19 Aralık 2013 Perşembe

LAZ FIKRASI GİBİ


 
Piraziz ilçesinin iki mahallesi ile iki köyünün halkı, bir başka ilçeyi dolaşarak kendi ilçelerine gidebiliyorlar. Türkiye’de böyle bir yerleşim merkezi herhalde yoktur. Laz fıkrası gibi dediğimiz de budur.

Maden mahallesi ile Kargı mahallesinden söz ediyoruz. Köyler ise Nefsipiraziz ve Bülbüllü. Sahildeki levhada bu mahalle ve köylerin adı yazılı.

İnsanlar, arabalarıyla köylerinden ve mahallelerinden sahil yoluna kadar iniyorlar. Sağa mecburi trafik levhası doğrultusunda Bulancak tarafına yöneliyorlar. Oysa kendi ilçeleri olan Piraziz sol tarafta kalıyor. Sola dönme şansları yok. Çünkü bölünmüş yol buna izin vermiyor.

Sahil yolunda önce iki ilçenin sınırı olan Pazarsuyu ırmağını geçerek komşu ilçe toprağına giriyorlar. Ardından birkaç kilometre daha giderek BULANCAK 39500 yazılı nüfus levhası ile karşılaşıyorlar. Artık resmen başka bir ilçenin, ilçe merkezine girmiş oluyorlar. Bir süre daha gittikten sonra bir üstgeçitten kendi ilçelerinin yoluna dönebiliyorlar.

Aslında burada fıkra içinde bir fıkra daha mevcuttur. Piraziz’e dönüş olduğunu gösteren bir levhaya bu noktada rastlanmamaktadır. Ama Piraziz halkının, ilçesinin hangi tarafta olduğunu bildiği kabul edilmiştir. Yabancılar bilmese de olur diye düşünülmüştür.

Günümüzde nüfus, yerleşim birimleri için çok önemli görülmektedir. Nüfusun, ekonomik hareketlilik getireceği düşünülmektedir. Ticareti, dolayısıyla piyasayı hareketlendireceği varsayılmaktadır.

Bu nedenle yöneticiler, hemşerilerini başka yerlerden nüfus kayıtlarıyla birlikte kendi il ya da ilçelerine çekme uğraşı vermektedirler.

Piraziz ise tersini yapmaktadır. Kendi ilçe halkını mecburi istikametle başka yere yönlendirmektedir. Bugün Bulancak’ta binlerce Pirazizlinin yaşadığı ifade edilmektedir.

Teknik bilgi sahibi hemşerilerimiz, Maden mahallesi yol ayrımında bir kavşak yapılabileceğini ya da DOKAP’a kadar olan yaklaşık 500 metrelik mesafeden bağlantı yolu inşa edilebileceğini, bunun için insanların gereksiz yere 6-7 kilometre yol katetmeyeceklerini ifade etmektedirler.

Aslında durum çok ciddidir. Şu haberi biri duysa adamı gazeteye verirler. Ama Pirazizliler o kadar saf ve temiz ki hiçbir yetkiliyi rahatsız etmek istemiyorlar. Biraz fazla akaryakıt harcıyorlar. Ama olsun! Tasarruflu arabayı tercih ederek zararı azaltıyorlar. Zaman kaybı için biraz erken uyanırlarsa problem kalmıyor. Yeter ki yetkilileri üzmüş olmasınlar.

Haricen bakıldığında hepsi fiziken kalıbı yerinde insanlardır. Birbirleriyle olan ilişkilerinde mükemmel diyalog içerisindedirler. Yani ağızları laf yapmaktadır.

Yolun yapılmayışı onların beceriksizliğinden değil, tamamen fıtratlarındandır.
 
Yapılır gezer, inşallah…

6 Ekim 2013 Pazar

TABLO GÜZELLİĞİNDE PİRAZİZ

    
1800'lü yılların sonlarında Piraziz halkı tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Küçük bir grup balıkçılıkla geçinmektedir. Yazın yaylacılık yapılırken çoğunlukla buğday yetiştirilmekte ve koyun beslenmektedir.

Büyüklerimizin anlattığı kadarıyla, 1900’lü yıllarda getirilen vergi nedeniyle insanlar arazilerine sahip çıkamamışlardır. Fakir oldukları için arazi vergisini ödeyememişlerdir. Bunu fırsat bilen zenginler, bütün arazileri kendi üzerlerine yazdırmışlar ve kendi adlarına tapu çıkarmışlardır. Sonraki yıllarda Pirazizli, özde kendilerine ait arazilerde yarıcılık yapmak zorunda kalmışlardır.

Devam eden yıllarda kente göçün başlamasıyla Pirazizlilerin önemli bir bölümü çalışmak için büyük kentlere ve yurt dışına gitmiştir.

