Pirazizli
olmak;
Fındığın,
kirazın anavatanından dostlara “merhaba” diyebilmektir
Bendahor
kalesinden Şeyh İdris’i ve Pir Aziz’i selamlamaktır
Kasaplar
çarşısında dumanı tüten pirzolanın üstüne buz gibi bir freşa içmektir
Haşlamacı
İlhan’da on liraya bir porsiyon haşlama yemek,
Bazen de
Eğrice’de, üstüne yumurta kırılmış pideyle mideye bayram yaptırmaktır
Pirazizli
olmak;
Seramik
ustalığını Güneyköy’den bütün yurda yaymaktır
Şeyhli’den
kıvılcımlanan aydınlığı İstanbul’a taşımaktır
Ankara’da
Topal Osman’la birlikte büyük kurtarıcının muhafızı olabilmektir.
Pirazizli
olmak;
Ablurun
beşinde yaylaya çıkmak, Karagöl yaylasında “non-stop” kar izlemektir
Bol
keseden atanlara “Karagölden kar mı bağışlıyorsun” diyebilmektir
Kardelenlerin
başkaldırışını, orman gülünün masum morunu, vahşi sarısını içe çekebilmektir
Çamın
böğründen bir gevimlik sakız edip çılgınca mantar avcılığı yapmaktır
Pirazizli
olmak;
Kırotta, cami
düzünde uçurtma uçurmaktır
Mayıs
Yedisinde denizle buluşmaktır
Golibiceyle
dalmak, martıyla havada dans etmektir
T’lerde
balık tutmaktır
Yunuslarla
yarışmak, hamsiyle kolbastı oynamaktır
Pirazizli
olmak;
Yaz
akşamlarında çoluk çocuk sahile dökülüp Park’tan Yaman’a iki tur yürümektir
Elmasım
dondurmasının keyfini çıkarmaktır
Dut zamanı
çadır göceğinden tutmak, petil ekmeğiyle pekmez tavasının dibini sıyırmaktır
Yazın Topal
Sülüman’ın sergisinden bir dilim karpuz yemeyi,
Kışın Bekar
Memet’in el arabasındaki ızgara hamsisini özlemektir
Pirazizli
olmak;
Cenazelerde
hüznü paylaşmak, aynı renkte gözyaşı dökebilmektir.
Düğünlere “konak”
gitmektir
Hayati
Usta’nın bir tas yahni çorbasını afiyetle gövdeye indirmektir
“Al aşağı
vur dizi” nasıl yapılırmış, göstermektir
Pirazizli
olmak;
Kadınlar
pazarında su gibi “bezene”yi, çiçeği burnunda iken elleyebilmektir
Hatun’dan
bir bağ baldıcan fidesi alıp “allo’ya dikebilmektir
Pirazizli
olmak;
Kepenk
şangırtılarıyla güne uyanmaktır
Çekiçle
demirin yüksek desibelli düellosunu Olgun Usta’dan dinlemektir
Mal pazarında
Kasap Bekteş’in “kol koparan” pazarlığını izlemektir.
Pirazizli
olmak;
Konakların
bahçelerinde melocan ve galdirik muflaması yemeyi hayal etmektir
Parkta,
Tirebolu çayını yudumlarken Pala Ömer’in iki muhabbetini alabilmektir.
Köye son
araba kalkıncaya kadar Cino İsin’in kahvesinde dominonun gözüne vurmaktır
Pirazizli
olmak;
Şemsiyeyi
ceketin omuzuna takıp yürümektir
Kışın
hoduk atlarken ninelerimizin sandığındaki demir elmanın kokusunu duymaktır
Progıda’dan
çerezlik iç fındık paketleyip gurbetteki dostlara ikram etmektir
Her uçağın
inişinde Çataltaş’ın yerinde yeller estiğinin burukluğunu hissedebilmektir
Pirazizli
olmak;
Bazen çarşıda
turlarken hülyalara dalmak,
İddaa
bayisinde birkaç saatliğine umut satın almaktır
Bazen de
dokuz çortu bir atlamak,
Sonra
fakülteyle aydınlanmak,
Nihayet
havalimanıyla ışığa yükselmektir (Erol Özdemir 2015)
Ablur : Nisan
Allo : Avlu
Bayrak :
Arif Nihat Asya şiiri
Bendahor : Güney kale
Çort : Fındık ocağı
Dokuz çortu
bir atlamak: “Bahçede, tarlada çok çalışmak” anlamında deyim
Gevimlik :
Çiğnemlik
Golibice :
Karabatak
Göcek : Köşe
Hoduk : Yeşil kabuğundan
ayrılmamış fındık
Non-stop :
“Oniki ay boyunca” anlamında
Petil : Buğdaydan yapılan köy
ekmeği