömlek

İşmar etmek: Baş, göz ve elle işaret etmek

Kabartlak: İncirin olmaya yüz tutmuş hali

Kabuk atlamak: Kabuk ayıklamak (Genellikle fındığın yeşil kabuğu için kullanılır)

Kalemlik: Baca

Kanayaklı: Sakin, uysal

Kandaklamak: Gelişigüzel dikmek

Kandil almaca: Uçurtmanın başka uçurtmayı ipine dolaması

Kapaz: Tokat, gapaz

Kapşir kulaklı: Kepçe kulaklı

Karakış: Aralık

Kararbazar: Göz kararı, aşağı yukarı

Kasevet etmek: Merak etmek, düşünmek

Kasevet: Dert, sıkıntı

Kavsuk: Fındığın ağaçtaki yeşil kabuğu, gavsuk

Kavum: Evlenen kızın, düğünden sonraki ilk hafta içinde baba evini ziyaret etmesi

Kef: 1. Yâr, uçurum. 2. Kaynayan yemeğin üstünde oluşan posa.

Kelçik: Elma, armut gibi meyvelerin yenilmeyen iç kısmı

Kelek: Çan, büyük zil

Keleplemek: Fırlatıp atmak

Kemre: Hayvan gübresi

Kesek: Kazılmış toprak parçası

Kesmük: Tanelerinden arındırılmış mısır koçanı

Keşan: Yöreye özgü peştemal

Keşik: Sıra

Keyfanı: Nine, keyif hanımı

Kıble: Güney, güneyden esen rüzgar

Kıdım kıdım: Azar azar

Kıldır kıldır: İşin iyi gitmesi

Kısım: Bir elin alacağı miktar, avuç

Kısımlamak: Avuçlamak

Kıtırmak: Düzgün

Kıymık: Çok küçük odun parçası

Kiraz: Haziran

Kolan: Bağcakdan uzun ve geniş, eğrilmiş yünden dokunan taşıma ipi

Kolarmak: Horozlanmak, karşı koymak

Kostil: Patates, gostil

Kozak: Olmamış meyve

Kösere: Bıçak, girebi, balta eğelemeye yarayan silindir taş

Kösmük: Sigara izmariti

Kubarmak: Dayılanmak, kasılmak, gereksiz yere övünmek

Kuşlastiği: Sapan

Kuvak: Saçtaki kepek

Külek kafalı: Koca kafalı, kafası büyük

Külek: Ahşaptan yapılmış yağ kabı

Küpü: Baltanın sırtı

Mada: İştah

Madara: Utanılacak duruma düşme

Mahna: Sebep, bahane

Maksuz: (Mahsus) Şakacıktan

Melocan: Taze diken ucu, merulcan

Mendebur: Aşırı derecede kötü insan

Merdiman: Merdiven

Mezelemek: Taklidini yapmak

Mıh: Çivi

Mil: Tığ

Mile: Misket

Miz: Buzağının ineği emmemesi için ağzına takılan madeni tel

Mudara: Sağlam olmayan

Muzu: Kötü, bela

Mükkem: Sağlam

Nacak: Baltanın küçüğü, girebinin büyüğü

Namazlo: Seccade, namazlık

Nasibetini etmek: Birinden bahsetmek

Navu: Ne var

Nebri: Yaramaz

Nerdek: Üzüm pekmezi şerbeti

Nezecük: Taze, tazeliğini yitirmemiş

Orak: Temmuz

Orta güz: Ekim

Oyrak: İki yarın arasında kalan bölüm

Öğmeç: Ayrana ekmek doğranarak yapılan yemek

Öğmek: Değmek, sürmek, temaş etmek

Örklemek: İnek ya da atı iple bağlamak

Örsemek: İneğin boğa istemesi

Öso: Ucu yanık odun parçası

Palaçur: Derli toplu olmayan, iyi giyinmeyenler için kullanılır.

