28 Haziran 2018 Perşembe

SİYASETE FINDIK PASI


Derler ki; eğer bir aile fındık öncesi bir ay değil de 12 ay boyunca azar azar bahçeye hizmet götürürse ürün miktarını artırır.
Ne kadar artırır?
Bahçesini sevdiği kadar…
Dikenlerinden arındırdığı kadar…
Gübresini verdiği kadar…
Yine derler ki; eğer bir siyasi parti seçim öncesi bir ay değil de 12 ay boyunca gece saat 24.00’e kadar partinin kapısını açık tutarsa seçmen sayısını artırır.
Ne kadar?
Seçmenini sevdiği kadar…
Okşadığı kadar…
Beklentisini karşıladığı kadar…
Bugünkü iktidar partisinin doğduğu siyasi grubun ampulü, 1990’larda çalıştığım ilçede tam 24.00’de sönüyordu. Polis noktasının tam karşısıydı. Görevli memurumuz saatini buna göre ayarladığını söylüyordu. O dönemde parti binasında görev alanlar, bugün, gece yarısına beş dakika kala telefonla yoklama yapıldığını belirtiyorlar.
Disipline, özveriye ve bağlılığa bakar mısınız?
Şimdi 24 Haziran seçim sonucunu bu gerçeği gözeterek ele almak gerekir.
Artık saman ithal edildiği, fabrikalar satıldığı, işsizlik- enflasyon- faiz-dolar arttığı, askere kumpas kurulduğu için iktidar oyları düşmüyor. Böyle olsaydı 1950’lerden beri muhalefet defalarca iktidara gelirdi.
Şöyle de denilebilir: Muhalefet, karşı tarafın başarısızlığından yola çıkarak pusuda beklemekten vaz geçmelidir.
Ya ne yapmalıdır?
Çok ürün alabilmek için fındık bahçesini 12 ay boyunca piknik alanına çevirebiliyor muyuz? Aile olarak o güzelim yeşilliğin içinde yaşadığımız mutluluğu, dallarındaki meyvelerine yansıtabiliyor muyuz?
İşte seçmene ruhen dokunmak da, seçmeni kucaklamak da böyle bir şeydir.
Nasıl yapılacağı hususunda keşke bir reçete verebilseydim… Ama benim ülkemde bunun yollarını gösterecek o kadar çok gönül insanı var ki…
Yeter ki pazartesi diyetine dönüştürülmesin, inanarak niyet edilsin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder