8 Mayıs 2015 Cuma

PİRAZİZLİ OLMAK

Pirazizli olmak;
Fındığın, kirazın anavatanından dostlara “merhaba” diyebilmektir
Bendahor kalesinden Şeyh İdris’i ve Pir Aziz’i selamlamaktır
Kasaplar çarşısında dumanı tüten pirzolanın üstüne buz gibi bir freşa içmektir
Haşlamacı İlhan’da on liraya bir porsiyon haşlama yemek,
Bazen de Eğrice’de, üstüne yumurta kırılmış pideyle mideye bayram yaptırmaktır


Pirazizli olmak;
Seramik ustalığını Güneyköy’den bütün yurda yaymaktır
Şeyhli’den kıvılcımlanan aydınlığı İstanbul’a taşımaktır
Ankara’da Topal Osman’la birlikte büyük kurtarıcının muhafızı olabilmektir.


Pirazizli olmak;
Ablurun beşinde yaylaya çıkmak, Karagöl yaylasında “non-stop” kar izlemektir
Bol keseden atanlara “Karagölden kar mı bağışlıyorsun” diyebilmektir
Kardelenlerin başkaldırışını, orman gülünün masum morunu, vahşi sarısını içe çekebilmektir
Çamın böğründen bir gevimlik sakız edip çılgınca mantar avcılığı yapmaktır


Pirazizli olmak;
Kırotta, cami düzünde uçurtma uçurmaktır
Mayıs Yedisinde denizle buluşmaktır
Golibiceyle dalmak, martıyla havada dans etmektir
T’lerde balık tutmaktır
Yunuslarla yarışmak, hamsiyle kolbastı oynamaktır


Pirazizli olmak;
Yaz akşamlarında çoluk çocuk sahile dökülüp Park’tan Yaman’a iki tur yürümektir
Elmasım dondurmasının keyfini çıkarmaktır
Dut zamanı çadır göceğinden tutmak, petil ekmeğiyle pekmez tavasının dibini sıyırmaktır
Yazın Topal Sülüman’ın sergisinden bir dilim karpuz yemeyi,
Kışın Bekar Memet’in el arabasındaki ızgara hamsisini özlemektir


Pirazizli olmak;
Cenazelerde hüznü paylaşmak, aynı renkte gözyaşı dökebilmektir.
Düğünlere “konak” gitmektir
Hayati Usta’nın bir tas yahni çorbasını afiyetle gövdeye indirmektir
“Al aşağı vur dizi” nasıl yapılırmış, göstermektir


Pirazizli olmak;
Kadınlar pazarında su gibi “bezene”yi, çiçeği burnunda iken elleyebilmektir
Hatun’dan bir bağ baldıcan fidesi alıp “allo’ya dikebilmektir


Pirazizli olmak;
Kepenk şangırtılarıyla güne uyanmaktır
Çekiçle demirin yüksek desibelli düellosunu Olgun Usta’dan dinlemektir
Mal pazarında Kasap Bekteş’in “kol koparan” pazarlığını izlemektir.
“Bayrak” şiirini, Hacı Şavgu’dan “canlı performans” dinleyebilmektir.


Pirazizli olmak;
Konakların bahçelerinde melocan ve galdirik muflaması yemeyi hayal etmektir
Parkta, Tirebolu çayını yudumlarken Pala Ömer’in iki muhabbetini alabilmektir.
Köye son araba kalkıncaya kadar Cino İsin’in kahvesinde dominonun gözüne vurmaktır


Pirazizli olmak;
Şemsiyeyi ceketin omuzuna takıp yürümektir
Kışın hoduk atlarken ninelerimizin sandığındaki demir elmanın kokusunu duymaktır
Progıda’dan çerezlik iç fındık paketleyip gurbetteki dostlara ikram etmektir
Her uçağın inişinde Çataltaş’ın yerinde yeller estiğinin burukluğunu hissedebilmektir


Pirazizli olmak;
Bazen çarşıda turlarken hülyalara dalmak,
İddaa bayisinde birkaç saatliğine umut satın almaktır
Bazen de dokuz çortu bir atlamak,
Sonra fakülteyle aydınlanmak,
Nihayet havalimanıyla ışığa yükselmektir (Erol Özdemir 2015)


Ablur                  : Nisan
Allo                    : Avlu
Bayrak               : Arif Nihat Asya şiiri
Bendahor           : Güney kale
Çort                    : Fındık ocağı
Dokuz çortu bir atlamak: “Bahçede, tarlada çok çalışmak” anlamında deyim
Gevimlik            : Çiğnemlik
Golibice             : Karabatak
Göcek                : Köşe
Hoduk               : Yeşil kabuğundan ayrılmamış fındık
Non-stop           : “Oniki ay boyunca” anlamında
Petil                   : Buğdaydan yapılan köy ekmeği