Geride kalan nüfus, 1966 yılından itibaren belediye olan Piraziz'de beş güzel insanı başkan seçmiştir. Piraziz'in yetiştirdiği bu değerler, iyi niyetle görev yapmalarına rağmen Piraziz'de istenen çıkışı sağlayamamışlardır. İlçede sevilmelerine karşılık geçmiş birikimleri, belediyecilik için yeterli olamamıştır.

Bugün için Piraziz’in çok geri bir görünümde olduğu, bir an önce çıtasının yükseltilerek yıldızının parlatılması zorunluluğu vardır.

Pirazizli, "Başkan"ı seçmekle işi hallettiğini sanmamalıdır. “Başkan”ın cenazeye ya da düğüne gitmesine kanmamalıdır. Belediye Kanununda yazılı görevleri yapıp yapmadığına bakmalıdır. Hatta “Başkan”ı, görevlerini yapmaya zorlamalıdır. Artık devir değişmiştir. Halkın da yönetime katılması gerekmektedir. İşte Pirazizlinin yapamadığı budur.

Başkanlar, kendilerini zor kullanarak seçtirmemektedirler. Tayin edilerek de bu göreve gelemezler. Onları Pirazizliler seçmektedir. Yani Pirazizli istemezse Başkan olamazlar. O halde Pirazizlinin, seçtiği insandan hesap sorma hakkı vardır.

Bir bahçe, en güzide çiçeklerle tablo güzelliği kazanır. Piraziz’in güzide çiçekleri de başkan, meclis üyeleri ve çalışan personelidir. Özenle seçilmelidirler. Bu da yetmez. İlgiyle, bilgiyle ve sevgiyle yetiştirilmelidirler. Tablo güzelliğindeki Piraziz için bu zorunludur.

14 Ağustos 2013 Çarşamba

EĞRİCE PLAJI


           Piraziz sahil şeridinde iki koy yer almaktadır.  İlkinde ilçe merkezi kurulmuş, ikincisi olan Eğrice'de ise plaj faaliyetleri sürdürülmektedir.

Büyük bir çoğunluğu denizin doldurulmasıyla yapılan Karadeniz sahil yolu, dalgakıranlar sayesinde korunmaktadır. T harfine benzediği için bu dalgakıranlar, halk arasında aynı adla anılmaktadır. Eğrice'de de mevcut olan T'ler sayesinde yeniden kumluk alan oluşmuş ve denize girmeye elverişli bir mekân elde edilmiştir. Ne belediye, ne de halktan insanlar ticari amaçla kum almadıkları için deniz kendi doğal yapısını korumaya devam etmektedir.

Sözü edilen bölgede bir üstgeçidin ve ayrıca bir yanyolun bulunması ise denizden yararlanacaklar için bir nimet değerindedir.

Üstelik Belediye Kanununda belediyelerin, hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi yönünde gerekli çalışmaları yapacağı yazılıdır. Kültür, turizm ve her türlü sosyal hizmet, belediyenin görevleri arasında sayılmıştır.

Yasakoyucu belediye başkanını ise belde halkının huzur, esenlik, sağlık ve mutluluğu için gereken önlemleri almakla görevlendirmiştir.

Günümüzde Piraziz belediyesi henüz bir halk plajını hizmete açamamış, ancak Eğrice'deki bu kumluk alanın plaj olarak faaliyet göstermesine destek olmuştur.

Eğrice'de oturan ve babadan balıkçı olan Arslan ailesi, yaz mevsiminde avlanmanın yasak olduğu dönemlerde sözkonusu yerde plaj hizmetlerini özveriyle yerine getirmektedirler. Kendi imkânları ile yaptıkları duşlar, tuvaletler ve soyunma kabinleri şimdilik yeterli olabilmektedir. Kum yüzeyinde biriken çöpler onlar tarafından temizlenmekte, ayrıca zaman zaman tırmıkla düzeltme çalışmaları yapılmaktadır. Ancak dalgaların önceden oluşturduğu derinliklerin greyder ile düzeltilmesi daha da faydalı olacaktır.

Plaj hizmeti verenlerden Yaşar Arslan, balıkçılığın yanında ödüllü bir çevreci olarak tanınmaktadır. Bu yönüyle Giresun valisinin takdirlerine mazhar olmuştur. Geçmişte Balıkçılar Kooperatifi Başkanlığı yapmıştır.

Birlikte plaj işletmeciliği yapan kardeşi Cengiz Arslan ise aynı zamanda muhtarlık görevini sürdürmektedir. Kendi imkânlarıyla doğanın yapısına uygun olarak inşa ettikleri mini tesislerde aile bireyleriyle birlikte plaj hizmetleri sunmaktadırlar.