Palak: Malak, manda yavrusu

Palan: İnce minder

Palarmak: Kızmak, hiddetlenmek, kubarmak

Palas pandıras: Apar topar

Papara: Dayak

Pasa: Sürekli, devamlı

Payandura: Destek

Perikmek: Ürkmek

Periktirmek: Ürkütmek

Pervaz: Kapı, pencere kenarları

Peşkir: Havlu

Peşko: Küçük soba

Pey: Taşların üst üste getirilmesiyle yapılan eğreti duvar

Pırlamak: Uçup gitmek, bulunduğu yerden bir anda yok olmak

Poçka: Küçük boylu, küçük

Pontul: Pantolon

Pool: Taze mısırın köz ateşinde ya da kaynamış suda pişirilmiş hali

Poymak: Caymak, vazgeçmek

Pöstekisi Çıkmak: Pestili çıkmak

Pur: Sert kumlu toprak

Pür: Çamın iğne gibi olan yaprakları

Pürçek: Fındığın döllenmesini sağlayan oluşumun ilk hali

Sakırtlak: Kene

Saplıyak: Metal yemek kepçesi

Sarıcalı: Rengi sarı bal yapmayan bir arı türü

Sasaklanmak: Şaşıp kalmak, gereksiz oyalanmak

Sasuk: Tatsız, sası

Sayıklamak: Uyuklamak

Sef solak: Yalan yanlış

Sef: Yanlış

Sefitmek: Yanlış yapmak

Seğirtmek: Koşmak

Serenti: Samanlık

Sırça: Porselen tabak

Sırkıtmak: Şişenin dibini iyice boşaltmak

Sırpat: Diri, canlı

Sırtarmak: Sırıtmak

Sıvatlamak: Ovalamak

Siliman doruk: Bir mantar türü

Sim sim etmek: Yavaş hareket etmek

Sinnenmek: Gizlenmek, saklanmak

Soğlama: Başak, solama (Fındık toplandıktan sonra geri kalanların biriktirilmesi)

Sökütmek: Üstünü başını çıkartmak

Söykenmek: Dayanmak, yaslanmak

Şalak: Fazla olgunlaşan salatalık

Şaplak: Şamar, tokat

Şelek: Sepetin bir boy büyüğü, hey’in küçüğü

Şenlik: Ekili dikili avlu, bostanlık

Şıma: Sıva

Şil: Gözde oluşan akıntı.

Şişek: Genç erkek koyun

Şundan ağrı: …şundan dolayı

Talpalama: Yoğurdu ayran yapmak için karıştırmak

Tangıramak: Gürültü etmek

Tangıratma: Herhangi bir yere vurulduğunda, çarpıldığında çıkan ses

Tapan tapış: Kapanın elinde kalma hali

Tapıranmak: Acele etmek, telaşlanmak

Tasal: Beceriksiz, tembel, üşengeç

Tayır tayır: Çabuk çabuk

Tayıradak: Çabukça

Tekcem: Keşke

Telef tasal: Yorgun argın

Telefsimek: Susamak

Tendeş: Kafadar

Tepruş: Bakır tabak

Terek: Tahtadan mutfak rafı

Tevek: Asma dalı

Tığ teber: Dört başı mamur

Tıkıl: Yuvarlak

Tırmıt: Mantarın küçüğü

Tıs tıkıl: Yusyuvarlak

Tıs tıkmak: Karnını iyice doyuranlar için kullanılır

Tilpermek: Üşümek, soğuktan titremek

Toftaşmak: Yatışmak, rahatlamak

Toklu: Kuzunun büyüğü

Topulca: Yemeği yapılan bir ot, sakarca

Tömmek: Çömelmek

Uçuk uçması: Toprak kayması

Uçuluk: Çulluk

Uçurmak: Uçurtma

Uguf: Yol, yöntem

Uruf olmak: Üzülmek, canı sıkılmak

Uşak: Çocuk

Uvatlamak: Düzeltmek

Üfelemek: Ovalamak

Ürmek: Havlamak

Vısvıkiç: Ağzına kadar dolu

Vira: Devamlı

Yabuk: Eğri büğrü, yamuk

Yağlaş: Mısır unundan yapılan muhallebi

Yalap aynası: Gözlerinin beyazının gözükmesi

Yalavu: Alev, kıvılcım, ateşin sıcaklığı

Yalavuz,Yalağuz: Yalnız, tek başına

Yalı yulu: Kolay kolay

Yalmaç: Yal, hayvan yiyeceği

Yamalık kilimi: Küçük bez parçalından dokunan kilim

Yamalık: Küçük bez parçası

Yamsuk: Eğri

Yarmaça: Tomruğun baltayla ortadan ayrılmış hali

Yaşardana: Büyümekte olan dana

Yaşmak: Tülbent, başörtüsü

Yaymak: Otlatmak

Yennik: Hafif

Yepelek: Cansız bir ot.