Piraziz'de yaşayan onlarca aile, yönlerini güneye çevirmiş, kıble dediğimiz ılıklığı tercih etmiş ve rızkını topraktan aramışken onlar kuzeyin kuzeylileri olarak Karadeniz'in hırçın dalgalarıyla boğuşmayı göze almışlar ve denizin nimetlerini bizimle ortak aş yapmışlardır. Av yasağı olan dönemlerde de deniz tutkusu bitmemiş, şekil değiştirerek plaj hizmetleriyle devam etmiştir.

Ülke olarak Ege'de ve Akdeniz'de, devletin ve özel sektörün girişimleriyle gerçekleştirilen yatırımlar sonucunda ciddi bir turizm potansiyeline sahibiz. Öte yandan komşumuz Gürcistan'daki Batum sahillerinin Alanya sahillerine dönüştüğünü de görüyoruz. O zaman Piraziz olarak ne kadar geride kaldığımızı daha iyi anlıyoruz.

Piraziz için "Yeşil ile mavinin buluştuğu yer" sloganını kullanıyoruz. Ama mavi'yi çok yalnız bırakıyoruz.

Kendimize küstürmeden mavi'yle daha çok ilgilenmemiz gerekir.

"Arslan"lar gibi...

19 Ocak 2013 Cumartesi

FATMA EBE


 
Sağlıkla ilgili ilk eğitimini Yozgat'ta aldı Fatma Ebe. Şişli Etfal hastanesinde bilgilerini perçinledi. 1973 yılında mezun olarak Trabzon Sürmene'de göreve başladı.

Bir yıl sonra Piraziz'e atandı. Merkez ebesi olarak Piraziz'in bütün köylerini tanımış oldu. Köyler de onu tanıdı.

1975 yılında ise artık Nefsipiraziz köyü ebesiydi. Köyün öğretmeni Mustafa Akdemir ile aynı yıl hayatını birleştirdi.

Köydeki anne adayları eğitimli bir ebe olarak ilk onu tanıdılar. Köy kadınlarının kanı, canı olan yavruları güvenli ellerde onunla dünyaya merhaba diyecekti. Önceki dönemlerde bu işleri eli yatkın yaşlı kadınlar yerine getirmekteydi.

Ve o ilk bebekler bugün 38 yaşına ulaştılar. Hayatlarının başlangıcına tanıklık yapan Fatma Ebelerini çok sevdiler.

Fatma Ebe de ilerleyen yıllarda onları bağrına bastı. Eray'ından ayırt etmeyerek ailesinden biriymiş gibi gördü.

Sanki her birinin manevi annesiydi.

O, köy kadını için bir ışıktı. Bir rehberdi. O güne kadar sorup paylaşamadıkları konuları onun açıklamalarıyla rahatça öğreniyorlardı.

Fatma Ebe; baba tarafından Cumhuriyet öncesinde yörede adalet dağıtan Mollahasanoğlu Kadı Mustafa Efendi'nin, ana tarafından yıllarca müderrislik yapan Yahyazade Ali Efendi'nin torunuydu.

Hep atasından aldığı ilhamla çalıştı. Hiçbir mazeretin arkasına sığınmadan, en zor koşullarda bile heyecan içindeki anne adaylarının yanına koştu. Karda kışta, gece gündüz demeden, Mustafa öğretmenin yetmediği yerlerde kayınvalidesi Atiye Akdemir ile birlikte en uzaktaki evlere giderek insan yaşamıyla doğrudan ilgili kutsal görevini eksiksiz yerine getirdi.  

Bir dedesi gibi bilgiyi ön planda tuttu. Sürekli kurslara giderek mesleki bilgilerini geliştirdi. Diğer dedesinden aldığı feyizle haktan adaletten ayrılmadı.

Fatma Ebe benim halamdı. Onu çok özleyeceğim. Ebelikte olduğu gibi çok da iyi bir ev hanımıydı. Acısı çıksın diye pancarı bıçakla doğramaz, eliyle burkardı. İnsanların içlerindeki acılar da çıksın diye aynı şekilde saçını süpürge ederdi.

Pancar çorbasının içine mısır, fasulye atardı. İnce kesilmiş patates parçalarıyla mükemmel bir kıvam yakalardı. İnsan yaşamının da mükemmel kıvamda devam etmesini isterdi.

Fatma Akdemir, altmışlı yaşlarının başlarında hayata ve bize veda etti. Ama son mekân olarak yine çok sevdiği Nefsipiraziz'i seçti.

Senin ışığınla yaşayacağız Fatma Ebe! Ruhun şad olsun!