Yerikli: Aşeren

Yeygi: Ot cinsinden hayvan yiyeceği

Yeykin: Kızılağaç, yaykın

Yıldır yıldır: Pırıl pırıl

Yiti: Koyu, sıvılaştırılmamış

Yoku kalmak: Kırıntıları kalmak

Yuka: Suyun derin olmayan kısmı, sığ

Yunmak: Yıkanmak, çimmek

Yüz: Kılıf, yorgan yüzü

Zaar: Köpek, zağar

Zabacca: Sabahleyin

Zahra: Mısırın un haline getirilmiş hali, zahire

Zay olmak: Ziyan olmak

Zemer: Ocak, zemheri

Zenne: Nazik

Zıbıç: Sebze ve meyvenin sap kısmı

Zıpka: Yöreye özgü paçası dar, üstü bol pantolon

Zumzuk: Tokat, yumruk, zumbuk

 

 

 

 

 

YÖRESEL DEYİMLER


 

 

 

Adamı kan tulumu etmek: Adamı gücendirmek

Adı batasıca: Ölesice (Kötülük yapanlar için kullanılır)

Andır galsın: Yerin dibine geçsin

Annağa gelmek: Anlağa gelmek, göz önüne gelmek

Aruk gözlü gine: Gözün büyümesi ve beyazının görünmesi durumunda kullanılır

Az anaduğun değilsin: Çok kurnazsın

Az keşik ver: Başkasına da sıra ver

Badır badır konuşmak: Gerekli gereksiz konuşmak

Balli bacaklı gine: Ayakları kirli olanlar için kullanılır

Başının pekmezini akıtmak: Başından kan akıtmak

Beli buza dönmek: Beklentisinin bulamamak

Bi ho çıkıp geleyim: Hemen döneceği bir yere gidip gelmeyi ifade eder.

Bi temiye yapmak: Bir işi ara vermeden, bir defada yapmak.

Cam u ne dememiş: Canım o da neymiş, canım o ne demekmiş

Carıl carıl (akmak): Şırıl şırıl akmak

Cetlek gözlü gine: Gözü açık olanlar için kullanılır

Çarpana çalmak: Çok büyük gayret gösterircesine çalışmak

Çool çool etmek: Fazla yürümek ya da fazla ayakta kalmak sonucu ayak tabanlarının diken batıyormuşçasına yanması hali

Dadandığı yere tuz ekelemek: Beğendiği bir şeyi tekrar tekrar isteyenler için kullanılır.

Dalı ağrıtma: Fındık dalının incinmemesi için söylenir.

Danama azgını: Ayıplanacak kişiler için kullanılır

Davun çıkasıca: Kötü olmasını istediği kişiler için kullanılır

Delecen göz: Gözleri açık olanlar için kullanılır

Divil divil etmek: Fazlaca hareketli olmak (İnteraktif olanlar için kullanılır.)

Dokuz çortu bir atlamak: Tarlada, bağda çok çalışmak

Dolizo gibi gezmek: İşsiz güçsüz gezmek

Elicek başlı gine: Başını dik tutarak gezenler için kullanılır

Emek horutmak: Yapılan emeğe değmemek

Eynini sökütmek: Üstünden giysilerini çıkarmak

Gagaç ağazlı gine: Sevilmeyen insanlar için kullanılır

Gagak burunlu: Burnu eğri ve uzun olanlar için kullanılır

Gavur ermeninin gızı: Sevilmeyenler için kullanılır

Gero bacaklı gine: Bacakları eğri olanlar için kullanılır

Gıl fıranga giyinmek: Çok iyi giyinmek

Gız anam bacım: Candan sevdiğini ifade etmek için kullanılır

Göz bölertmek: Korkutmak için harekete geçmek

Gözüğün kör yalağına girsin: İstenmeyen bir şey öne sürüldüğünde kullanılır

Hayrı kesilesice: Beddua etmeyi istememe durumunda kullanılır

Heböle gel: Bu tarafa gel, aha böyle gel

Hennünü alma: Toprağın suya doyması, hennük

Irgat orağı saklamak: Çalışanı avare etmek

İlikli çula inmek: Çok eziyet çekmek

İlikli çula koymak: Birini zora sokmak

Kavga dağarcığı: Çok kavga eden

Kaynağınan pişsin: Ateş söndürüldükten sonra mevcut buharıyla pişme hali.

Kovan oluğu gibi: İnsanların çok kalabalık olması durumu

Kudurum koymak: Aklına, vaz geçemeyeceği bir heves koymak

Kuru kurutgan etme: Sıkıntı vererek zayıflatma

Saplıyak boğaz: Boğazı ince ve uzun olanlar için kullanılır

Seyirdi gine gitmek: Koşa koşa gitmek

Sıltarı gine gelmek: Sırıtarak gelmek

Tekil tosmak kılmak: Yerde takla atmak

Tıs tıkmak: Karnını iyice doyuranlar için kullanılır

Yalap aynası: Gözlerinin beyazının gözükmesi

Yer yılanı gibi: Çok kurnaz ve güçlü olanlar için kullanılır

Yürek aluğuna koymak: Çok korkmak

 

 

 



 
“Sülaledeki şehitlerimiz; Hamit Özdemir, Ahmet Özdemir ve Tahsin Pamir’in aziz hatıralarını saygı ve şükranla anıyoruz”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder